Seyretmeyi seven bir toplumuz

Hasan YILMAZ

Sosyal yaşam içinde muhabbet ederken bugünlerde en çok konuşulan şey tercihler konusudur. Bizler, bu konuda hassasiyet göstererek sınavla ilgili tercihleri dile getirirken diğer tercihlere de hafif dokunuşlar yaparak zihinlerde çağrışım yapma gayretinde olacağız. Aldığımız eğitim ve terbiye; bir insanı doğruya sevk etmenin ne kadar hayırlı olduğunu insanlara yardımcı olmanın ne kadar hayırlı ve faydalı olduğu felsefesinden hareketle bilgi birikimimizi ve tecrübemizi hayatın gerçeklerinden yola çıkarak paylaşacağız. Şahit oluyoruz ki insanlar çoğu zaman sonuçları görmeden acele ederler. Bu aceleci yaklaşım meraktan olduğu gibi şeytandan da olabiliyor. Bu yüzden olmalı ki "Acele şeytandan sabır Allah'tandır" denilmiştir. Bu anlayışı yeterince anlamamak rehberlik kavramını zorunlu kılmıştır.

Böylece hayatın her aşamasında hata yapan insan bir başka insan tarafından düzeltilir ve bunun düzeltilmesine de rehberlik diyoruz. 

Bu anlayıştan yola çıkarsak hata yapma payını hesaplayan inancımız üç kişi bir araya geldiğinde birini rehber seçme tavsiyesinde bulunmuştur. Yani insan çoğu zaman hatasını anti-depresan haplarında değil kendi türünden anlayışlı birileriyle konuşarak düzeltebilir. Konumuzu örneklerle pekiştirelim. 

Yıllar önce daha iyi bir üniversiteyi daha güzel bir bölümü kazanma durumu varken kendi istekleri doğrultusunda hareket edip mühendislik tercih eden ve sonrasında atanıp mutsuz olan bir öğrencinin yıllarca babasıyla diyalog geliştirmemesini inceledim. 

Neden babanla konuşurken içten konuşmuyorsun? Verilen cevap şöyle oldu. Ben doktor olabilirken mühendisliği tercih ettim. Babam benim tercihime saygı duydu. Saygı duyması gayet güzel bir davranış değil mi? Güzel olmasına güzel bir davranış fakat ben o yıllarda gençtim isteklerim aklımı gölgelemişti. Babam sadece tercihlerime saygı duydu. Aslında benimle daha fazla ilgilenip beni ikna edebilirdi böyle yapmadı şu an arkadaşlarım 35 000 alırken ben 3500 alıyorum.

Bu hayat hikayesi irdelenmediğinde hiçbir sorun yokmuş gibi davranılır. Fakat insanların duygu dünyasına indiğimizde her şeyin göründüğü gibi olmadığını, insanlar arasında görünmeyen sorunların olduğunu söylemek mümkün. Bu hikâye gibi yüzlerce farklı konularda hikâyelerin olduğunu söylersem abartmamış olurum.

Hikâyeye hikmet nazarıyla bakıldığında kimin ne zamana kadar yaşayacağını, hangi meslekte mutlu olacağını, mutluluğun sadece rakamlarla olup olmadığını ancak Allah bilir. Madem her şeyi Allah biliyor. Neden her şeyi bilen yaratıcı gücün kelamına kulak vermeyiz? Nasıl?

Örneğin:''Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.'' Ayeti bizlere bir uyarı değil mi? Bu uyarıyı bilmemize rağmen neden çocuklarımızın mutluluğu için tercihlerine yardımcı olmayıp davranışlarına saygı duyarız. Yarın bu çocuklar, biz çocuktuk bilmiyorduk ailemiz bize yardımcı olmaları gerekirken bizleri ateşe attı derlerse bizlerin hali ne olur. 

Çocuklarımız namaza kalkmazken bizler gençtirler yatsınlar. Ahlaki yönleri gelişmeyen insanlarla gezdiğinde ben de zamanında böyleydim ya da dayısı da böyleydi deyip onlara zaman kazandırmıyor muyuz? Büyüklerine cevap verdiklerinde aynı amcası deyip ahlaksızlıklarını meşrulaştırmıyor muyuz? Hem aslanlar yetiştirip hem de pençesinden şikâyet etmek doğru olur mu? Maalesef yanlış yapıyoruz. Mutahari'nin dediği gibi toplumun psikolojisini ve sosyolojisini bilmeyen davetçiler, iyi bir insan olmanın yollarını arasın. Görüyoruz kendisiyle, ailesiyle, komşusuyla, mahallesiyle iyi geçinemeyen insanları. Bir çelişki yumağından başka bir şey değildirler. Bizler bu insanlar için ne kadar güzel tablolar çizsek de toplumda karşılığı yoksa bir şey ifade etmiyor. İnsanların kriteri: Ahlakı, ailesi, komşusu, mahallesi, ticareti olmalı. 

Bütün bu yanlış tercihlerimizi davranışlarımızı toplumdan, gazeteden, kitaptan uzak durmaya bağlıyorum. Nerde iyi ciğer, nerde iyi künefe, nerde en iyi çiğköfte var araştırıp öğrenebilirken hangi üniversite, hangi bölüm, hangi cennet daha iyi araştırmıyoruz. Facebook, instagram, dünya kupasındaki kadroları çok iyi biliyoruz. 

Yine de çocuklarımızın bu halde olmasını bizlere bağlıyorum, sanatımıza bağlıyorum. Neden diye düşünürsek bir şairimiz yürürken arkasına bakmadan yürür diğeri gözlerini kapatarak İstanbul'u seyreder. Biz de bu anlayıştan etkilenerek gözümüzün önünü görmeyiz. Allah sonumuzu hayır eylesin.

Selam ve dua ile...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.