Türkiye'deki üslerin görevi ve gelinen nokta

Abdullah KAVAN

Kopenhag kriterlerine göre ekonomik, siyasi ve diyalog adı altında devletler belirli anlaşmalarla üs kurabilir. Bugün dünyada kurulan üslerin alt yapısında bu şartlar aranmaktadır. Fakat ne yazık ki bu kriterleri uygulayan devlet sayısı yok denecek kadar azdır. Bu maddeleri gerekçe yaparak Müslüman devletlerinde üs kuran başta ABD olmak üzere batılı devletler bütün şeytani faaliyetlerini bu üsler üzerinden oynamaktalar. Türkiye'de bu üslerle adeta kuşatılmış bir konumdadır. Başta Adana/ İncirlik olmak üzere Afyon, Tekirdağ, Konya, İzmir, Mersin, İskenderun, Batman, Diyarbakır gibi yerlerde ABD'yle birlikte NATO ve birçok Avrupa ülkesinin üsleri vardır. Diğer bölge ülkeleri de bundan eksik değil daha fazladır. Yıllardır bu üsler üzerinden bizzat kurulu oldukları devletlere operasyonlar yapmaktalar. Kendi hırsızını besleme misali…

Bu üslerin temel amacının kuruluşu dışında kendi hedefleri ve fitneyi körüklemek adına her türlü faaliyeti göstermekteler. Kurulu oldukları devletlerde bile tuzaklar hazırlamaktalar. Bugünlerde Almanya ve Türkiye arasında “İncirlik krizi” bu yansımanın küçük bir tablosudur. İncirlikte bulunan 260 Alman askerinin faaliyetleri tamamıyla Türkiye'nin iç ve dış politikalarının aksine bir yönde seyir gösteriyordu. Zaten Almanya'nın tutumu da bu delillerin en bariz göstergesidir… Türkiye'de Almanya'nın bu tavrına karşı “ziyaretlerini önleyerek ve askerlerine çekilme yolunu açarak””  fiili bir cevap vermedir. Çünkü Alman askerleriyle birlikte, Amerikan ve İngiliz askerlerinin orada bulunmasının temel gerekçesi Türkiye ile bu ülkeler arasındaki güvenlik ortaklığıdır. Ancak son yıllarda bu ülkelerin Türkiye ile aralarındaki “güvenlik ittifakına” hiç uymayan davranışlar içerisinde olduğu görülüyor.

Batılı devletleri sadece Almanya üzerinden örneklendirmek gerekirse;  PKK ve FETÖ ile mücadelesinde Türkiye'ye destek vermekten kaçınılması, Alman istihbaratının Türkiye'yi dinlemesi skandalı, Alman meclisinde alınan sözde Ermeni soykırımına dair karar. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Türkiye ile gerekli dayanışmanın gösterilmemesi ve son olarak 16 Nisan referandumu sürecinde Almanya'nın açık bir şekilde “hayır” kampanyasına destek vererek Türkiye'nin içişlerine müdahale eden bir tutum içerisinde olması Türkiye'de çok ciddi rahatsızlığa yol açmıştı… Aslında Almanya'nın bu tutumu “incirlik skandalını” doğurmuştur.

Şimdi insan düşünmeden edemiyor. 15 Temmuz darbesinin alt yapısının ABD tarafından İncirlik'te atıldığı biliniyor… ABD'nin Suriye'deki Türkiye karşıtlığı politikası… En son Katar'a uygulanan ambargonun fitilini çeken ABD, İncirlik'ten kovulacak mı? sorusunu gündeme getiriyor. Ya da kuyuları kazılan İran ve Türkiye'yi bir noktada buluşturacak mı? Çünkü Suriye politikasında İran ve Türkiye tuzağa düştüler. Suriye bu iki ülke için bir tuzaktı ve her ikisi de feraset gözünü kapatarak kendi kısa hesapların peşine düştüler.6 yıldır süren Suriye savaşı iki devleti ayrı kulvarlara getirdi ki bu tuzakların çoğu bu üslerden pişirildi.

Şimdi ise Katar üzerinden aynı söylemi başladılar. Suriye'de ayrı düşen iki devlet, Katar üzerinden bir araya gelebilecekler mi? Çünkü bu iki devletin bir araya gelmesi, küçük bölge ülkelerinin bu şemsiyesinin altına girmesi demektir. Bugün itibariyle 6 yıl önceki Suriye siyasetine göre biraz daha geniş düşünebiliyorlar mı? Bunu zaman gösterecek. Ancak ilk adım olarak kendi evi içerisindeki “üs” adı altında hırsız ve eşkıyaları temizlemeleri gerekir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.