Sur’da Öğrenci Olmak

Sur’da öğrenci olmak, çaresizliğe çare aramakla devam etmektir. Öncelikle, evinin dört duvarı arasında sıkışmış pencerenin kenarından bakarken, kurşunların acaba bugün hangi eve, hangi camiye isabet edeceği merakıyla kurşun seslerini takip eder.

Sur’da öğrenci olmak; elektriğin kesildiği, suların akmadığı, üzerine kurşunların yağdırıldığı küçük bir hanede yaşam mücadelesi verirken aynı zamanda yarın için umutlu olmaktır. Ve tüm olumsuz şartlara rağmen direnmektir. Sabahın ilk ışıklarında, kurşunlar arasından sıyrılıp başka bir semte eğitim alabilmek için yola koyulmaktır. Korku dolu, endişe dolu ama yarına umut taşıyan bir yolculuğa koyulmaktır bu...

Sur uğur demekti, talih demekti, güven demekti… Böyle iken bugün ne oldu da anlamını kurşun, kan, gözyaşı, çaresizlik, talihsizlik diye değiştirdi?

Tarihten bugüne taşıdığı manevi eserlerle gündemdeyken nasıl oldu da bugün çatışmayla, ölümlerle anılır oldu?

Ulu Cami, kurşunlu Cami, yirmi yedi sahabe kabri, surlar ve daha nice yapılarıyla, dün insan akınına uğrarken bugün ne değişti de bu yerleri kurşunlar hedef almaya başladı ve ‘hayalet şehir’ olarak nitelenir oldu?

Kim, neden sahabeler şehri Diyar-ı Bekir’i, halkını bu ateşe sürükledi?

Selahaddinlerin, Şeyh Saidlerin ayak bastığı, İslam uğruna mücadele verdiği bu topraklarda, bu meydanlarda, bugün bu çatışmaları çıkaranların ne hesabı var?

Hangi zihniyet ki; bu İslami değerleri, İslami yapıları hedef alıp işlevsiz hale getirmeye çalışıyor?

İşte Sur’da öğrenci olmak, zihinlere kurşun gibi isabet eden bu sorulara cevap aramakla başlar! Sonra bir tedirginlik, bir endişe, bir korku baş gösterir. Zira ailelerinin bu cevaplardan ziyade hayata tutunabilmenin çarelerine, çaresizliğine şahit olur. İki kurşun arasında sıkışmış evini, barkını terk edip daha doğrusu kurşunlara emanet edip bir akrabanın yanına sığınmak mıdır çare, yoksa kurşunlara evini teslim etmeyip çocuklarıyla beraber çaresizce bekleyiş midir çare?

Ev terkedilse bir daha dönüşü olabilecek mi acaba? Ucuz bir fiyata fırsatçılara teslim edilse en azından birkaç ay idare edilebilecek bir geçim kaynağı olur. Yok, ama en iyisi umutla beklemek belki çatışmalar daha fazla sürmez…

Bu yüzden Sur’da öğrenci olmak, çaresizliğe çare aramakla devam etmektir. Öncelikle, evinin dört duvarı arasında sıkışmış pencerenin kenarından bakarken, kurşunların acaba bugün hangi eve, hangi camiye isabet edeceği merakıyla kurşun seslerini takip eder.

Kahvaltıdayken, öğle ve akşam yemeğinde sofrada otururken; bir kurşun bizim eve de ateş düşürür mü, tedirginliğiyle kulaklarını dört açar.

Okul yoktur, öğretmen yoktur zaten Sur’daki öğrenci için. Onun için Sur’da öğrenci olmak, yakılan, kurşunlara hedef olan okullarının darmadağın olmuş halini izlemektir. Ve okulları terk etmek zorunda kalan öğretmenlerinin arkasından bakakalmaktır. Derssiz, kitapsız, öğretmensiz, okulsuz bir eğitimle çok değil birkaç ay sonra girecekleri sınava hayatta kalma mücadelesi vererek hazırlanmaktır.

Ya da, Sur’da öğrenci olmak; elektriğin kesildiği, suların akmadığı, üzerine kurşunların yağdırıldığı küçük bir hanede yaşam mücadelesi verirken aynı zamanda yarın için umutlu olmaktır. Ve tüm olumsuz şartlara rağmen direnmektir. Sabahın ilk ışıklarında, kurşunlar arasından sıyrılıp başka bir semte eğitim alabilmek için yola koyulmaktır. Korku dolu, endişe dolu ama yarına umut taşıyan bir yolculuğa koyulmaktır bu...

Sekiz saat boyunca öğretmenin kendisine vermeye çalıştığı bilgiler değildir bu umut, Sur’daki çocuk için. Karanlık hanede gecenin sessizliğini bozan kurşun seslerine ve her an kurşunlardan birinin kendisine isabet edebileceği ihtimaline rağmen yarına dair hayalleri olması; onun en büyük umudu, en güçlü silahıdır. Onu tüm olumsuz şartlara rağmen, tüm zorluklara rağmen başarılı kılacak olan hayaller…

Hayalet semtler Sur, Nusaybin, Silopi ve Cizre’de öğrenci olmak! Bir de kurşun seslerinden, çatışmalardan uzak semt ve şehirlerde öğrenci olmak…

Bir yerde ölüm tedirginliği, diğer tarafta sınav tedirginliği…

Bir tarafta hayatta kalma mücadelesi, diğer tarafta sınavda başarılı olma mücadelesi…

Ve bir de ortak sınavlar: TEOG, YGS, LYS, ALES, KPSS…

Ne telafi eğitim ne de ek dersler bu farkı kapatabilir. Ya sınav ortak olmaktan çıkacak ya da bu adaletsizlik bir kurşun daha sıkmış olacak bu öğrencilere…

Öğrencilere düşen; bu adaletsiz ortak sınavlarda aradaki farkı en aza indirecek hayaller, inanç ve duadan başka ne olabilir ki…

Rabbim tez zamanda halkımızı mağdur eden, çatışmaları alevlendiren zihniyeti ıslah etsin. (Âmin)

Allah (CC)’a emanet olun…

Adalet Vural / Nisanur Dergisi - Ocak 2016 (50. Sayı)

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Diyarbakır Haberleri

Çınar-Mazıdağ'ı karayolunda kaza: Kadın ve çocuklar yaralandı
Meteoroloji’den Diyarbakır ve Şanlıurfa için kuvvetli rüzgar uyarısı
Diyarbakır'da Ağustos ayında meydana gelen 707 trafik kazasında 3 kişi öldü 589 kişi yaralandı
"Sen de Bir Yetimi Okut" kampanyası sevinç oldu
Odyolog Şimşek: İşitme kaybı erken teşhisle kontrol altına alınabilir