Atatürk'ün Mescidi Nebevi belgesini görelim beyler!

Atatürk'ün Mescidi Nebevi belgesini görelim beyler!

Atatürk'ün Suudi Kralı'na çektiği iddia edilen telgraf tartışılıyor. Sabah yazarı Engin Ardıç, Atatürk'ün telgrafıyla ilgili çelişkileri bir bir ortaya koydu.

Atatürk'ün peygamberimizin (asm) mezarını yıkmak isteyen Suudluları tehdit ettiğine dair iddiaları yorumlayan Sabah yazarı Engin Ardıç, böyle bir belgenin olmadığını söyledi.

Atatürk'ün telgrafıyla ilgili çelişkileri bir bir ortaya koyan Ardıç, "Efendiler, belgeyi çıkarıp gösteremediğiniz sürece bizim söyleyeceğimiz bir tek şey olabilir: Yürrüüü..." dedi.

Hürriyet’in son günlerde Nevzat Yaltıntaş'a dayanarak gündeme getirdiği Atatürk’ün “yeni kurulan Suudi devletinin kralına” çektiği söylenen “beni aşağıya indirtmeyin” telgraf iddiasını Sabah yazarı Engin Ardıç bugün köşesinde taşıdı.

“Belgeyi görelim belgeyi” diyerek Hürriyet’e seslenen Ardıç, “Hani şu Atatürk’ün ‘yeni kurulan Suudi devletinin kralına’ çektiği söylenen telgraf var ya… Olay 1926 yılında geçiyor… Suudi devleti 1932 yılında kurulmuş ama zarar yok, “Hicaz kralına” çektiğini kabul edelim. Hani Suudiler peygamber efendimizin Mescidi Nebevi’sini yıkmaya kalkmışlardı da, Atatürk çok sinirlenmişti. O sinirle ‘beni aşağıya indirtmeyin’ demişti. Tam olarak öyle dememiş ama biz öyle kabul edelim. Şimdi Aydın Doğan’ın gazetesi, telgrafın metnini de yayınladı.” diye yazdı.

“Musul ve Kerkük için savaşmayan Gazi, Medine için savaşacak. Hadi bunu da kabul edelim. Belge nerede, belge?” diye soran Ardıç, “Bütün bunları da, Yalçın Mıhçı adında bir adam, yazmış olduğu ‘Atatürk’üm’ adlı kitapta anlatıyormuş. (Kılıçdaroğlu’yla çekilmiş resmini gördüm Internet’te.)” diyerek de ortadaki tuhaflığa dikkat çekti.

Ardıç, “Efendiler, belgeyi çıkarıp gösteremediğiniz sürece bizim söyleyeceğimiz bir tek şey olabilir: Yürrüüü…” diyerek sert cevap vermiş oldu.

"BELGEYİ GÖRELİM BELGEYİ"

Hani şu Atatürk'ün "yeni kurulan Suudi devletinin kralına" çektiği söylenen telgraf var ya... Olay 1926 yılında geçiyor...

Suudi devleti 1932 yılında kurulmuş ama zarar yok, "Hicaz kralına" çektiğini kabul edelim. Hani Suudiler peygamber efendimizin Mescidi Nebevi'sini yıkmaya kalkmışlardı da, Atatürk çok sinirlenmişti. O sinirle "beni aşağıya indirtmeyin" demişti. Tam olarak öyle dememiş ama biz öyle kabul edelim.

Şimdi Aydın Doğan'ın gazetesi, telgrafın metnini de yayınladı.
Bakın ne demiş Atatürk: "Hazret-i Muhammed'in mezarının yıkılacağını büyük bir üzüntü içinde öğrendim. Bu kutsal emanete asla dokunamazsınız. Bir tek taşının bile zarar gördüğünü duyarsam orduyu acilen aşağıya gönderirim."

"Dil devrimi" henüz yapılmamış ama yüce önder 1926 yılında vallahi çok yeni bir dil kullanıyor. Bir yıl sonra Büyük Nutuk'unda orta karar bir Osmanlıca'ya dönecek olan Gazi Paşa, bir yıl önce "kutsal" falan gibi kelimelerden yararlanıyor.

Yok canım, sadeleştirmişlerdir arkadaşlar... Halk anlasın diye... Hani Hıfzı Veldet'in "Nutuk"u "Söylev", "efendiler"i "baylar" yapması gibi.

Ordu "aşağıya" inecek, Fransız "mandası" altına bulunan Suriye'yi, Lübnan'ı, İngiliz "mandası" altında bulunan Filistin'i, Ürdün'ü çiğneyip geçecek, Hicaz'a dayanacak. İngiltere buna hiç sesini çıkarmayacak.

Musul ve Kerkük için savaşmayan Gazi, Medine için savaşacak.
Hadi bunu da kabul edelim. Belge nerede, belge?

Efendim bu meseleyi ilk kez Demirel'in eski televizyon müdürü Nevzat Yalçıntaş ortaya atmış... TRT'ye program yapıyorlarmış, Atatürk'ün yüzüncü doğum yıldönümü dolayısıyla. 1981 gibi, Kemalizm'in şaha kalktığı bir dönemde.

Münir Bey adında bir adamı Atatürk'ün bilinmeyen yönlerini araştırmakla görevlendirmiş, o da bir gün heyecanla bu belgeyi getirmiş.

Bütün bunları da, Yalçın Mıhçı adında bir adam, yazmış olduğu "Atatürk'üm" adlı kitapta anlatıyormuş. (Kılıçdaroğlu'yla çekilmiş resmini gördüm Internet'te.) Peki nerede o belge?

Aydın Doğan'ın adamları bu konuya da açıklık getiriyorlar: Bu belge daha sonra maalesef yakılarak imha edilmiş! 

Bu telgraf, "emekli Mustafa'nın Çankaya postanesinden Arap Abdülaziz'e çektiği" bir telgraf değil ki, devletin resmi yazışması... Kim, hangi yetkiyle nasıl yakar?

Altında büyük Atatürkçü Turgut Özakman'ın da imzası bulunan bir raporla Kemal Tahir'in "Yorgun Savaşçı" romanından yapılan diziyi yakmak kadar kolay mı yahu, Atatürk'ün telgrafını yakmak?

Ayrıca, niçin? Atatürk'ün peygamberin mezarına sahip çıkmış olması mı rahatsız etmiş cunta yönetimini? Kenan Evren mi gocunmuş, din dersini zorunlu tutan adam?

Hani, Atatürkçü arslan parçalarının, Yorgun Savaşçı'da "kurtuluş savaşının başlarında halkın savaşmaya pek de gönüllü olmadığının" anlatılmasından gocunmaları gibi?

Yoksa o telgraf pek de serinkanlı bir kafayla çekilmemiş miydi?
Bu Münir Bey kimdir, çıksın ortaya konuşsun.
Efendiler, belgeyi çıkarıp gösteremediğiniz sürece bizim söyleyeceğimiz bir tek şey olabilir: Yürrüüü...

Tarih: 17 Temmuz 2012

Suudi Arabistan Rusya’yı iç işlerine karışmakla suçladı.

Tarih: 18 Temmuz 2012

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Suudi Arabistan’da insan haklarıyla ilgili durum konusunda endişesini” belirtti.

Tarih: 30 Temmuz 2012

Rus istihbarat uzmanları Suriye Ulusal Güvenlik binasına düzenlenen bombalı saldırıda Ürdün, Türkiye ve Suudi Arabistan istihbaratlarının izini bulduğunu açıkladı.

Tarih: 21 Ağustos 2012

Suudi Arabistan petrol üretiminde Rusya’yı geçerek lider oldu.

Tarih: 20 Eylül 2012

Rusya Parlamentosu Üst Kanadı Federasyon Konseyi Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanı Mihail Margelov, “Suriye’deki olayların arkasında Suudi Arabistan ve Katar var” dedi.

Tarih: 1 Ekim 2012

Suudi Arabistan kanalı El Arabiya’nın düşürülen Türk jetine ilişkin iddiaları üzerine Rusya Din ve Siyaset Enstitüsü Başkanı Aleksandr İgnatenko, “Suudi Arabistan kanalının sansasyonel haberler yaptığını” söyledi.

Tarih: 27 Ekim 2012

Ünlü Rus analist Vyaçeslav Matuzov, “Suudi Arabistan’ın üçe bölüneceğini ifade ederek, ülkenin doğusunda bir Şii devletinin kurulacağını” iddia etti.

Tarih: 31 Ekim 2012

Rus televizyonu Russia Today “Suudi Arabistan’ın Hz.Muhammed’in kabrini yıkacağını” iddia etti.

Tüm bu gelişmelerin gösterdiği net mesaj nedir?

Bazen bir haber sadece haber değildir.

Türkiye’deki medya “operasyon tetikçisi” ve “tasmalı” olduğu için asla haberin arkasındakini göstermemektedir.

Aksi olsa Rus kaynaklı son “yalan haber”in üzerine “Atatürk palavrası” sosu katılmış operasyona imza atılmazdı. (risalehaber)
 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.