AK Parti Dış İlişkiler toplantısı Diyarbakır’da yapıldı
Diyarbakır’da gerçekleştirilen ve iki gün sürecek olan AK Parti Dış İlişkiler Toplantısı, bazı bakan, milletvekili ve partililerin katılımı ile gerçekleşti.
Diyarbakır’da gerçekleştirilen ve iki gün sürecek AK Parti Dış İlişkiler Toplantısı’na, Dış İşlerden Sorumlu Başkan Prof. Dr. Yasin Aktay, Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı M. Mehdi Eker, milletvekilleri ve çok sayıda AK Partili katıldı.
Hükümetin dış politikasına yönelik önemli açıklamaların konuşulduğu toplantıda, ülke içi meseleler hakkında da açıklamalarda bulunuldu.
Toplantının açılışında konuşma yapan Dış İlişkilerden Sorumlu Başkan Prof. Dr. Yasin Aktay, dünyada göç dengelerinin 5 ülkenin istekleri doğrultusunda hareket ettiğini belirterek, “Dünya göç dengeleri çok adaletsizce. Dünya göç dengeleri sadece 5 ülkenin istedikleri gibi hüküm sürdükleri, ama onlarında kendi aralarında çok kolay hüküm süremediğini, kendi aralarındaki çatışmalardan, kendi aralarındaki iktidar kavgalarından dünyanın geri kalan kısmının son derece muzdarip olduğu dünyada, bir çok mazlum kitlenin bu kavgadan dolayı oluştuğunu da hep beraber görüyor ve yaşıyoruz. Buda dünyaya biraz daha bizim farklı bir yaklaşım içerisinde olmamızı gerektiriyor.“ dedi.
Ülkedeki vesayet zincirlerinin teker, teker kırıldığını belirten Prof. Aktay vesayet zincirinin tam kırılamadığını belirterek, “Çok şükür bu vesayet zincirlerini teker, teker kırdık. Zaman, zaman görüyoruz’ki bu vesayet zincirlerini tam anlamıyla kırmış değiliz. Adaleti kendine ilke edinen, sürekli olarak dikkatli olmasıyla, kendi aralarında daha güçlü daha duyarlı olmalarıyla, etrafına kenetlenmesiyle çalışmasıyla mümkün olabilecek, korunabilecek bir durumdur. Şua nda o vesayet odakları çok gerilemiş durumdadır, ama vesayet odaklarına karşı da biz hep muhalefet ettik ve bizi de halen iktidar yapan, yönetim dinamiği bize ait kılanda bu oldu.“şeklinde konuştu.
Yaptıkları toplantıları 6 ayda bir gerçekleştirdiklerini belirten Prof. Aktay, “6 ayda bir rutin olarak bu toplantıları gerçekleştiriyoruz. Özel olarak Diyarbakır’ı seçmemiz, yurdumuzun tarihi kültürel konumlarından, şehirlerinden bir tanesidir. Ama bu sefer Diyarbakır’dır gelecek sefer Edirne olur yurdumuzun başka bir yeri olur.“ dedi.
Diyarbakır’ın 8 bin yıllık önemli bir şehir olduğunu ifade eden Prof. Aktay, “Diyarbakır çok önemli bir şehir, 8 bin yılı bulan bir şehrimiz. Kur-anı Kerim bize tavsiye ettiği bir şey vardır, yeryüzünde geziniz, dolaşınız sizden öncekilerine ne olduklarına bakınız. Herhalde gezip görebileceğimiz güzel yerlerden biride Diyarbakır’dır. İslam tarihi açısından çok önemli bir şehirdir. Burada bulunan meftun sahabi Mekke ve Medine’den sonra en fazla Diyarbakır’da bulunuyor. Sekizinci yüzyıldan itibaren Müslümanların burayı vatan kıldığını görüyoruz.“ ifadelerini kulandı.
Silahı mücadelenin reformları getirmediğini, aksine yavaşlattığını söyleyen Prof. Aktay, “Özelikle insan haklarını gerçekleştirme konusunda kimsenin baskısına tavsiyesine bile ihtiyacı yoktur. AK Parti daha geniş ve daha derin bir partidir. AK Parti baştan beri gerçekleştirmek istediği reformları ‘silahlı müdahaleler’ yüzünden geciktirmek zorunda kalmıştır. Birileri çıkıp Kürt halkını kendilerine borçlu hale çıkarıyor, bizim sayemizde siz Kürdüm diyebiliyorsunuz diye. Hayır o silahlı güç insanların Kürdüm demesini zorlaştırmıştır, halende zorlaştırmaktadır.“ dedi.
Silahlı mücadelenin meşruluk getirmeyeceğini ifade eden Prof. Aktay, “Çünkü silahlı mücadelenin hiçbir meşruluğu yoktur. Gayri resmi bir şekilde bir insanın kendini ifade ediyor olması dünyanın hiçbir yerinde kabul ediliyor olması mümkün değildir. Ne yazık ki silahlı mücadele veya silahlı eylemler, Kürt halkının hak ettiği onurlu hayatı, onurlu statüyü elde etmekten alıkoymaktadır. Onu kolaylaştırmamaktadır, ona daha fazla hizmet etmemektedir, aksine onu zorlaştırmaktadır. Onun için eğer birileri Kürtleri kendilerine borçlu çıkarmaya çalışıyorsa, net şekilde ifade eldim Kürtlerin hiç kimseye borcu yoktur. Kürtlerin yıllarca hak ettikleri hakları birileri tarafından gasp edildi, birileri tarafından inkâr ve asimile edilmeye çalışıldı.“belirtti.
Dünyanın tarihsel bir kavşaktan geçtiğinin altını çizen Prof. Dr. Yasin Aktay, “Bugün dünya çok önemli tarihsel bir kavşaktan geçiyor. Tekrar önemli paylaşımların, önemli kavgaların cereyan ettiği bir dünyada yaşıyoruz. Son birkaç yıl kritik bir tarihsel dönemecin içinden geçiyoruz. Bugün hatırlamamız gereken bir yıl dönümü yaşıyoruz. Çünkü 2014 yılı 1. Dünya Savaşı’nın 100. yıl dönünüdür. 100 yıl önce bu coğrafya da, aslında bütün dünyada gerçekleşen bu savaşın en önemli etkisi Türkiye üzerinde olmuştur, Osmanlı üzerinde olmuştur. Bu savaşın neticesinde Osmanlı paramparça olmuştur. Osmanlı topraklarından 27 tane ülke üretilmiştir. Her birisi aynı taklitlerle ve aynı tariflerle üretilmiş bu ülkeler birbirine düşman kılınmış, birbiri ile arasına mesafe konulmuş ve bu Ortadoğu coğrafyası o günden bu yana bir krizler coğrafyası olarak inşa edilmiştir.“ dedi.
Arap ülkelerinde esen özgürlük rüzgârına da değinen Prof. Aktay, “Bugün coğrafyamızda yaşanmakta olan hadiseler Ortadoğu’nun, o dönem de Osmanlının bir parçası olan o ülkeler bugün her biri farklı bir yaklaşımın konusu olamaya yüz tutmuş konumda. 4 yıl önce bu halklar bahar yaşamak istediler. Onur ve ekmek baharı yaşamak istediler. Yıllarca bu halklar onur özgürlük ve ekmek baharından uzakta yaşadılar. Yıllar sonra Türkiye’nin yaşamakta olduğu özgürlük baharından etkilenerek kendi ülkelerinde de bu baharı yaşamak istediler. Fakat bu baharlar malumunuz olduğu üzere son zamanlarda yok edildi. Bu gelişmeler bazı mihraklar tarafından kabul edilir gelişmeler değildir. O yüzden Arap baharının karşısında karşı devrimler süreci başlatıldı.“ şeklinde konuştu.
Mısır’da halkın iradesinin vahşi bir darbeyle engellendiğini ifade eden Prof. Aktay, “Mısırın yaşadığı özgürlük zamanının son derece vahşi bir darbeyle engellenmek istendiğini gördük. Fakat bir demokratikleşme sürecine karşın Batılı çevreler Mısırdaki askeri darbe karşısında hiçbir demokratik tepki vermemesi ibret verici bir durumdur. Barışçıl gösteriler düzenleyen 3 bin insan hiç düşünmeden katleden askeri darbe ile gayet normal ilişkilerini sürdürme yarışına girdiler. Bizler Arap Baharı sürecinde sürekli halkların yanında olduk ve olmaya çalışıyoruz.“ şeklinde konuştu.
Suriye’de gerçekleşen katliama sessiz kalan ülkelerin, Kobani’ye ses çıkarmasını eleştiren Prof. Aktay,“ En son Suriye’de 300 bin insan öldüğü önemli bir süreçten geçtik. Bu kesimler Esad’ın gidip-gitmemesi konusunda ciddi bir sorunlarının olmadıklarını belirtmelerini ibretle izledik. Suriye’de 300 bin insan katledildiği zaman seyirci kalanlar, bir baktık ki Kobani’de bir anda ayaklandılar. Doğrusu sevindik, gerçekten Suriye’de gerçekleşen hadiselere eğer birileri dikkat çekmeye çalışıyorlar ise bu bizi sevindiriyor olması gerek. Fakat sonra öyle olmadığını gördük. Kobani’nin iyi olması gerektiğini belirtenler, Kobani için bir zırnık koklatmadılar, sadece yaygara kopardılar. Bu yaygaranın tek sebebi Türkiye’yi bir tuzağın içine çekmek istiyormuşlar.“ ifadelerini kullandı.
Toplantıda konuşan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı M. Mehdi Eker de, 6-7 Ekim Kobani olaylarına dikkat çekerek, Kobani bahanesiyle bu şehirde ortaya çıkan Vandalizmin, topluma tekçi anlayışı hatırlattığını belirtti.
Savaştan Beslenen Barış Düşmanları
Diyarbakır’ın 1925’ten, 1985’e kadar kanayan kapalı bir yarası olduğunu ve 1985’ten sonra bu yaranın PKK ile beraber açık bir yaraya dönüştüğünü söyleyen Bakan Eker, 1985’te yeni bir evre yaşandığını ve 30 sene devam ettiğini belirterek, bu yaranın savaştan beslenen barış düşmanları tarafından deşildiğini iddia etti.
Bölgede Karanlık güçler tarafından, kirli tuzakların ve kurulan sinsice planların yürütüldüğünü belirten Bakan Eker, çeşitli kesimlerden bu topluma uygulana gelen eziyetlerin, zulümlerin ve baskıların; devletin yanlış politikalarından ve yanlış felsefelerinden yansıyan zulümlerin ve terör örgütlerinin baskılarının bölgeyi ağlatacak derecede üzdüğüne dikkat çekti.
Köyleri yakılan insanlar…
Diyarbakır’ın çok acılar çektiğini ancak medeniyetlerin izlerini ve cevherini üzerinde taşıdığından dolayı, Diyarbakır’ı küller altında bir mücevher olarak tanımladığını belirten Bakan Eker, “Şehrin her bir yerini tanımak için bir Rehber’e ihtiyaç olacağını söyleyerek, Diyarbakır’ın derin anlamlar ifade ettiğini ima etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.