Çölaşan'dan İslami değerlere hakaret
Sözcü Gazetesi yazarı Emin Çölaşan, ulusalcı refleksi gaza getirmek için provokatif bir dille Menemen Olayları'nı çarpıtarak ve islam değerlerine hakaret ederek köşesine taşıdı.
Yarın İzmir Menemen'deki Kubilay eylemi öncesi Sözcü Gazetesi yazarı Emin Çölaşan, ulusalcı refleksi gaza getirmek için provokatif bir dille Menemen Olayları'nı çarpıtarak köşesine taşıdı. İslam'a irtica ismi altında hakaret eden Çölaşan, testereli bağ bıçağıyla Kubilay'ın başının kesilmesinin ardından kendini kaybeden göstericilerin akan kanı içtiğini yazdı. Yaşanan bu olaylara çok kızan Atatürk'ün Menemen'i haritadan silin talimatı verdiğini söyledi.
İşte İslam'a kin, öfke kusan ve iftiralar yumağı olan Çölaşan'ın o yazısı:
Sevgili okuyucularım, bugün yine geleneksel Kubilay yazımla karşınızdayım. Onun feci bir biçimde şehit edilmesini, her yıl olayın yıldönümünde anmayı bir görev bilirim. Türkiye Cumhuriyeti bundan tam 82 yıl önce, 23 Aralık 1930 günü korkunç bir irtica olayına tanık olmuştu.
O sabah İzmir’in Menemen ilçesinde tuhaf şeyler oluyordu. Sabahın erken saatlerinde dördü silahlı altı çember sakallı yobaz Menemen belediye meydanında tekbir getirerek dolaşmaya başladı. Başlarında sarık, sırtlarında cübbe vardı.
Atatürk dönemi idi. Devrimler yapılıyordu.
Bu altı kişi “Biz şeriat ordusuyuz” diyerek meydandaki Müftü Camii’ne girdiler. Elebaşıları olan Derviş Mehmet camide namaz kılanlara kendini “Mehdi” olarak tanıttı ve dini korumaya geldiklerini söyledi. Arkalarında 70 bin kişilik bir Halife ordusu olduğunu iddia edip öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini tebliğ etti.
Çember sakallıların başlarında sarık, üzerlerinde cübbeler vardı. Derviş Mehmet isimli sapık ve arkasındaki yobazlar camideki yeşil bayrağı alıp uzun bir sopaya taktılar. Yoldan geçen birine meydanda bir çukur kazdırıp bayrağı oraya diktiler. Yobazlar bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye ve zikir yapmaya başladılar. Bir yandan da bağırıyorlardı: “Şapka giyen kafirdir. Yakında yine şeriata dönülecektir… Bize kurşun işlemez…”
İşin acı yanı, Menemen ahalisinden bazıları bunlara alkış tutmaya başlamıştı!
Olaylar ilçedeki askeri birliğe duyuruldu. Alay komutanı, yedeksubay Mustafa Fehmi
Kubilay’ı bir manga askerle birlikte oraya gönderdi. Silahlarında mermi yoktu. Süngü takıp olay yerine gittiler. Kubilay askerlerini meydan girişinde bıraktı ve yobazlara “Teslim olun” çağrısı yaptı. İşte o anda yobazlardan biri silahını çekip ateş etti ve asteğmen Kubilay yaralanıp yere düştü.
Ayağa kalkıp cami avlusuna doğru kaçmaya çalıştı ama gücü tükenmişti. Orada tekrar yere düştü. Çevredeki kalabalık ise paniğe kapılmıştı, kaçıyordu.
Derviş Mehmet ve yobaz güruhu işte o anda Kubilay’ın başına çöktüler. Mehmet çantasını açıp testereli bağ bıçağını çıkardı…
Ve yaralı yedeksubay Kubilay’ın başını oracıkta kıtır kıtır kesip gövdeden ayırdı.
Kin ve nefret, vatan düşmanlığı gözlerini öylesine bürümüştü ki, kesik baştan akan kanı içtiler.
Saçlarından tuttuğu kesik baş, şimdi Derviş Mehmet’in elindeydi.
Yeşil bayrağın sopasına kesik başı dikmeye çalıştılar ama bir türlü başaramadılar. Bunun üzerine birileri, bunlara ip getirdi. Kesik baş, yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlandı. Bütün bunlar olurken yine tekbirler getirilmekte, “Ey ahali din elden gidiyor, şeriat
isterük” sesleri Menemen’de yankılanmaktaydı.
Silah seslerini duyan mahalle bekçisi Hasan olay yerine yetişti, ateş edip yobazlardan birini
yaraladı. Hemen ardından yobazlar ateş etti, Hasan şehit edildi. Arkadaşının yardımına koşan bekçi Şevki de açılan ateşle şehit düştü. Menemen’de birkaç dakika içerisinde üç şehit verilmiş, bir baş kesilmişti. Bu olayların hemen ardından, ilçedeki askeri birlik olay
yerine yetişti. Manzara korkunçtu. Kubilay’ın kesik başı yeşil bayrağın sopası üzerinde asılı durmakta, üç şehit yerde yatmaktaydı.
Askeri birlik ateş etti. Yobazlardan bazıları yere serilirken, bazıları kaçtı. Daha sonra hepsi birden yakalandı.
(Mustafa Fehmi Kubilay 1906 doğumlu, Giritli bir ailenin çocuğu idi. Cumhuriyet öğretmeni idi. Menemen’de askerlik görevini yedek subay olarak yapıyordu. Olay günü 24 yaşındaydı.)
1930 Menemen irtica olayı, genç Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Kürtçü-şeriatçı Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayıdır.
Benzer olayları Milli Mücadele döneminde bile yaşamıştık.
Yunan ordusuna karşı savaşan Mehmetçiği arkadan vuran, düşmanla işbirliği yapıp Konya, Yozgat, Düzce, Gerede gibi yerlerde ordumuza karşı isyan eden hep onlardı.
Adına Vahdettin denilen ve sonra İngilizlere sığınan herifin peşinden gidenler de yine onlardı.
Kubilay olayında Türkiye’de “DEVLET” vardı. İrtica henüz iktidar olmamıştı ve bir gün
olacağını da hiç kimse aklına bile getirmezdi!
Menemen’de derhal sıkıyönetim ilan edildi. General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Harp Divanı kuruldu. Olaya doğrudan ve dolaylı katılanlarla birlikte destek verenler de yargılandı.
18 gün süren mahkeme sonucunda 40 kişi sorumlu görülmediği için salıverildi, 27 sanık beraat etti, 41 sanık çeşitli hapis cezaları aldı. 36 kişiye idam cezası verildi. Ancak bazılarının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezası ağır hapse çevrildi.
28 yobaz ve destekçileri, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen’de, Kubilay’ın başını kestikleri yerde asılarak idam edildi.
Adalet yerini bulmuştu.
Atatürk, Menemen olayına çok kızdı. Söylendiğine göre, Menemen’in haritadan
silinmesini emretti. Daha sekiz yıl önce Yunan çizmeleri altında inleyen bir ilçede yobazların bu yaptığı ve halktan bazıları tarafından bu sürüye destek verilmesi, Atatürk’ü çileden çıkarmıştı.
Sonra çevresi tarafından ikna edildi.
Olay sonrasında resmi açıklama yaptı:
“Büyük ordumuzun kahraman genç subayı ve Cumhuriyet’in idealist öğretmen kadrosunun
kıymetli üyesi Kubilay Bey, temiz kanı ile Cumhuriyet’in hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiştir.”
Olayın ardından Menemen’de devrim şehitleri yedeksubay asteğmen Kubilay, bekçi Hasan ve Şevki adına görkemli bir anıt dikildi. Üzerinde şöyle yazar:
“İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz.”
Bugün, Menemen’de gerçekleşen irtica olayının 82. yıldönümü. İrtica yılanının başı, aradan geçen 82 yıla karşın henüz ezilemedi. Yılan pusuda bekliyor. Başını bazen gömülü olduğu yerden kaldırıp tıslıyor, bazen şöyle bir boy gösteriyor, bazen de Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetiyor!
Ancaaak, günümüzde devletimiz ve milletimiz açısından irtica tehdidi artık kalmadı!
AKP hükümeti bundan bir süre önce aldığı kararla, irticayı Türkiye için bir tehdit olmaktan çıkardı. Gözümüz aydın, artık başımızda böyle bir tehlike yok!
İzmir ve Ege’nin Atatürkçü, laik, yurtsever insanları ve çok sayıda sivil toplum örgütü yarın
Menemen’de devrim şehitlerini bir kez daha anacak, onların önünde saygı duruşunda bulunacak, “Hükümet kararıyla yok sayılan (!)” irticayı bir kez daha anımsayacak.
Ben çok merak ediyorum, Bay Abdullah Gül, Tayyip vesaire, acaba bugün ya da yarın bir mesaj yayınlayıp Kubilay olayını kınamayı düşünürler mi!
Düşünürler canım, mutlaka düşünürler!
Bir şeyi daha merak ediyorum. Acaba Menemen’de idam edilen Derviş Mehmet, bugün
hükümette yer alan birinin dedesi, ya da yakını mıydı!
Menemen, İzmir, Ege ve çevresinin onbinlerce yurtsever insanı yarın Menemen’de buluşacak, asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın kesik başını bir kez daha anımsayacak.
Yarın hava yağmurlu olabilir, soğuk olabilir…
Yine de Menemen yarın herkesi bekleyecek.
Devrim şehitlerimiz yedeksubay Kubilay, bekçi Hasan ve Şevki’ye Allah rahmet eylesin.
İyi ki bu günleri görmediler.
(Hürseda Haber)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.