Zekâtı Geciktirmenin veya Erkenden Vermenin Niyetle İlişkisi

Enver KILIÇARSLAN

Zekâtın erken verilmesi veya geciktirilmesi, niyet mefhumunun pratik bir şekilde anlaşılmasına vesile olan meselelerden biridir. Zira bu iki durumda, zekâtı geçerli kılan temel etken niyetin kendisidir. Müslümanlar olarak sene içerisinde sadaka olarak daima birilerine bir şeyler vermekteyiz. Erken verdiğimiz bu sadakaların farz olan zekâttan sayılması için de niyet şarttır.

Zekâtın erken verilmesiyle ilgili Hz Ali efendimizin rivayet ettiği bir hadise göre İbn Abbas (radiyallahu anh) Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam)'a vakti gelmeden önce zekâtın verilmesini sordu. Efendimiz de kendisine izin verdi. (Dâvud, Tirmizî)

Hz Ali Efendimizden rivayet edilen bir diğer hadise göre ise Allah Resulü (aleyhissalatu vesselam) ihtiyaç nedeniyle İbn Abbas'tan iki yılın zekâtını aldı. (Beyhakî)

Bu iki rivayete binaen islam âlimleri, niyet olması şartıyla iki yılın zekâtını peşin olarak vermenin caiz olduğunu belirtmiştir. Mezheb imamlarından sadece Hanefiler ikiden fazla senenin zekâtının erkenden verilmesini caiz görmüştür. Ayrıca Hasan El Basrî hazretleri üç yıla kadar bunu meşru görenler arasındadır. Fakat varid olan hadislere binaen zekâtı iki yıldan fazla erken vermemek daha iyidir.

Kişi, sene içerisinde yaptığı hayır ve hasenatları zekâttan sayamaz. Çünkü niyet getirilmediği için verilen sadakalar nafile hükmünde sayılır. Dolayısıyla zekât, verilen sadakalardan sayılmadığı için sene dolduğunda farz olan miktarın tekrardan verilmesi gerekir.

Zekatın geciktirilmesi meselesine gelince; Allah (cc) Kuran'ı Kerim'de “…Hasat günü (ekip biçtiğinizin) hakkını verin…” (En'am 141) diye buyurmaktadır. Ayet her ne kadar ekinler için varid olsa da diğer mallar da bu dâhil edilmektedir. Nisaba ulaşmış olan malın üzerinden kamil bir yıl geçtikten sonra geciktirmeksizin direk zekatını çıkarmak gerekir.

Havl (sene) dolduktan sonra kişinin zekâtı verme imkânı olduğu halde, herhangi bir sebep olmaksızın geciktirmede bulunması caiz değildir. Buna binaen bir kimse verme imkânı olduğu halde zekâtını vermezse ve bu arada malı helak olursa söz konusu çıkarılması gereken miktar kişinin zimmetinde borç olarak kalır. İmkân bulduğu ilk andan itibaren bu borcunu eda etmesi gerekir.

Zekâtı geciktirmeyle ilgili yine kişinin niyetine bakılır; eğer meşru bir sebebi varsa, söz konusu pay zimmette borç olarak kalmaz. Bilakis bu sorumluluk kendisinden düşer. Mesela kişi, payını verecek uygun birilerini bulamadığı için ya da geçerli sayılabilecek çeşitli mazeretlerden dolayı zekâtı ertelemişse ve malı afet veya bir başka sosyal sebep nedeniyle helak olmuşsa bundan sorumlu tutulmaz, zekat borcu da düşer.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.