Ebeveynin Bebeğe Karşı Sorumlulukları 2

Ebeveynin Bebeğe Karşı Sorumlulukları 2

Çocuk yetiştirmek ve eğitmek, doğum ile beraber başlayıp 15-17 yaşlarına kadar devam eden birbirinden kopmaz ve ihmal edilemez aşamalar silsilesi şeklindedir.

Çocuk yetiştirmek ve eğitmek, doğum ile beraber başlayıp 15-17 yaşlarına kadar devam eden birbirinden kopmaz ve ihmal edilemez aşamalar silsilesi şeklindedir. Bu aşamalar temel birkaç süreç olarak farklılık arz ediyor. Çocuğun, davranış ve yargıların farkında olmadığı bebeklik dönemi ilk aşamadır. Bu süreçte ebeveynin yapması gereken sorumluluklardan bazılarına değinmiştik. Bu yapılanların özünü iyi kavrarsak çocuğumuzun geleceğine ne derecede etki ettiğini daha iyi görürüz. Yapılanlar basit bir iş olarak görülmemelidir. Mutlaka çocuğun ana yapısı üzerinde müspet etkiler oluşturacaktır.

Çocuğun doğumu ile beraber yapılacak işlerden bir tanesi de Akika kurbanının kesilmesidir. Akika, yeni doğan çocuk için kesilen kurbandır.[1] Hz. Peygamber, torunları Hz. Hasan ve Hüseyin için bu kurbanı kesmiştir. Bu kurbanın çeşitli hikmetleri vardır. İlahi her nimet ve lütuf, muhakkak ki karşılığında şükretmeyi gerektiriyor. Bu şükür, kulluğun gereği ve nimetin devamlılığı içindir. Bu nedenle kız olsun erkek olsun çocuğu lütfeden Allah (cc)'a şükredilmelidir Çünkü evlat, dünyadaki nimetlerin en güzellerinden, ilahi ikramın en büyüklerindendir. Akika kurbanının kesilmesi ile bir yandan Cenab-ı Hakka yakınlık gösterilmiş bir yandan da bu şükür borcu ifa edilmiş olmaktadır. Ayrıca her adak, kurban veya nezretmenin tabiatında aynı zamanda dua, sığınma gibi Allah'a yönelik anlamlar da taşıdığından Akika kurbanı bununla beraber çocuğun hayırlı biri olması için Allah (cc)'a yalvarma, O'na sığınma manalarını da taşır.[2] Ayrıca bu kurbanın etinden muhtaçlara, komşulara, akrabalara ikramda bulunmak, fertler arası sevgi, diyalog ve dayanışmanın artmasına da önemli katkılarda bulunur.

Bu kurbanın hikmetlerinden birisi de şudur: Allah'ın Resulü, (sav) çocuğun Allah tarafından rehin alındığını, Akika kurbanı kesmek suretiyle rehin olmaktan kurtarılacağını bildirmiştir.[3]

Akika kurbanı çocuğun doğumunun 7. günü kesilir.[4]

Bebeğin doğumunu müteakip Hz. Resulullah (sav)'ın yaptığı uygulamalarından ve sünnetlerinden biri de çocuğun saçının kesilmesidir. Semure b. Cündep, Resulullah (sav)'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir.

"Her çocuk akikasıyla rehin alınmıştır. Çocuğun doğumunun 7. günü akikası ve saçı kesilir, ismi konur."

Başka bir rivayette Hz. Hasan doğunca Efendimiz (sav) kızı Fatıma'ya: "Çocuğun saçını kes, saçının ağırlığınca gümüş tasadduk et" tavsiyesinde bulunmuştur.[5]

Bebeğinin saçının kesilmesini sağlık açısından değerlendiren uzmanlar, bunun birçok faydasına işaret etmişlerdir. Örneğin saç köklerini ve başı kuvvetlendirir. Deride bulunan hava deliklerinin rahat çalışmasını sağlar. Böylece görme, tatma ve işitme duyulan güç kazanır. Çocuk, kirden temizlenerek böyle bir sıkıntıdan kurtulur.

Saçın ağırlığınca gümüş vermek de çocuk için bir sadaka hükmünde olduğu gibi sosyal yardımlaşma ve dayanışma açısından da önemlidir.

ResuIuIIah (sav)'in diğer bazı tavsiyeleri ile koyduğu kimi tedbirler vardır ki bunlar anne ile bebek hakkındadır. Örneğin çocuğunu emziren kadının eğer isterse oruç tutmayabileceği bildirilmiştir. Eğer oruç, çocuğun sıhhatini etkileyecekse oruç tutmaz. Daha sonra kaza edecektir. Cenab-ı Hak,  Kur'an-ı Kerim'de çocuğun emzirilmesi hakkında;

"Anneler çocuklarını tam iki yıl emzirsinler. Bu hüküm emzirmeyi tamamlamak isteyenler içindir. Eğer ana baba birbirleri ile görüşerek ve karşılıklı anlaşarak iki sene dolmadan çocuğu memeden kesmeyi isterlerse ikisine de günah yoktur."[6] buyurmaktadır.

Emzirmenin çocuk açısından büyük önemi vardır. İlk bir iki yılda sağlıklı ortam ve koşullarda beslenemeyen, gerekli gıdayı alamayan çocuklar, birçok bedensel eksiklik, dengesizlik ve hastalıkla beraber büyümektedir. Tüm bunlar da gelişim ve yetişmeye çok olumsuz etki etmektedir. Ayrıca söz konusu olumsuzluklar sadece bedenle sınırlı kalmamaktadır. Zihinsel gelişim de birebir etkilenmektedir. İlahi bir mucize olarak anne sütü, başka hiçbir şeye gerek kalmadan ilk iki yıllık tüm ihtiyaçları karşıladığından Allah−u Teala ayetle bildirecek kadar önemli tutmuştur.

Bu nedenle anne babaların bu konuyu iyi kavramaları gerekir. Allah u Teala bu nedenle oruç gibi bir farziyeti dahi kaldırdığı halde anneler, kendileri açısından biraz sıkıntı oluşturduğu ya da estetiklerinin bozulması nedeniyle bu konuyu ihmal etmemelidirler. Anne dahi olsa kimsenin çocuğun geleceği ile oynamaya, sağlıksız büyümesine, zihinsel veya bedensel eksiklikler ile yetişmesine yol açacak ihmalkârlıklara hakkı yoktur.

Bunlardan ayrı olarak; emzirmenin başka boyutları da vardır. Emzirmenin çocuğu aile kurumuna bağlamada da çok büyük fıtri bir tesiri mevcuttur. Eğer dikkat edilmişse anne sütünü içmeden büyüyen, anneden biraz uzakta büyütülen yani bir bakıcının kontrolüne verilen, suni mama vs. ile büyüyen çocukların anneye ve ailesine bağlılığı diğerlerine oranla hissedilir derecede zayıf kalmaktadır. Anne kucağında, anne sütü ile büyüyen çocukların yanında anne, çok büyük bir kıymettedir. Annenin yerini hiçbir şey dolduramaz. Anne demek, aile ocağı demektir.

Sonuçta emzirme, bir annelik vazifesidir. İhtiyaç olması durumunda anne iki yıla kadar emzirme durumundadır. Ancak çocuk erken gelişir, diğer gıdalara hızlı alışır veya emzirme nedeniyle annede ciddi hastalıklar hâsıl olacaksa bu emzirme süresi kısaltılabilir. Yani şartlar uygun ise süre kısaltılabilir. Çocuğun annesine, ailesine bağımlı kalmasını, aile değerlerini kutsamasını isteyen ebeveynlerin mutlaka çocuklarını anne sütü ile büyütmeleri gerekiyor.

Bu dönemin önemli İslami adetlerinden bir tanesi de çocuğun sünnet ettirilmesidir. Resulullah (sav), fıtrattan kaynaklanan beş şeyi izah ederken bunlardan bir tanesinin; çocuğun sünnet ettirilmesi olduğunu beyan etmiştir.[7] Temizliği sağlamak, çeşitli hastalıklardan korunmanın sünnet ettirilme ile sağlandığı tıbbi bir gerçektir. Aynı zamanda. Sünnet olmayanların taşıdığı kir ve mikroplar birçok ölümcül hastalığın kaynağıdır. Bu nedenle sünnet olmak. Müslümanlığın önemli özelliklerindendir. İslam hukukçularının birçoğu sünnet olmanın belirli bir yaşının olmadığını, fakat küçük yaşta sünnet ettirmenin daha iyi olacağını belirtmek tedirler.[8]

İnzar camiası olarak biz çocuğun yetiştiği ortam olan aile kurumunu, çocuğa yönelik tüm İslami adetleri örnekleri ile bizzat Allah'ın Resulünün uygulamalarının eşliğinde ortaya koymak amacındayız. Çünkü salih, başarılı, hayırlı bir çocuğun yetişebilmesi için her şeyden önce dini nikâhın temelini teşkil ettiği bir evliliğin mahsulü, doğumdan rüştüne, İslami adet, prensip ve kaidelerle büyütülmesi, İslami bir terbiye ile yetiştirilmesi ile ancak mümkün olabilmektedir. Konunun altyapısına bu kadar eğilmemizin sebebi de budur. Büyütme ile eğitme her zaman iç içedir. Beraber ele alınması kaçınılmazdır.

Gayret bizden, Tevfik Allah'tandır.

İnzar Dergisi

[1] İ. Hacer Feth - ül Bari IX 586

[2] İ. Kayyurn Tuhfetul Mevdud 49, Dehlevi Huccetüllah - il Baüğa II. 144. Sindi Haşiye VI! 166

[3] E. Davud Dahaya 19,  Nesai Akika 5

[4] E. Davud Dahaya 19,  Nesai Akika 5

[5] Tirmizı Edahi 18

[6] Bakara 233

[7] Buhari Libas 63, Müslim Taharet 49, Tirmızi Edep -14

[8] Şevkani Neyi - ül Evtar I 134
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.