Sağ gösterip sol vurmak

Hasan SABAZ

Kamuoyunda öyle bir algı oluşturuluyor ki, sanki herkes IŞİD’e karşı birlik olmuş ve saldırıya geçecek.

Konunun nevzuhur uzmanları konuşuyor, askeri tahliller yapılıyor, komplo teorileri birbirini kovalıyor.

Amerika ve Avrupa’nın bu işlerde lokomotif rolü üstlenen ülkeleri, bu kez direk müdahale yerine direktörlük pozisyonunda oturuyorlar.

İşbirlikçi krallar ve bölge diktatörleri Batı’dan gelecek talimatı bekliyorlar.

Ancak öyle olaylar oluyor ki, asıl hedefin IŞİD olmadığı çıkıyor ortaya.

Suriye’de BAAS diktatörlüğü, IŞİD’i elli kere gölgede bırakacak katliamlara imza atıyor; ama hem alternatifleri durumundaki hareketlerin İslami kimliğinden dolayı hem de kendisi farklı bir blokun himayesinde olduğu için müdahale edilmiyor.

Şimdi amaç IŞİD’le müdahale ile birlikte BAAS muhalefetini de dizayn etmek.

Selefi düşünceye yakınlığının yanı sıra İhvan’a yakınlığıyla da bilinen AHRARU’Ş ŞAM hareketinin lider kadrosunun imha edilmesinin altında bu sebep yatıyor.

AHRAR, hem İslami hem de “Suriyeli” kimliğiyle öne çıkan bir hareket. En güçlü muhalif grup olma özelliğini taşıyor.

İkinci operasyon büyük ihtimalle “İslami Cephe”nin dağıtılması amacıyla yürürlüğe konacak.

Ardından laik ve batıcıların yönetimde olduğu ve güçlü bir askeri desteğe sahip yeni bir muhalefetin sahaya sürülmesi…

Bu arada IŞİD tartışmaların odağındayken operasyonun bölgesel ayağı da devreye sokuldu.

Katar yönetimi İhvan yöneticilerini sınır dışı etme kararı aldı.

Bu hareket bölgenin batı politikaları açısından homojenize edilmesi açısından hayati öneme sahip bir hamleydi.

Katar, uzun süredir Amerikan-israil politikalarının yürütücüsü durumundaki Suudi’ye muhalefet ederek can sıkıyordu. Hamas ve İhvan’a verdiği destekten ve Diktatör Sisi’ye gönderilen kemiklere katkı yapmadığından dolayı da tepki çekiyordu.

Sınır dışı edilen İhvan liderlerinin Türkiye’ye gelmesi konuşuluyor; ama Türkiye’deki durum da çok stabil bir şekilde devam etmiyor. İstihbarat, yargı ve polis içinde başka kliklerin (sadece Gülen grubunu kastetmiyorum) varlığı her an istenmeyen tablolarla karşılaşmayı mümkün kılıyor.

Yani demek istediğimiz şu ki, asıl hamle IŞİD’e değil bölgede halk tabanı olan İslami hareketlere yönelik olacaktır.

KİRLİ TEZGÂHIN AYAKLARI
İslami hareketlere yönelik operasyonların en önemli ayağı Kürdistan coğrafyasında gerçekleşiyor.

Batıda (Rojava) İslam düşmanı (Pyd) PKK’nin nasıl bir propaganda yaptığını ve zihinlerde kişilere değil de İslam’ın kendisine karşı düşmanlık tohumları ektiğini hemen herkes biliyor. Zaten Baas rejimi Rojava’da sadece bu sosyalist grubun çalışma yapmasına izin vermiş onlar da bu imkânı kullanarak başka gruplara her türlü baskıyı uygulamışlardı.

Güney’de, IŞİD bahanesiyle İslami hareketlere yönelik ciddi bir tasfiye operasyonu başlatılmıştır. Barzani’nin PDK’sinin, bu konuda Batılı güçler kadar laik ve sosyalist zihniyetteki YNK ve Goran’ın baskısı altında olduğu dikkati çekmektedir. İslami hareketlere yönelik operasyonlarla onları tecrit etmek, işlevsiz kılmak istemektedirler.

Geleneksel bir tabanı olan Barzani’nin bu oyunu görmemesi şaşırtıcıdır. Çünkü laik ve sosyalist grupların güçlenmesi güçlü aşiret bağlarına rağmen Barzani’nin taban kaybetmesine neden olacaktır. Aslında Barzani ve Kürdistan Bölgesel Hükümetinin bu operasyonlarında asıl aktif kişinin Mesud değil de Neçirvan Barzani olduğu bilinmelidir. Amerika ile karanlık ilişkilerin içinde olduğu konusunda güçlü şüphelerin olduğu Neçirvan’ın siyasette belirleyici olması, Kürdistan’ın geleneksel bağlarından kopmasını da beraberinde getirebilir.

Kuzey’de planlı İslam düşmanlığı daha belirgin bir hal almış durumdadır.

Kemalist, laik ve beyaz Kürtlerden oluşan tepedeki elitist kesimin içlerindeki İslam düşmanlığını tabana yayma çabasında olduğu görülmektedir. Bunun için IŞİD üzerinden “Müslümanlık buysa ben Müslüman değilim” söylemi yoğun bir şekilde dillendirilmeye çalışılmaktadır. Bölgenin dindar insanları kötülenerek, hedef gösterilerek halkın zihninde bir algı operasyonu yapılmaktadır. Öte taraftan bölge Müslümanlarına karşı tarihi bir kinleri olan Êzidileri halkın arasına yerleştirerek İslami aidiyet duygusunun yok edilmeye çalışılması ve Êzidilerin ağzından Müslümanların karalanması kirli projenin devamıdır.

Tezgâh çok kirli ve çok sayıda ayağı var, dikkat etmek lazım.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.