Tevazu ve samimiyet

Hasan YILMAZ

 Son dönemlerde yaşanılan olayları analiz ettiğimizde herkesin kendini haklı görmesi, karşısındakini haksız bir şekilde nitelendirme anlayışı, toplumun bütün katmanlarında mevcuttur. Bu bakış açısının oluşmasında kişinin maddi varlığı bazı yetenekler ve bencilliğin payı küçümsenmeyecek kadar çoktur. İnsanlar, Allah tarafından verilen zekâ, yetenek, zenginlik vb. özellikleri kendi kazanımlarıymış gibi görüp değerlendirmeleri tevazuya ve ahlaka aykırı değerlendirmelerdir. Her şeyin Allah'tan geldiğini inkâr edip böbürlenenler ile tevazu sahiplerini kurandaki emsallerle ele alacağız.

‘'Onlara şu iki adamı örnek ver: Onlardan birine iki üzüm bağı vermiş, bağların çevresini hurmalarla donatmış, ikisinin arasına da bir ekinlik koymuştuk. Her iki bağda meyvelerini vermiş ve ürünlerinden hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. Bu iki bağın arasından bir nehir fışkırtmıştık. Derken onun bir serveti oldu. Arkadaşıyla konuşurken ona dedi ki :'Benim malım seninkinden çok. Adamlardan yana da senden daha üstünüm  (böyle gurur ve kibirle) kendisine zulmederek bağına girdi. Şöyle dedi: 'Bunun, hiçbir zaman yok olacağını sanmıyorum. Kıyametin kopacağını da zannetmiyorum. Rabbime döndürülsem bile and olsun bundan daha iyi bir sonuç bulurum.'

Arkadaşı, ona cevap vererek dedi ki:' Seni topraktan, sonra bir damla meniden yaratan, sonrada seni  (eksiksiz) bir insan şeklinde düzenleyen Allah'ı inkâr mı ediyorsun? Fakat sen inkâr etsen de şunu bil ki benim rabbim Allah'tır. Rabbime hiçbir şeyi ortak koşmam. Bağına girdiğinde: Maşallah! Kuvvet yalnız Allah'ındır, deseydin ya! Eğer malca ve evlatça beni kendinden güçsüz görüyorsan (şunu bil ki):Olur ki Rabbim senin bahçenden daha iyisini bana verir ve senin o bahçene gökten bir afet indirir, bağın kupkuru toprak kesilir yahut bağının suyu çekilir de artık onu arayıp bulmaya kesinlikle güç yetiremezsin.'
Derken bütün serveti helak edildi.(Yıkılmış)  çardakları üzerine çökmüş haldeki bağına yaptığı harcamalar karşısında ellerini ovuşturuyor. Ve şöyle diyordu: ‘Keşke rabbime hiçbir kimseyi ortak koşmasaydım!' Onun, kendisine Allah' tan başka yardım edecek destekçileri olmadığı gibi, o kendi kendini kurtaracak güçte de değildi.''

Okuyoruz ve görüyoruz ki hesaplarına Rabbül âlemini katmayanların akıbeti hep hüsranla sonuçlanmıştır. Ne olursak olalım, hangi süreci yaşarsak yaşayalım, kaç puan alırsak alalım, hangi bölümü kazanırsak kazanalım onun rızasını gözetmemiz gerekir. Rıza-i İlahiyi gözetmeyenleri, haksız yere büyüklük taslayanları, Cenab-ı Allah kendi ayetlerinden uzaklaştıracağını beyan eder.

Tevazu göstererek hiç usanmadan, bıkmadan severek kendimizi ona adamalıyız. Bu süreçte umudumuzu yitirmeden sabrederek ona giden tüm kapıları çalmalıyız. Şunu da unutmayalım ki çalınan her kapı açılsaydı umudun, sabrın ve isteğin derecesi anlaşılmazdı. ( Mevlana) Bu yüzden işlerimizi yaparken Allah'ın büyüklüğünü bilerek, kendi acizliğimizi görerek samimiyetle tabiri caiz ise mum olup aşkla bu uğurda erimeliyiz.

Selam ve dua ile…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.