Dikenli Yolda Yürümek

Dikenli Yolda Yürümek

Hz. Ömer, Übey b. Ka’b’a: Takva nedir? diye sormuş. Übey b. Ka’b: Dikenli bir yolda hiç yürüdün mü? demiş.

Hz. Ömer, Übey b. Ka’b’a: Takva nedir? diye sormuş. Übey b. Ka’b: Dikenli bir yolda hiç yürüdün mü? demiş. Hz. Ömer ‘Evet’ cevabını vermiş. Bunun üzerine: Peki böyle bir yolda yürürken ne yaptın? şeklinde sormuş. Hz. Ömer: Elbiselerimi topladım ve mümkün olduğu kadar korundum, deyince Übey: İşte takva budur, demiş…

Dünyadan kabre uzanan hayat yolunda manevi dikenler pek çoktur. Kimi dikenler çok zarar verici, kimi dikenler de az zarar vericidir. Ama her halükârda elem ve acı verir. Bu dikenlerden korunmanın çaresi, sakınmak ve uzak durmak ile mümkün olur. Hayat yolu, şehvetlerin ve çeşitli arzuların kuşatması altındadır. ‘Dilediğin gibi yaşa, zevk ve sefana bak, mevki ve makama yapış…’ yolları, fani ümitlerin bağlandığı aldatmacalardan ibarettir. Her bir yolda insanın nefsini okşayan cezbedici manevi dikenler vardır. Bu dikenlerin batmasından kurtulmak için temas etmemek lazım. O zaman ne elem, ne de acı yaşanır. Zira her bir günah, zararlı bir diken gibidir, günahın büyüklüğüne ve küçüklüğüne göre ızdırap hâsıl olur.

Takva, vacip olan şeyleri yapmayı, yasak olanlardan da sakınmayı gerektiren çift yönlü bir mevzudur. Kalbin kilitlerini açan takva, nurun kalbe girip aydınlanmasını sağlar. Nur kalbe girmezse, kalpte kararmalar olur. Kötü akıbetlerin yaşanmaması için dini emirlere sıkıca yapışıp haramlardan uzak durmak lazım. Zaten takva, nehiylerden sakınıp ibadetleri yapmaktır. Allah’ın (cc)’ın azabından korkup heva ve hevese tabi olmayı terk etmektir. İslam’ın öngördüğü şeyi tasdik edip Rabbinin rahmetini ummaktır. Takva, insanlar için zahirini süslediğin gibi iç âlemini de Allah (cc) için süslemektir. Dünyayı ve içindekilerini elinin tersiyle itmektir. Hz. Muhammed (sav)’in sünnetine sarılıp Onun izinden yürümektir. İşte takva budur!...

Şüphesiz ki Allah (cc) katında en hayırlı kimse, takvaca üstün olandır. Zengin–fakir, güzel–çirkin, beyaz–zenci olmak bir şey ifade etmez. Allah (cc) bunlara bakmaz. Bilakis kulluk vazifesini sorar, amellere bakar. Mühim olan kalp ve ibadet güzelliğidir. Bu güzelliği yakalayan muttakiler, kendilerine zarar verecek şeylerden korunur. En hayırlı azık olan takva ile bezenir, ibadet ve taat ile manevi azabı defeder. Takva elbisesini giyip irfan medresesinde imanın zirvesine varır ki o takva elbisesi; hayâdır, salih ameldir, Allah korkusudur, manevi temizliktir…

Kendi şahsıma hitap ediyorum. İsteyen beraber dinlesin: Kalbe bir şey hutur ettiği zaman şer’i ölçüye vur. Kalbe gelen şey acaba emredilen bir şey mi, yoksa nehyedilen bir şey mi? Eğer emredilen bir şey ise yapmada acele et. Şüphesiz o Rahman’dandır. Yok, eğer nehyedilen bir şey ise uzak dur lezzetleri kaçıran ölümü hatırla. Şüphesiz o şeytandandır. Nefs–i emmaren sana itaat etmezse onu mağlup edinceye kadar canla başla cihad et. Nasıl ki biri sana saldırdığı zaman kendini muhafaza ediyorsun. Öyle de nefs–i emmarenin saldırılarına karşı daha fazla dikkat göstermelisin. Zira seni bir günahtan bir günaha sevk etmekle ebedi hayatını helak etmeye kastı var. Takva zırhı ile saldır, başını ez.

Günahlardan uzak durup takva suyu ile arın. Yasaklara bulaşıp kirlenme. İbadet ile süslen, O’nun kapısından başka kapıyı çalma. Sadece Rabbine yönel, O’na tevekkül et. Teknoloji geliştikçe gelişmiş. Ortam bozuldukça bozulmuş. Tek bir tuşa basmak ile çirkinlikler evlere, işyerlerine kadar girebiliyor. O halde yaratılış gayeni unutma, mazeretlere de sığınma. Tebliğ ve ıslah için elinden geleni yapıp insanları bataklığa sürüklenmekten kurtarmaya çalış. Kendi vazifeni yaptıktan sonra gerisine karışma. Senin için takdir edilene teslim ol.

Kur’an-ı Kerim, takvanın üç mertebesini zikretmiştir.

Birincisi: Şirk koşmayı terk etmektir. Şirk, putlara tapmak ile sınırlı değildir. İslam şeriatını benimsemeyip izm ve fikirlere sarılarak dünya ve içindekilerini Allah (cc)’a tercih etmek de şirktir. İslam bir bütündür. O bütünü olduğu gibi kabul edip amele dökmek gerekir.

İkincisi: Günahları terk etmektir. Dünya, olanca süsüyle aldatmaya devam ediyor. Aslında o süsün altında hile, tuzak ve öldürücü zehir vardır. Görünüşü tatlı olsa da özünde sert ve helak edici bir yapıya sahiptir. Bundan korunmanın çaresi; kişi her nerede olursa olsun Allah (cc) korkusu taşımasıdır. Allah'ın, kendisinin yaptıklarını bildiğini hatırında bulundurmasıdır. “Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O’dur” (Mücadele: 7) ikazını unutmamasıdır. Allah korkusunu hakiki manada taşımak, küçük ve büyük günahları terk etmektir. Dikenli bir yolda yürüyen kimsenin yürüyüşü gibi dikkatli yürümektir. Küçük günahları basit görmemektir. Unutulmamalıdır ki, dağlar küçük taşlardan meydana gelir. Günahlardan sakınıp kalbin güneşi olan İman’ı, dinin direği olan ‘Namaz’ı, mali amellerin başı olan ‘Zekat’ı, nefsin terbiyecisi olan ‘Oruç’u hayata pratize etmekten daha güzel bir şey olabilir mi?...

Üçüncüsü; Allah'tan gayrısını terk etmektir. Yani, Allah rızası için olmayan şeylerden yüz çevirip Allah rızasına yönelmek. Kalbinde Allah sevgisinden daha ziyade bir sevgi bırakmamak.

Ahirette kimi yüzler sevinecek, kimi yüzler üzülecek. Çünkü dünyada ne ekilmişse o biçilecek. Herkes kayda alınan hayatını bir film gibi tekrar izleyecek, itiraz edeceği nokta kalamayacak. İyi olsun, kötü olsun yeryüzü dahi şahitlik edecek. Muttaki ve zahid kulların lehine ifade verip ‘Bu adam üzerimde namaz kıldı, oruç tuttu, hacca gitti, cihad etti, iyi ameller işledi’ diyecek, kâfir, münafık ve günahkâr kulların da aleyhine ifade verip ‘Bu adam üzerimde Allah'a şirk koştu, namaz kılmadı, oruç tutmadı, zina etti, içki içti, haram yedi…’ diyecekler. O halde şu ayet–i kerimeyi her dem hatırda tutmak gerek: “Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah'tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (Haşir: 18)

Yeryüzünde bulunan madenlerden bazıları cevher gibi enfes, bazıları kömür gibi hasis olur. Tıpkı insanlar gibi… Kimisi muttaki olup Hz. Ebu Bekir gibi elmas ruhlu, kimisi de kâfir olup Ebu Cehil gibi kömür ruhlu… Sübhanallah! Arada ne kadar da fark var?!... Muttaki kimseyi yücelten yegâne şey uzuvlarından zerrelerine kadar Allah korkusu taşımasıdır. Konunun fazla uzamaması için takvanın birkaç uzuvdaki alametine değinelim. Şöyle ki:

Muttaki kimse, dilini yalandan, dedikodudan, boş konuşmaktan alıkoyar; Kur’an, zikir ve ilmi konuşmalarla meşgul olur, hayırlı şeyler konuşur.

Muttaki kimse, kalbinde haset ve kıskançlık duygularını barındırmaz. Zira kıskançlık, ateşin odunu yemesi gibi iyilikleri yer, bitirir.

Muttaki kimse, haram şeylere bakmaz. Dünyaya hırs gözüyle değil, hikmet ve ibret nazarı ile bakar. Helâl olmayan şeylerden sarf–ı nazar eder. “Haram ile dolan göz, kıyamet günü ateş ile dolar” düsturunu rehber edinir.

Muttaki kims, ellerini harama değil, helâle doğru uzatır. Ellerini Kur’an taşımada, tesbih çekmede, ilimde ve cihatta kullanır.

Muttaki kimse, günah işlemeye değil, Allah’ın rızasını kazanacak menzillere doğru yol alır, camiye gider, hayırlı işlere koşar. Tüm bu amelleri Allah için yapar, riya ve gösterişten kaçınır.

Sevgili Peygamberimiz (sav)’in, Veda Hutbesi’nde mübarek ağzından saçılan incilerden bir pasajı iktibas ederek konuyu noktalıyorum.

“Ey İnsanlar!

Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerinde üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmadadır. Allah katında en kıymetli olanınız O’ndan en çok korkanınızdır. Azası kesik siyahî bir köle başınıza âmir olarak tayin edilse, sizi Allah'ın kitabı ile idare ederse onu dinleyiniz ve itaat ediniz. Suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanmaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanmaz. Dikkat ediniz! Şu dört şeyi kesinlikle yapmayınız: Allah'a hiçbir şeyi şirk koşmayacaksınız. Allah'ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı, haksız yere öldürmeyeceksiniz. Zina etmeyeceksiniz. Hırsızlık yapmayacaksınız.”
 

İnzar Dergisi

İslam Kuran Haberleri

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.