Despot Valinin İbretlik Sonu

Despot Valinin İbretlik Sonu

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, önceki gün Demokratikleşme Paketi'nin açıklanma şeklini sert bir dille eleştirirken Erdoğan'ın "despotça" davrandığını iddia ederek, bir zamanların CHP'li Ankara valisini örnek olarak vermesi birçok kimseyi şaşırttı.

AK Parti sözcüsü Hüseyin Çelik demokratikleşme paketi ile ilgili dün bir basın açıklaması yaparak eleştirilere cevap verirken “AK Parti'yi kötülemek için sayın Kılıçdaroğlu malzeme arıyor. Sayın Kılıçdaroğlu Başbakanı, Vali Nevzat Tandoğan'a benzetti. Sayın Kılıçdaroğlu'na hatırlatmak isterim. O vali CHP İl Başkanı'ydı. Daha sonra insanlara onca zulüm yaptıktan sonra kafasına bir kurşun sıkarak intihar etti. Şimdi kalkmış bu valiyi bize benzetiyor“ demişti.

Peki, Cumhuriyet döneminin en meşhur 10 valisinden birisi olan ve fasılasız 18 yıl Ankara Valiliği yapan Nevzat Tandoğan despot muydu? Döneminde meydana gelen “Ankara Cinayeti” diye intişar eden hadise neydi? Bediüzzaman Said Nursi ile aralarında geçen şiddetli tartışmanın konusu ne idi?

KUDRETLİ VALİ TANDOĞAN ve BAŞINA GELENLER…

Genç Cumhuriyetin en kudretli, en meşhur ve aynı zamanda CHP Ankara İl Başkanı ve Belediye Reisliği gibi üç vazifeyi uhdesinde bulunduran Nevzat Tandoğan vali olarak görevine Ankara’da devam etmektedir.

Ankara sosyetesi ve Rus Büyükelçiliği’nin de doktoru olan Dr.Neşet Naci Arcan, 16 Ekim 1945 tarihinde muayenehanesinde silahlı saldırı sonucu öldürülür. Cinayetten haberi olan Vali Tandoğan’ın olayı örtbas etmek için yetkisini kötüye kullanarak Reşit Mercan adlı gencin tehditle saldırıyı üstlenmesini sağladığı iddia edilir. Mercan polislere teslim olur. Mahkeme sırasında Reşit Mercan’ın şahidi dönemin Genelkurmay Başkanı Kazım Orbay’ın oğlu Haşmet Orbay, silahı kendisinin temin ettiğini söyler. Hadise Ankara’da şok tesiri yapar. Suçu üstlenen Reşit Mercan’ın Vali Nevzat Tandoğan ile saldırıdan önceki gece bir saat görüştükleri ortaya çıkar.

Ankara Cinayeti olarak da bilinen ve uzun süre gündemi meşgul eden hadisenin aydınlatılamamasında Vali Tandoğan`ın parmağı olduğu anlaşılınca, mahkeme Bolu'ya alınır. 8 Temmuz 1946 günkü duruşmada istinabe ile ifadesi alınan Tandoğan, mahkemede cinayeti kasten ve bilerek örtbas etmekle suçlanır.

Yaşananları kabullenemeyen ve paniğe kapılan vali Ankara’ya dönüşünde, sabahı evinin yatak odasına başına kurşun sıkarak intihar etmiştir. (9 Temmuz 1946-Salı)

Tandoğan’ın intihar haberini Cumhuriyet gazetesi işte böyle vermiş:

Ankara Valisi Nevzad Tandoğan intihar etti.

Bu kıdemli idare adamı, “Ankara cinayeti” davasında şahsı hakkında yapılan dedikodulardan duyduğu teessürle kendine kıydı.

Tandoğan’ın ölümü bütün memlekette hayret ve teessür uyandırdı. İnönü Ankara Vali konağına giderek kederli ailesine bizzat taziyede bulundu. (10 Temmuz 1946)

BAŞINDAN BULAN VALİ

İntihar hadisesini kader açısından daha iyi yorumlayabilmek için tam 3 yıl öncesinde Bediüzzaman Said Nursi ile Vali Tandoğan arasında geçen sarık tartışmasını hatırlatmakta fayda var.

Despot vali, Bediüzzaman’ın başındaki sarığı çıkartıp, zorla kasket geçirmek istemiştir. 

Bediüzzaman,  l943 yılı Ramazan ayının son on gününe denk yani 20 Eylül’den sonraki günlerde 8 senedir mecburi ikamete tabi tutulduğu Kastamonu’da tutuklanarak, otobüsle Çankırı yoluyla Ankara'ya mevcutlu olarak getirilir. Birkaç gün Samanpazarı’nda bir otelde konaklar. Daha sonra Isparta’ya ve civar illerden toplanan 126 talebesiyle de Denizli hapishanesine sevk edilecektir.

Ankara’da Vali Nevzat Tandoğan Bediüzzaman’ın Ankara’ya geldiğinden haberi vardır.

Vali Makamında Said Nursi ile görüşmek ister. Memurları ile haber gönderir. (1) Hadisenin görgü şahidi Selahattin Çelebi’dir.

Selahattin bey, İnebolu’nun meşhur ailelerinden ve eşrafından Nazif Çelebinin oğludur. Hadise günü vilayette Tandoğan’ın odasının önündedir. Olayı aynen şöyle anlatıyor:

“Mübarek Ramazan ayının sonlarında sıcak bir gündü. Nevzat beyin kapısında idim. Memurlar Bediüzzamanı getirdiler. Beraberce içeri valinin odasına girdiler. Sonra memurlar çıktı. Kapı kapandı. İçeriden şiddetli sesler geliyordu. Sonra zil çaldı, kapıcı içeri girdi. Tekrar kapıcı çıktı. Bu esnada Bediüzzaman hiddetle Tandoğan’a: Ben sizin ecdadınızı temsil ediyorum. Kıyafet kanunu münzevilere tatbik edilmez. Ben dışarı çıkmıyorum. Beni icbarla siz çıkarıyorsunuz. Başından bul !” diyordu. Bu esnada odacı elinde 25 kuruşluk adi bezden yapılmış eski bir kasketle dışarıdan geldi. Valinin odasına girdi.”

Üst kattan bazı memurlar evrakları getirip polislere teslim ettiler. Bu esnada Bediüzzaman: Selahattin korkma…Korkma…Korkma!...Allahaısmarladık…” diye seslenerek polis ve jandarmalarla yürüyüp gitti.

Talebesi Zübeyr Gündüzalp’in bir mektubunda yazdığına göre Bediüzzaman, Tandoğan’a: “Bu sarık bu başla çıkar” tarzında konuşarak boynunu gösterir. (2)

Tandoğan’ın başına gelenlerin, işgal ettikleri makamlarda vatandaşına zulüm eden, işlerinde adaletsiz davranan, despotça yaklaşım sergileyen, onlara tepeden bakan günümüz idarecilerine ibret olması dileğiyle…

(1) Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi – Necmettin Şahiner, İstanbul, 1976

(2) Emirdağ Lahikası II.Cilt .Sh.19

Araştırmacı Mustafa YAKUTCAN / Habervaktim.com

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.