Yasin, Riyad, Hasan Gibi bir evlat olabilmek

M. Medet SOLMAZ

Bismi Teâla

Yasin, daha 16-17 yaşlarında bir ciwan..20'li yaşlarda Hasan…ve diğerleri. Yürekleri tertemiz… Adandıkları davaları gibi… Amed'in bağrından çıkan fedakâr ve ihlas erleriydi onlar… Sonbahar hazin ya, ayrıldılar bu fani dünyadan, bostan-ı cinâna tekrar dirilmek için… Bir ekim ayında umut ektiler bu çorak topraklara…

Ey şehit, sen meşalesin kutlu davanın müntesiplerine. Şahitsin dava erlerine ve de maskelenmiş kahpe yüzsüzlere… Sana ölü diyen, kendisi zaten ölmüştür, nefes alsa da… Kalbi, ölmüştür o bahtsızların bir kere… Yüce kelam şehitler diridir asla ölmezler diye müjde verir… Bereketinden bihaber kalmayın dercesine…

Beşeriyetin ilk döneminde, Habil kurban adadı Rabbi Zül Celaline. İbadeti kabul görülünce, işine gelmedi Kabil'in kin dolu iradesine… Şeytani fikirle kastetti Mazlum Habil'e… mübarek kanı düştü taşa, toprağa… Yapılanları yer gök lanetledi… Habil'den şehitlere miras kaldı şehadet, Kabil'den zalimlere miras kaldı kan, talan, kebair…

Kutlu emaneti Habil'den devralan mü'minler, Amed'te kurbanı muhtaçlara götürmek için adeta kurban oldular hayır hasenat uğruna… Tüm zorluklara rağmen inandıklarından taviz vermeyen bir genç numunesi oldular… Mağara Ashab-ı Kehf'e oldu sığınak… Fakat Yasin gibi gençlere Diyar-ı Bekr sokakları, insanlıktan çıkmış vahşi, sadist ruhlu yabanilerin ağına düşmek…

Ebeveynlerin çocuklarını kontrol etmekten bir hayli zorlandıkları günümüz dünyasında hayırlı evlat sahibi olmanın yolu hiç mi yok...? Ya da hayırlı evlat sahibi olmak için ne yapılmalı?

Kuşkusuz, anne babaların bu asırda çocuklarını kontrol etmeleri çok zor bir hale gelmiş. Bu durum kimi için endişe dolu bir hal iken, kimi için çaresizce bir kabulleniş… Belki de hiçbir dönem zihinler bu kadar karışık değildi. Zira günaha açılan yollar çoğalmakla beraber haramlar, günahlar fütursuzca işlene gelmiş bir hal almakta. Uyuşturucu melanetine müptela olmuş; hırsızlık, gaspçılık şebekelerine bulaşmış; mafya ve çetelere kapılmış; haramın envaı türüne bulaşmış pek çok genç vardır maalesef. Hal bununla kalmayıp sonuç; hem kendilerine hem de çevrelerine, topluma faturası ağır olmaktadır. Diğer bir deyişle ölüm, cinayet, talan, yağma gibi trendi ağır vakıalar cereyan etmektedir. Tüm bunlar uzaydan inme şeyler değildir tabi ki. ‘Yapamıyorum', ‘üstesinden gelemiyorum', ‘dinlemiyor' gibi bahaneler bizi hesap gününden kurtaracak mı?! Gerçekten resmi kayıtlardaki suç ve suça bulaşma oranını belirten veriler akıbetimizi sorgulamamıza yetmiyor mu..?

Bir İslam âlimimiz "Bir çocuk küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanı alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslamiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir."
Eğer çocuğa zamanında dini eğitim verilmezse daha sonra karşılaşılabilecek durum bir hayli endişe verici… “Adeta gayr-ı müslim birisinin İslamiyet'i kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer. Ahirette de onlara şefaatçi değil, belki davacı olur: ‘Neden imanımı terbiye-i İslamiye ile kurtarmadınız?" diye hesap sorar. ” uyarısı doğrudan bizleri muhatap almıyor mu?

Ahiret, haşr, hesap, mizan inancından ve şuurundan yoksun gençler toplumu adeta mayın tarlasına çevirmez mi? Yani her birisi bir mayın gibi dehşetli yıkım aracına dönüşmez mi? Evet gücü ve kudreti toplumun diğer kesimlerine göre dinamik olan gençleri ancak ve ancak Cehennem korkusu, ahiret inancı zapt edebilir. Madem çare bu, o halde evlatlarımızı manevi pınardan beslememiz gerekmez mi? Aksi halde zehir pınarından zehirlenmesine mani olamayız. Bir şairin dediği gibi ‘oluklar çift; birinden nur, diğerinden kir akar' dizelerinde dile getirdiği gibi…

Şimdi başa dönecek olursak hiçbir menfaat gütmeksizin, çıkar gözetmeksizin sırf inançları gereği fakir, yoksul, muhacir kimselere kurban eti dağıtmanın gayreti içerisinde olan O, eli öpülesi gençler mi… yoksa eli kanlı, vahşette sınır tanımayan serseri güruh mu kazandı?

Kısacası; Kur'an ve Sünneti seniyye atmosferinde büyüyen bireyler elbette ailesini dirilttiği gibi çevresine de umut kaynağı olur. Öte yandan şer güçlerin ve İslam düşmanlarının şerli amaçlarına alet olan bireyler, aileleri için azap ve çevrelerine ıstırap kaynağı olurlar.

Sonuç; YASİN, AYTAÇ, FURKAN, RİYAD gibiler, aileleri ve toplumları için iftihar kaynağı iken; terör estirenler de utanç kaynağı olur.

Kalın sağlıcakla…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.