Yanlıştan dönün.. Bu zulmü bitirin!

Fikret GÜLTEKİN

Yeryüzünde gezme, güzelliklerinden istifade etme hakkı insana Allah (cc) tarafından ön koşulsuz olarak verilmiştir. Allah azze ve celle kendisine isyan edenden, şirk koşandan bile güneşini, suyunu, havasını esirgememiştir. Bu güzellikleri kafirlere karşı bile koz olarak kullanmamış, ‘bana ibadet etmezsen, senden güneşi esirger, havayı alırım’ dememiştir. Tüm isyanlara karşılık O (cc) cömertçe kullarını nimetlendirmiştir.

İnsanları basit gerekçeler, zayıf deliller ve iftiralarla zindanlara tıkayıp onları yıllarca orda tutmak, onları güneşten, havadan, topraktan mahrum etmek, özgürlüklerine el koymak tek kelimeyle Allah’ın hükümranlık vasfına meydan okumaktır. Allah bile kendisine şirk koşulmasına rağmen insanlardan güneşi, toprağı, havayı ve çok çeşitli nimetleri kullarından esirgememişken zindan sahibi zalimler, bu ülkede İslami kimliğinin gereğini yaşayanları on yıllardır zindanlarda tutuyorlar.

Bu durum, direkt akideye taalluk eden ve kesinlikle basite alınamayacak kadar önem arz etmektedir.

Bu coğrafyada yıllarca derinden derine bölgenin dindar Kürtleri ile Marksistleri arasında ciddi bir savaş yaşandı. Bu savaşta yüzlerce Mü’min hayatını kaybedip şehid olurken, on binlercesi de zindanlara tıkatıldı. Çok yakini olarak bildiğimiz cihetiyle TC’nin mevcut yasalarına göre bile suç olmaması gereken belgeler mahkemelerin önüne konuldu ve insanlar onlarca yıl cezalara maruz kaldılar.

En azının beş yıl yattığı ve şu an 20 yılı aşkındır zindanda olan müminlerin varlığını görmezden gelen ve onlardan bi haber hayatını devam ettiren başta tüm müminler sonrasında da dindarlığını her fırsatta kendine referans yapan hükümet yetkililerinin mesuliyeti tartışılmayacak kadar ağırdır.  

Dolayısıyla buradan bu vebalin ağırlığına aldırmadan kendi konforlu yaşamlarından hayatın acılı yüzünü görmeyen etki ve yetki sahibi olanları ciddi ciddi Allah katında verecekleri hesabı iyi yapmaları çağrısında bulunuyoruz.

Sizin iktidar olduğunuz şu on yılı aşkın zaman içinde siz dindarların uğradığı haksızlıklara sessiz kalmakla, onların acılarına acı katmakla, onlardan güneşi, toprağı, suyu ve insan sevgisini, şefkatini esirgemekle resmen Allah ile savaşıyorsunuz. Silkelenin ve müminlerin zindanda kaldıkları her anın size Allah katında ne derece büyük veballer yüklediğinin farkına varın. Burunlarınızı havaya dikmeyi bırakarak, doğruları sizden daha iyi bilen insanların var olduğuna inanarak onlara kulak kesiliniz.

Annelerin akıttığı bir damla gözyaşı sizi Allah’ın rahmetinden uzaklaştıracak okyanuslar büyüklüğündedir. Babasız büyüyen çocukların kalbindeki darlık, sizi kabirlerinizde tarifsiz acılara sokmaya yeterli bir sebep olacaktır. Bir bayram daha geçti ve o müminler Allah için girdikleri zindanda bir kez daha gerçek bir bayram sevinci yaşamadılar. Siz ise buna göz yumdunuz, umursamadınız, çareler aramadınız, yaralı kalplerde bir yaranın daha açılmasına sebep oldunuz. Ve daha ötesi insanlığın ihtiyaç duyduğu insanları orada tutmakla insanların hidayet kapılarına bir engel daha koydunuz.

Yanlıştan dönün… Farklı adlardaki kişiler için yasalar yapılırken, sahte belge ve bilgilerle müminlerin bu kadar yıldır zindanlarda tutuluyor olmasına sessiz kalmak size hem bu dünyada hem de ahrette kesinlikle kaybettirecektir. Kimden korkuyor veya kimin hesabını yapıyorsunuz da sizi Müslüman olarak görenleri siz görmezlikten geliyor ve acılarının katlanarak devam etmesine göz yumuyorsunuz.

Zindanı yıllardır zorunlu ikamet olarak yaşayan tüm mü’minlerin yaşadığı bir yana, vücudunun yüzde 90’ı felçli olan Fikret Bayram’ın yaşadıkları da bir yanadır. Çünkü o zaten takdiri ilahi bir imtihana tabi tutulmuş ve vücudunun nerdeyse tamamını kullanamaz hale gelmiştir. Bu yetmiyormuş gibi zindana konulmuş, eli kolu olan arkadaşları yanından alınmış, yetmiyormuş gibi sürgünlerle karşı karşıya kalmıştır.

Fikret Bayram ve diğer mü’minlerin zindanda oluşlarından Cumhurbaşkanından, Başbakanına kadar herkes haberdardır. Allah huzurunda bihaber olduklarının mazaretini öne süremeyeceklerdir.

Tüm bunların yanında Türkiye zindanında bulunan çok sayıda birçok kesimden tutuklu veya hükümlünün de sistemin bozuk şahsiyetleri tarafından çeşitli komplolarla içerde tutulduğuna inanıyorum. Dicle’nin kenarındaki bir koyundan kendini sorumlu tutanlar, bu ülkenin insanlarının yıllarca diriler kabrinde tutularak, özgürlüklerinin elinden alınmasına sessiz kalıyorlarsa niyetlerinin sorgulanması gerektiği aşikârdır.

***

Kısaca değinilecek bir başka konu da eğitim alanında yaşanan skandal gelişmelerdir. Kimi kaynaklardan edindiğimize göre okullardaki çocuklar fakir, orta seviyeli ve zengin sınıflamalarına tabi tutularak bir ayrışmaya gidiliyor. Birileri zengin çocuklarını daha iyi sağmak adına onları fakir çocuklarından ayırıyor. Fakir çocuklarını da taşımalı sistemle kilometrelerce uzaklardaki okullara taşıyor. Böylelikle de zengin okullarındaki çocuk sayısı daha rahat eğitim alsınlar diye azaltılmış oluyor.

Bu yapılanlara ne dersiniz bilmem ama bunun faşizan duygularla gelişmiş ‘devşirme’ usullerinden olduğu açıktır. Osmanlı’da devşirme müessesesiyle Hıristiyan çocuklar ailelerinden alınır, eğitilir, bir müddet sonra Türkleştirilir ve Osmanlı’nın vurucu gücü haline getirilirdi.  

Okullarımızda da yapılanların bundan farklı olmadığı görülüyor. Belli bir eğitime tabi tutulanlar, bir müddet sonra dinlerini Amerika’nın ‘ılımlı İslam’ anlayışına göre şekillendiriyor, kendilerini herkesten üstün tutuyor ve birer ‘Yeniçeri’ olup toplumun bağrına saplanıyorlar. Yeni ‘Yeniçeriler’ oluşturma gayretinde olanlar herhalde yeniçerilerin akıbetinden de haberdardırlar. Onlar, 1300’lü yıllardan 1800’lü yıllara kadar hüküm sürdülerse de Sultan 2.Mahmud’un onlardan 6 bin kişiyi öldürerek 20 bin kişiyi de sürgün etmesiyle ortadan kaldırılmalarına engel olamadılar ve dünya onlara da kalmadı.

El Aqibetu lil mutteqqin

Vesselam

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.