İlahiyatçı Dr. Servet Kılıç: Kur'an ayında mukabelede Kur'an’ı tertil ve tefekkür ile okumalıyız

Bingöl Üniversitesi Kıraat İlmi Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Öğretim Üyesi Dr. Servet Kılıç, Ramazan ayında okunacak mukabele ve Kur'an’ı anlamanın önemine dair açıklamalarda bulundu.

Mukabele sünnetinin Müslümanlar arasında büyük bir coşku ile ihya edildiğini aktaran Kılıç, Kur'an’ın lafzi ve hükmi olarak iki şekilde de okunması gerektiğinin altını çizdi.


“Peygamber'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) vahye ilk muhatap olduğu ay Ramazan ayıdır”

Dr. Kılıç konuşmasında, “Üzerimize gölgesi düşen Ramazan ayı dolayısıyla bütün İslam aleminin Ramazan ayını tebrik ediyorum. İnşallah bu ay başta İslam alemine ve tüm insanlığa hayırlar, bereketler ve huzur getirir. Rabbim bu Kur'an ayından gereği gibi istifade etmeyi nasip etsin. Rabbimiz Bakara suresi 185’inci ayetinde, ‘O Ramazan ayı öyle bir aydır ki içerisinde hak ile batılın ayrıldığı ve bütün insanlığa bir hidayet rehberi olan Kur'an-ı Kerim'in indirildiği bir aydır. Sizden her kim bu aya erişirse o ayda oruç tutsun.’ Ramazan ayını iki başlık ile ele almak lazım. Birincisi herkesin malumudur ki oruç ayı olmasıdır. Ancak ikinci bir yanı ise ki bu çok önemli, bu ayın Kur'an ayı olmasıdır. Kur'an’ın ilk ayeti olan ‘oku’ ayeti Kadir gecesinde inzal olmuştur. Peygamber'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) vahye ilk muhatap olduğu ay Ramazan ayıdır. Dolayısıyla bu ayın Kuran ayı olması ayrı bir ehemmiyet arz ediyor. Diğer taraftan emir kılmıştır.” dedi.

“Mukabele sünneti Müslümanlar içinde coşkuyla ihya ediliyor”

Dr. Servet Kılıç

Bütün İslam aleminin bu ayda mukabele sünnetine büyük bir ehemmiyet verdiğini söyleyen Kılıç, “Mukabele kelime manası olarak iki kişinin karşılıklı olarak bir meseleyi müzakere etmesidir. Bunu Kur'an üzerinden düşünürsek, Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) her Ramazan ayında Cibril-i emin ile karşılıklı olarak birbirlerine Kur'an'ı arz etmesinden bahsetmekteyiz. Bunun bir adım ötesi olarak Cibril, ilk vahyi getirmesiyle ilk mukabele orada gerçekleşiyor. Aldığı vahiyleri Hz. Aişe annemizden gelen sahih kaynaklarda yer alan rivayetle de sabit olduğu üzere Hz. Peygamber ile mukabele ederlerdi. Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) her ramazan gecesi Cibril-i emin ile görüşür buluşur ve o güne kadar indirilmiş ayetleri aralarında müzakere ederdiler. Cibril-i emin, Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) dinler ve onu tahsis ederdi.” ifadelerini kullandı.

Kılıç sözlerine şöyle devam etti;

“Allah Peygamberimize şöyle buyurmaktadır; ‘Kur'an okunduğu zaman sen onu hemen meleğin ağzından alıp okuyup öğreneceğim diye acele etme, çünkü onu biz kalbine ve gönlüne yerleştireceğiz ve onu unutmayacaksın.’ Burada okuma adabıyla ilgili bir yön ortaya çıkmaktadır. Peygamber efendimizin vefat ettiği sene Kur-an’ı karşılıklı olarak Cibril-i Emin’e arz etmesi hadisesi vefat ettiği sene iki defa yaşanmış, yani son ramazan ayında iki defa hatim yapılmış, ilk 15 günde bir hatim ikinci 15 günde de ikinci hatim gerçekleştirilmiştir. Ve sonrasında kaynaklara göre Hz. Peygamber çok yaşamamıştır. Tamamlanmış olan vahiy son ramazan ayında Cibril- i emin vasıtasıyla Hz. Peygamber’e iki hatim olmak üzere arz edilmiş. İşte bu sünnet her Ramazan ayında tüm İslam aleminde büyük bir coşkuyla eda edilmektedir. Cibril-i Emin şu an karşımızda yok ama bizler Kur'an’ı cemaat halinde, toplu olarak, değilse de evlerimizde şahsi olarak o sünneti yerine getirmekteyiz.” ifadelerini kullandı.

“Kur'an-ı Kerim lafzi ve hükmi olmak üzere iki türlü okunur”

Sadece ramazan ayında mukabele sünnetinin yeterli olmadığını aktaran Kılıç, “Alimler Kur'an-ı Kerim'i okuma yönünden ikiye ayırmaktalar. Biri lafzi okuma, diğeri ise hükmi okumadır. Lafzi okuma, Kur'an-ı Kerim'i tecvit kaidelerine uyarak sahih bir şekilde okumadır. Bu tek başına yeterli değildir. Bir de hükmi okuma vardır ki bu okuma ise, Kur'an-ı Kerim içerisinde geçen emir ve yasaklar, helal ve haramlar bütün bir mana boyutuyla bunun Müslümanlar tarafından benimsenmesi, kabul edilmesi ve pratik hayata aktarılmasıdır. Hangisi daha önemli diye düşünürsek, ikisi de birbirinden ayrılmaz. Bir Müslüman öncelikle Kur'an-ı Kerim'i doğru telaffuzla okumalıdır. ‘Kur'an’ı tertil ile oku’ ayetinin hikmeti Hz. Ali’ye sorulduğunda kendisi şu cevabı vermiştir, ‘Kur'an’ı tertilden kasıt tecvidi ile ve onu tam harfleri ile okumadır.’ demiştir. İşte bu bahsettiğimiz lafzi okuma ortaya çıkmaktadır.” ifadelerini kullandı.

“Her harfin sevap olarak karşılığı bire sonsuza kadar olabilir”

Lafzi okumanın önemine vurgu yapan Kılıç, “Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bir hadisinde, ‘Elif, lam, mim, bir harftir demiyorum, elif bir harf, lam bir harf, mim de bir harftir’ buyurarak her bir harfin bire 10, bire 100, bire bin veya rivayetlere göre bire sonsuz sevap olduğu belirtmektedir. Dolayısıyla lafzi olarak Ramazan ayı gibi bir ayda Kur'an okuduğumuz zaman Allah’ın izniyle bir harfe sonsuz sevap olarak karşılığı olur.” dedi.

“Kur'an’ı tefekkür ile okumak büyük sevaptır”

Kılıç, son olarak Kur'an'ı tefekkür ile okuyup dinleme noktasında ise, “Bütün kardeşlerimiz belki Kur'an’ın manasını bilmeyebilir, bu doğaldır ama sonuçta Allah kelamı okunacağı için o metafizik gerilime girmek, Allah-u Teala’yı tefekkür etmek, kâinat kitabı olan dünyayı tefekkür etmek gibi duygularla he ne kadar lafzi olarak manasını bilmesek dahi o tefekkür duygusu ile okuduğumuz zaman Allah dergah-ı indinde bu okuyuşları boş çevirmeyecektir inşaallah. Müslümanın Kuran ayını tebrik ederim. Bu ayın bol bereketler getirmesini yüce Allah’tan niyaz ederim. Rabbim tutacağımız oruçları kabul buyursun.” şeklinde konuştu. (İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.