Susmak

Sait ŞAHİN

İlginçtir, geçmiş ümmetler içinde “susma orucu” varmış. Hz. Meryem’in, İsa Mesih’i (as) dünyaya getirdiği zaman bu orucu tuttuğunu Kur’an bildiriyor.

Kutlu Nebi (sav) de “Allah’a ve ahiret gününe iman eden, ya hayır konuşsun veya sussun” diyor.

Müminlerin konuşmaları hayır üzerine, hayır amaçlı ve hayırlı bir şekilde olmalı. Veyahut mümin, hayır merkezli konuşmuyorsa susmalı. Bununla birlikte hayır konuşmanın şerre sebep olduğu yerlerde de susmak tavsiye edilmiş.

Özellikle de müminler arası tartışma ve çekişmelerde tartışmayı bırakmak ve susmak, Yüce Allah’ın ve Resulü’nün (sav) bizlere tavsiyesi ve övdüğü bir haldir. Genelde bu tavsiyeye uymaya çalışırım.

Havayı fırtınalı ve denizi dalgalı gördüğüm zaman, gemimi sakin bir limana çeker, sükunet limanına demir atar, susmanın sabrına sarılırım. Çünkü böyle havalarda selamette kalmak ve selamet içinde yol almak zordur.

Tartışma ortamları fırtınalı ve dalgalı ortamlardır. Aklın ve kalbin devre dışı kaldığı; nefsin ve duyguların ön planda olduğu, şeytanın işe kolay karıştığı ortamlardır.

Gördüğüm doğruları yapıcı bir amaçla söylemeye ve yazmaya çalışırım.

Alıcısı varsa ne ala!

Ancak söylediğim doğru da olsa ve amacım yapmak da olsa, iş yıkıma sürükleniyorsa, nefsime ağır gelse de böyle durumlarda Allah için susmayı tercih ederim, daha doğrusu susmaya çalışırım.

Aslında bildiğim hakkı ve hakikati haykıracak dilim, bunları yazacak kalemim ve medya araçlarım var. Etkili bir kalıba oturmuş çok orijinal fikirler de aklıma geliyor. Nefsim ve şeytan da konuşmak, yazmak konusunda beni zorluyor. Ama Allah için susuyorum. Çünkü O, biliyorum ki bu durumlarda susmamı seviyor.

Hem O’nun için susmakta ve sabırda tarifsiz bir tat var, bu tadı yaşıyorum; hem de beraber olduğumuz, sevdiğim mümin kardeşlerimle aramıza nefis ve şeytanın girmesine müsaade etmemeye çalışıyorum.

Her konuda aynı düşünmemiz mümkün değil. Düşünce olarak ayrıştığımız noktalar ve konular elbet olacak ve oluyor da.

Ayrışılan yerlerde usul ve üslup çok büyük önem kazanıyor.

Üstad Hasan El-Benna iyi bir düstur ortaya koymuş: “İttifak ettiğimiz hususlarda bir araya geliriz, ihtilaf ettiğimiz hususlarda birbirimizi hoş görürüz.”          

Hem sevdiğim bir sözdür: “Söylenen başka, anlaşılan başka ise, hangisinde ısrar edilmeli? Hikmet öncelikle ısrarı terk etmeyi gerektirir.”

Konuşmayı bilen/beceren insanlar susmayı da bilir/becerirler.

Rabbim yerinde konuşmayı ve yerinde susmayı nasip etsin.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.