TÜİK Verileri ve Aile Nereye?

Mirali YILDIRIM

2017’deki TÜİK verileri; ailede yaşadığımız ve yaşayacağımız riskleri açıkça gösteriyor.

Sadece ilgililerin değil, akademik çevrelerin, STK’ların.. çözüm odaklı bir şeyler üretmesi, acil eylem planı için harekete geçmesi lazım.

Boşanmaların sebepleri; TÜİK verileri ve mahkeme dosyaları baz alınarak, yüzde olarak verilmiş.

Boşanmalarda dikkat çeken sıralama şöyle:

Dayak, kötü muamelede; kadının boşanma oranı %36,4: erkek boşanma oranı %2,5.

Aldatma; kadın 32,2- erkek 8,7.  İçki; 23,0 - erkek 3,5.

Eşlerin birbirlerine saygısızlığı; kadın 24,6- erkek 24,0

Ev geçimi; kadın 42,6 - erkek 17,8 gibi uzayıp gidiyor.  

Diğer başlıklarda da veriler endişe verici.

İlk evlenme yaşı; erkeklerde 27 - kadınlarda 24,6

Evlenen 20.972 çiftten %3,7’si yabancı gelin ve bunların da %19,4’ü Suriyeli; 13,3’ü Azerî; 12,4’ü Alman vatandaşı.

Boşanma hızı; sırasıyla İzmir, Antalya ve Muğla illerinde en fazla, en az olan iller de sırasıyla; Hakkâri, Bitlis ve Şırnak gibi illerimiz.

Dejenerasyonun ve modernizmin en az olduğu iller, aileyi daha çok korumuş.

Boşanmalar daha çok 30-39 yaş aralığında olmakta.

Aile bakanlığı bünyesinde, boşanmaları önlemek için görevlendirilen “Boşanma Süreci Danışmanlığı” biriminin çabaları sonucunda görüşülen 12 bin 144 çiften 3 bin 405 çift “evliliğe devam” diyebilmiş.

Başlıklar uzayıp gidiyor. Asıl düşünmemiz gereken; bize ne oldu?

Bu durum; seküler Batı dünyasında zaten öteden beri olagelmektedir.

Batılı bir çok devlette nesil emniyetinin riske girdiği; gayri meşru doğumların yüzde 40’ları çoktan aştığı; aile müessesinin sarsıldığı; evliliklerin azaldığı; nüfus artış hızının gerilediği..” bilimsel ve istatistiki verilerde açıkça görülmektedir.

Batı; yitirdiği değerlerini, kazandığı lüks ve modernizmin sanal kazanımlarıyla telafi etmeye çalışmakta; hakikatin hayaliyle avunmakta. Sanayi ve şehirleşmeyle beraber, milyonların içinde yaşayan derdinin altında çöken yalnız insanların gizli ve derin sessizliğini yaşamaktadır.

Batılıların bu gün ulaştığı medeniyet ve yakaladığı her maddi değer; yüz yıllarca deneyim ve tecrübelere dayanır. Bir anlık, tepeden inme hiç bir şey kazanmadılar. Yapılan toplum mühendisliklerinin dahi yüzlerce yıllık bir geçmişi vardır.

Halkı Müslüman ülkelerde; Batılı toplumların İncil ve kiliseden koptuğu iptidai sürecin emarelerinin görülmesi endişe verici. Sanayi yok; teknoloji yok hatta temeline bina inşa ettiğimiz bir Bizans/Roma kültürünün misali artık yok.

Çünkü “Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek/ Siz! Hayat süren leşler! Sizi kim diriltecek!”(NFK).

Bizler, tüm geçmişi, kazanımlarıyla beraber gömdük, üzerinde de hala alışamadığımız ecnebi eğlenceler düzenliyoruz. Nasıl mı?

Kravat bizim değil; şapka bizim değil. Giyim bizim değil, kuşam bizim değil. Gülmek, ağlamak, törenler; cenaze merasimleri bizim değil.

Itrî’nin salavatı yerine, Mozart’ın kaçıncı zartlarını çalıyoruz da aklımız almıyor, beynimize inmiyor.

Asya’nın emmisi, halası ve bunların çocukları; Suzan’ı bizim; kuzen bizim değil, düzen bizim değil.

Düğün, nikah aşikardı; gelini güneşten sakınırdık; 50 yıldır filmlerde “baba ben hamileyim(!?)” diyen mimsiz medeniyetin tükürülesi sanatının zanilerini izledik.

Bize neler oluyor?

Neden severek evlenenler, bir anda boşanıyor?

Eğitimde, cinsiyet eşitliği değil, cinsiyet adaleti için, karma eğitim yeniden düzenlenmeli. Aile ve değerlerle ilgili seçmeli dersler konulmalı.

Sanayi ve şehirleşmeyle beraber geniş aileden çekirdek aileye geçtik. İlerleyen yaşlarda, yalnızlıklara, pişmanlıklara mahkûm olmamak için; adeta “boşanmaya çağıran yasalar” inancımıza zinhar uyarlanmalıdır.

Beşerî aşkın gözü kördür; İlahî Bakışı öğretmek dileğiyle vesselam.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.