BDP: 'Çaycıdır, çaycı'

BDP: 'Çaycıdır, çaycı'

BDP'nin ısrarla sorumluluk almak istememesi karşısında insan ister istemez düşünüyor: Acaba Öcalan'ın görüşme sırasında Altan Tan'ı azarladığı yalan haberini sızdıranla, BDP'den notlarısızdıran aynı odak mıdır?

Basın toplantısı düzenlemenin en kolay yolu olan twitter'ı etkin kullanan BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, kendi adresinden şöyle yazdı:

'İmralı tutanakları vekillerimizden hiç biri tarafından sızdırılmamıştır, vekillerimizin zan altında tutulmasını asla kabul etmiyoruz. Bu konuya dair yürüttüğümüz soruşturmada sona geldik, en geç salı günü bazı sonuçları kamuoyu ile paylaşacağız.'

BDP'nin, nerdeyse otuz yıldır süren silahlı bir ayaklanmayı sona erdirmek için birinci dereceden sorumlu olduğu bir süreçten geçiyoruz. Bu amaçla, devlet, daha önce hiç cesaret edilmemiş biçimde, mahkûm örgüt liderinin siyasîler tarafından ziyaret edilmesine imkân sağlıyor. Süreç ilerlerken Paris suikasti gibi provokasyonlar gerçekleşiyor ama sürece halel gelmeden atlatılıyor. Sonra, İmralı'yı ikinci ziyaretin mahrem kalması gereken konuşma notları, BDP Genel Merkezi'nden basına sızdırılıyor. Ama hiçbir BDP'linin bu işte dahli olmadığına inanmamız ve partinin çaycısının kendiliğinden bu işi organize edip, becerdiğine ikna olmamız bekleniyor. Buradaki tek sorun, BDP'nin, Karayılan'dan'Tabii ki başta BDP olmak üzere ilgili kesimler netleştirmeli' ve Başbakan Erdoğan'dan 'Açıklamazlarsa, biz açıklarız' resti gelmeden hiçbir açıklama yapmamış olması değil.

Aynı zamanda, ne yazık ki kamuoyu da aptal yerine koyuluyor. İki cümlesinin biri 'Hükümet samimi değil' olan BDP'lilerden biraz samimiyet beklemek hakkımız olmalı sanırım. Dünkü manşet haberimizde olduğu gibi sızdıran kişi, BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak mı bilmiyorum. Ancak o notların, BDP'li en az bir yetkilinin haberi olmadan sızdırılmasının mümkün olmadığını biliyorum. Hiçbir çaycı, hele ki BDP gibi kendine has parti disiplini olan bir yapıda, bu işe kendi başına yeltenemez.

BDP'nin ısrarla sorumluluk almak istememesi karşısında insan ister istemez düşünüyor: Acaba Öcalan'ın görüşme sırasında Altan Tan'ı azarladığı yalan haberini sızdıranla, BDP'den notlarısızdıran aynı odak mıdır? Sızdırma haber Milliyet'e manşet olmadan iki gün önce, Namık Durukan'ın Altan Tan'ı ziyarete gelip, Meclis'te beraber yemek yemeleri de, gözleri BDP'deki esas 'kaynak'tan uzaklaştırmak için planlı bir hareket midir? Altan Tan'ın 'Ayağını denk alsın' diyerek uyardığı 'çakallar' kimlerdir?

EVRENSEL İLKE OLARAK YAZARINI KAYIRMAK

Samimiyet bahsine değinmişken, Milliyet'in sızdırılan notlarda yer alan, kendi yazarı Can Dündar'la ilgili kısmı sansürlemesine değinmeden olmaz. Gerçi Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak, 'evrensel ilkeler' ışığında hareket ettiklerini söylemişti ama ben evrensel hiçbir gazetecilik ilkesinde 'kendi yazarını kayırmak' gibi bir maddeye rastlayamadım. Belki bu konuda, bizleri de aydınlatırlarsa bahtiyar oluruz.

Hilal Kaplan/YENİ ŞAFAK

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.