Affedilmek isteyen affedici olmalıdır

Affedilmek isteyen affedici olmalıdır

“Günahları kökünden kazıyıp atan ve kullarını o günahı hiç işlememiş gibi affeden” anlamına gelen El-Afüvv isminin sahibi olan Allah’ın kullarıyız. Kul olma hasebiyle ayağımız ister istemez bazen kayıyor ve günahlarla kirleniyoruz.

1. “Günahları kökünden kazıyıp atan ve kullarını o günahı hiç işlememiş gibi affeden” anlamına gelen El-Afüvv isminin sahibi olan Allah’ın kullarıyız. Kul olma hasebiyle ayağımız ister istemez bazen kayıyor ve günahlarla kirleniyoruz. Bu sebeple her fırsatta, Rabbimizden işlediğimiz günahları Afüvv ismiyle tamamen silmesini umuyor ve öylece dua ediyoruz. En büyük duamız: geçmişten iz kalmayacak şekilde affedilmek. Ama ayet ve hadislerden öğreniyoruz ki; affetmeyi bilmedikçe affolunamayız. Dolayısıyla öncelikle her şeye rağmen affetmeyi öğrenmemiz gerekiyor.

İslam peygamberini çağa taşıma iddiasındaki samimi Müslümanların kuşandığı erdemlerin başında affedicilik gelir. İnsan kazanmanın ve o kazanımı elde tutmanın önemli bir metodu da budur. Rabbimiz Al-i İmran suresi 159. ayetinde davette yumuşak davranışın ve affediciliğin önemini şöyle vurguluyor: “Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile.” Görüldüğü gibi efendimizin asıl başarısı büyük planlar, profesyonel organizasyonlar vs. yapmak değil; yumuşak huyluluk ve affedicilik üzerine kurulu bir davet metodudur.

2. İslam peygamberi Hz. Muhammed(sav), yanında 10.000 kişilik ordusuyla 8 yıl önce çıkmak zorunda bırakıldığı Mekke’ye muzaffer biri olarak geri dönmüştü. Yıllarca kendisine gün yüzü göstermemiş, yollarına dikenler sermiş, üzerine işkembeler dökmüş, bir parça ekmeğe muhtaç bırakmış ve türlü zorluklarla kendisine eziyetler etmiş Mekke halkı şimdi karşısındaydı. Kâbe’nin önünde Resulullah’a bakan binlerce insanın kafasında tek soru vardı: “Abdullah’ın oğlu Muhammed (sav) bize ne yapacak?” Hz. Peygamber onların bu endişesini gidermek adına:

“Ey Kureyş topluluğu! Şimdi benim, sizin hakkınızda ne yapacağımı sanırsınız?” diye sordu.

Kureyşliler: “Biz Senin hayır ve iyilik yapacağını umarız. Sen, kerem ve iyilik sâhibi bir kardeşsin! Kerem ve iyilik sâhibi bir kardeşin oğlusun” dediler.

Bunun üzerine Hz. Peygamber(s.a.v): “Ben de Hz. Yusuf’un kardeşlerine dediği gibi: “Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok! Allah sizi affetsin! Şüphesiz O, merhametlilerin en merhametlisidir.” (Yusuf Suresi 92) diyorum. Haydi gidiniz, artık serbestsiniz!” buyurdu.

Efendimiz, geçmişin hesabını gütmeden yeni bir sayfa açmak adına genel af ilan edip yoluna devam etti. Zaten efendimiz, hayatı boyunca hep affederek ilerledi.

3. Efendimiz(sav), Affetme Erdemini Mekke’nin Fethi’nden 11 yıl önce, Taif yolculuğunun dönüşünde inen Yusuf suresinden öğrenmişti. Mekke’de tebliğ ortamı kalmayınca, davasına yeni bir yurt arayışı için Taif’e gitmişti. Taif yolculuğunda umduğunu bulamamış, hakaretamiz sözler işitmiş, ayak takımına taşlatılmış ve büyük bir hüzün içerisinde Mekke’ye derin hayal kırıklıkları içerisinde geri dönmüştü. Hz. Aişe annemizin bir sorusu üzerine; “hayatımın en zor günleri” diye tarif etmişti o günleri. Öyle bir zaman diliminde inen Yusuf suresi, özelde Resulullah’ı genelde bütün mü’min zihinleri eğitiyor ve geleceğe yönelik mesajlarla ufuklarını inşa ediyordu.

Efendimiz(sav), Yusuf suresinden öğreniyordu ki; Risalet davası zor bir davadır. Bu yolda kıskanılmak da var, kör kuyulara atılmak da var, az bir paraya köle gibi satılmak da var, Züleyhalar tarafından gömleğinin yırtılması da var, zindanlara düşmek de var, iktidarda yoklukla sınanmak da var. Allah seni ne zaman hangisiyle imtihan ederse etsin asla unutma ki; tüm bu imtihanlar Yusuf peygamberdeki gibi geçicidir. Gün olur da Yusuf’u Mısır’da iktidar yapan Rabbin seni de iktidara getirdiğinde, kardeşin Yusuf gibi yap ve af yolunu tut. Efendimiz (sav) Kur’an’dan aldığı bu terbiye gereği, direkt olarak Allah’a savaş açmış iflah olmaz Allah düşmanları dışında hep affetmeyi tercih etti.

4. Bu yolda olmanın ve bu davayı yaşamanın şartlarından biri de affedici olmak ve affı kuşanmaktır. Rabbimiz Araf suresi 199. ayetinde “Resulüm! Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.” diye buyurarak, Resulullah’ın şahsında bütün Müslümanlara hayatları boyunca sahip olmaları gereken büyük bir erdem öğretiyordu.

Efendimiz(sav), Mekke’de kendisine defalarca eziyetler eden ve tehditler savuran müşriklerle ilişkisini kökten kesmeyip tebliğde bulunmaktan vazgeçmedi. Medine’de kendisine defalarca farklı sebeplerle ihanet eden münafıkları ve liderlerini her seferinde affetti. Huneyn Gazvesinde esir düşen sütkardeşi Şeyma’nın hatırına binlerce savaş esirini affetti. Büyük bir gizlilik içerisinde yürütülen Mekke’nin fethi planını Mekkeli müşriklere haber veren Bedir gazisi Hatıb b. Ebu Beltea’yı affetti. Hatıb’ı silmedi, kovmadı, günahının altında ezmedi; elinden tutup düştüğü yerden kaldırdı. Resulullah’ın bütün planları kazanmak ve kazandıklarını korumak üzerineydi. Bir adam kazanmanın dünyadaki her şeye bedel olduğunu pratikte gösteriyor ve ashabına da öğütlüyordu. Kazanmak zor ama kaybetmek kolaydı.

Hz. Ebu Bekir (ra), Mistah b. Üsase isimli sahabiye düzenli olarak infakta bulunuyordu. Mistah, İfk olayında Hz. Aişe annemize atılan iftirayı yayanlar arasındaydı. Olayın iftira olduğu ortaya çıkınca, iftira atanlara had cezası uygulandı. Hz. Ebu Bekir Mistah’a, iftiraya karıştığı için artık infak vermeyeceğini söyledi. Rabbimiz hemen müdahalede bulunarak: “Sizden, faziletli ve varlıklı olanlar, yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve hoş görsünler. Allah’ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz?” (Nur suresi 22) buyurmuş. Her şeye rağmen affetmeyi tavsiye etmiş ve ardından da Allah’ın affediciliğini kazanmamın yolunun önce affetmekten geçtiğini vurgulamıştır.

5. Muhatabımız insan. İnsan için ‘Her insan bir alemdir’ derler. İçinde taşıdığı dertleri, kaygıları, hüzünleri, kusurları, hataları, hedefleri, mizaçları, geçmişleri, umutları ve hayal kırıklıkları ile bir alem. İnsan bu; makine değil ki kurasın ve hiç hata vermesin. Velev ki bu insan, hayatını İslam’a göre yaşamaya çalışan bir Müslüman bile olsa; nihayetinde insan. Elbette yere düşecek, sendeleyecek, günahla kirlenecek, hata yapacak, istenmeyen davranışlarda bulunacak. İşte tam burada işte af erdemini kuşanmış bizler insana ve insanlığa elimizi uzatacağız.

Düşene bir tekme de biz vurmayacağız. Adam kazanmanın ve o kazanımı korumanın bin türlü yolunu arayacağız. Kimseyi günahına ve hatasına mahkûm etmeden affetmenin yollarını arayacağız. Hiç kimsenin hatasını ve günahını genellemeyip, kişiyi hatasında boğmayacağız.

Sahabeden Ebu Derda (ra) gibi; günahkâr kardeşimize değil, günahına düşmanlık edeceğiz.

Duygularımıza İslam gömleğini giydirmeden bu işin olamayacağının farkında olacağız.

Din yorgunu olan topluma ilimden önce amelimizi, rivayetten önce riayeti, tebliğden önce temsili, söylemden önce eylemi taşıyacağız.

Hesapsızca ve toptan affedeceğiz. Böyle bir toplumun kurulmasına vesile olacağız. Olur ki gün gelir ve biz de af gerektiren bir amel işlediğimizde bizi de affedecek insanlar bulabilelim. Rabbimizin huzuruna çıktığımızda affedilmeyi umabilelim.

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.