Çözüm ve Öcalan'ın Sopası

Çözüm ve Öcalan'ın Sopası

Yalçın Akdoğan ismi çözüm sürecindeki bozuk gidiş ve Pkk'nin güçlendirilmesi söz konusu olduğunda daha çok zikredilir oldu.

Hüseyin Kaya / Doğruhaber

Yalçın Akdoğan ismi çözüm sürecindeki bozuk gidiş ve Pkk'nin güçlendirilmesi söz konusu olduğunda daha çok zikredilir oldu.

İmralı ve Kandil arasında aracılık yapmaktan başka hiçbir özelliği olmayan HDP'li vekillere “muhatap” payesi vererek, partilerini güçlendirdi.

Pkk'nin güçlü olduğu yerlerde devlet dairelerini kendisine yakın olan ve şimdilerde HDP çizgisinde bulunan kişilerle doldurdu Akdoğan.

Öcalan'ın adını kullanıp sürekli yalan söylediklerini de aktaran Akdoğan, ‘'Öcalan bence bunları yakalarsa sopayla kovalar. HDP, Diyarbakır'dan Cihangir'e eksen kayması yaşadı. Kandil, İmralı'nın üzerinde bir pozisyon üretmeye çalıştı.'' diye konuştu.

Öcalan ile herhalde çok fazla teşriki mesaisi vardı Akdoğan'ın.

Öyle ya Öcalan'ın üslubunu çok iyi biliyor. Her ne kadar “sopa” aracı ile meseleyi basitleştirmeye çalışıyorsa da işin aslı öyle değil.

Öcalan'ın emriyle yapılmıştır binlerce örgüt içi infaz.

Örgüt içinde birazcık sivrilen kişilerin nasıl “ajan” suçlamasıyla sorgulandığı ve sonra da infaz edildiği, affedilenlerin ise bir “kişiliksizleştirme” operasyonu ile karşı karşıya bırakılarak Öcalan'ın köleliğini kabule zorlandığına dair konuları işleyen çok sayıda yazı ve kitap vardır.

Ama Akdoğan bunların bilinmesini istemiyor herhalde.

Elinde silah olan, eylem yapıp insan katledenlere karşı “çözüm sürecine zarar gelmesin” diye bir şey yapılmasına izin vermiyor.

“Her şeyi hukuk içinde yapıyor ve ülkede huzurun sağlanmasına gayret ediyor” mu diyorsunuz?

Öyleyse Pkk konusundaki hassasiyeti mesela neden Hizbullah konusunda göstermedi/göstermiyor?

O da Pkk bileşenleri gibi az sayıda Hizbullah tutuklusunun yasal prosedür gereği tahliye edilmesini neden içine sindirmedi/sindiremiyor.

Hatta Hizbullah'ın silahlı eylemlerden vazgeçtiğini ortaya koymasının iyi bir şey olduğunu söyleyen Ruşen Çakır'ın sözlerini bile hazmedemedi ve “ama”larla hukuksuz operasyonların yolunu açtı.

Hizbullah tahliyeleri sırasında şunları yazmıştı Yalçın Akdoğan:

“Örneğin Ruşen Çakır, “Bir zamanların dehşet saçan örgütünün ağırlığının hemen hemen tümünü yasal faaliyetlere hasretmiş olması mı daha iyidir, yoksa bir zamanlar olduğu gibi tamamen yeraltında varlığını sürdürmesi mi?” şeklinde bir soru yönelterek, operasyonların örgüt içindeki şahinlerin elini güçlendireceğini yazdı. PKK ve Hizbullah konusuna serinkanlı bir şekilde yaklaşan Ruşen Çakır'ın Hizbullah gerçeğinin iyi analiz edilmesi gerektiğine yönelik vurgusuna katılmamak mümkün değil. Ancak meseleye farklı boyutlardan da bakmak gerekiyor.

Öncelikle şu hususu vurgulamalıyız: Yasallaşma eğiliminde olduğu düşünülen hareketleri yeniden yeraltına itmek, şahinleştirmek elbette doğru değildir. Ama bu eğilimde olanların hukuksuzluklarına göz yummak, onların yanlışlarını tolere etmek, bir nevi yanlışlara müsamaha göstererek doğru yapmalarını sağlamaya çalışmak da kanaatimce yanlıştır.”

Pkk'nin cinayetlerini bile tolere edebilen, “yol kazası” diye geçiştirebilen Akdoğan, 10 yıl boyunca adı şiddetle anılmamış insanları hedef gösterdi.

Hukuksuz ve kumpaslarla dolu polis operasyonlarını haklı ve gerekli olarak gösterdi Akdoğan:

“Örgütü yeniden ajite eden ve eski günlerine dönecek bir görünüme sokan polisin yaptığı operasyonlar değil, Yargıtay'ın dosyaları öne almayarak bu sanıkları tahliye ettirmesi, ardından da örgüt elebaşlarının sergiledikleri sorumsuz davranışlardır. Polisin operasyonlarının, kamuoyunda oluşan tedirginliği azaltacak bir etki yaptığı söylenebilir.”

Hizbullah'ı geçmişiyle yargılayan Akdoğan, Öcalan söz konusu olduğunda toplu katliamlardan, 10 binleri bulan iç infazlardan, işkence ile öldürülerek direklere asılanlardan hiç söz etmez mesela. Devlet adına konuşur; ama devletin kirli faaliyetlerinden, asit kuyularından, kayıplardan söz etmez ve o dosyaların açılmasını talep etmez.

Bunları hatırlamaz ve dile getirmez Yalçın Akdoğan.

O, Pkk'yi tarihinin en güçlü konumuna getiren “çözüm süreci”nde muhatabı olan Öcalan'da kalmıştır.

Garip şeyler söyleyerek halkı meşgul etmektedir.

Halk ise umudunu kaybetmeden beklemektedir.

Umudunu Öcalan'ın sopasına bağlayanların koordinatörlüğünde yürütülen bir süreçten ne elde edilebileceğini ise herhalde kimse tahmin etmemektedir.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.