Karanlığı Aydınlatan Genç Yıldızlardan: Hz. Mus’ab bin Umeyr

Karanlığı Aydınlatan Genç Yıldızlardan: Hz. Mus’ab bin Umeyr

Hz. Peygamber’den sonra İslam'ın ilk öğretmeni olarak bildiğimiz ve İslam daveti deyince akla ilk gelen isim olan Mus’ab bin Umeyr (r.a.)'in hayatını beş başlık altında incelemeye çalışacağız.

Hz. Peygamber’den sonra İslam'ın ilk öğretmeni olarak bildiğimiz ve İslam daveti deyince akla ilk gelen isim olan Mus’ab bin Umeyr (r.a.)'in hayatını beş başlık altında incelemeye çalışacağız.

Hz. Mus’ab bin Umeyr (r.a.) Kimdir?
Mus’ab bin Umeyr (r.a.) nübüvvetten 25 yıl evvel, yani Miladi 585’te, Kureyş’in Sidâne (Kâbe’nin korunması ve hizmetlerinin yürütülmesi) ile Hicabe (Kâbe’nin örtüsünün bakımı ve anahtarlarının muhafaza edilmesi) gibi önemli görevleri yerine getiren Abduddâr oğullarına mensup zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gözlerini açtı. Babası Umeyr, annesi ise Hunnâs binti Malik’tir. Künyesi Ebâ Muhammed'tir. Hz. Mus'ab hem ailesinin en küçük erkek çocuğu olduğundan hem de simasının güzelliğinden dolayı el üstünde tutuluyordu. Ailesi, ona en pahalı elbise ve ayakkabıları giydirir, ona en güzel kokuları satın alırlardı. Bu nedenle Mekke'nin parmakla gösterilen gençlerinden biriydi.

Hz. Mus’ab bin Umeyr (r.a.)’in Hayatı
Hz. Mus'ab, ailesinin üzerine titremesinden dolayı müreffeh bir hayat yaşıyordu. Lakin bu müreffeh hayat göğsündeki boşluğu bir türlü gideremiyordu. Bu durum Habbab bin Eret’den İslam’ı duyup, ardından Dâru’l Erkam'a gidip iman edinceye kadar devam etti. İman ettikten sonra göğsündeki sıkıntının geçtiğini ve kuş gibi hafiflediğini fark eden Hz. Mus’ab; ailesinin, İslam'a girdiğini duyduklarında kendisine engeller çıkaracaklarını bildiğinden dolayı imanını bir süre ailesinden gizledi. Ailesinden gizli gizli namaz kılıyor ve devamlı İslam'ın İlk okulu olan Dâru’l Erkam’ a gidip Resulullah’tan ders alıyordu. Lakin bu durum çok uzun sürmedi. Akrabaları Hz. Mus’ab’ın iman ettiğini duyduktan sonra, başta anne ve babası olmak üzere bütün yakınları ona karşı cephe almaya başladı. Ekonomik olarak ona baskı uyguladıkları gibi bir süre onu hapsettiler. Bu olaylar Hz Mus’ab'ın bırakın İslam'dan soğumasını, İslam'a daha çok bağlanmasını sağlıyordu. Hz. Mus’ab fırsatını bulup hapsedildiği yerden kaçtıktan sonra, doğruca Allah Resulü'nün yanına yani Dâru'l Erkam'a gitti. Bir süre sonra nübüvvetin 5. yılında Miladi 614'te artan baskı ve eziyetlerden ötürü Habeşistan’a hicret eden 12'si erkek, 5’i kadın toplam 17 kişilik gruba katıldı.

Hz. Mus'ab Habeşistan'da iken Rasulullah’tan öğrendiklerini yaşayıp, insanlara anlatmaya çalışıyordu. Bir süre sonra müşriklerin ileri gelenlerinin iman ettikleri ile ilgili asılsız haberlerin yayıldığı Garanik olayı gerçekleşti. Bunun üzerine Hz. Mus'ab ve bazı Müslümanlar Mekke’ye geri geldiler, lakin zulüm ve işkencelerin eskisi gibi devam ettiğini gördüler. Bu olaydan sonra Hz. Mus’ab 1. Akabe biatına kadar Mekke'de bulundu. Resulullah (s.a.v) 1. Akabe biatında Hz. Mus’ab'ı İslam hakkında İnsanları bilgilendirmek için Medine’ ye öğretmen olarak görevlendirdi. İslam tarihinde bu şekilde Resulullah'tan sonra ilk İslam muallimi olma şerefini Hz. Mus’ab kazandı. Ayrıca sahabiler arasında da kendisine Mukri (Kur'an öğreticisi) deniliyordu. Medine'ye hicret ettiğinde Ensar'ın ilk Müslümanlarından olan Es'ad bin Zürâre (r.a.) de misafir olarak kalıyordu. Hz. Mus'ab yoğun bir şekilde Medinelilerle görüşüyor onlara Allah'ın birliğini, Resulullah'ı ve Kur’an’ı anlatıyordu. Siması gibi dili de tatlı olan Mus’ab (r.a.) bir yıl gibi kısa sürede birçok kişinin hidayetine vesile olmuştu. Medineli Müslümanların yoğun talepleri ve Mekke'deki müşriklerin baskılarından dolayı; Fahri Kâinat, Allah (c.c.)'ın emri ile Medine'ye hicret etti. Medine’ye vardığında orada altyapısı oluşturulmuş İslami bir ortamla karşılaştı. Resulullah Medine'ye ulaştığı gibi, yaptığı ilk faaliyetlerden bir tanesi de Ensar ve Muhacir'i kardeş ilan etmekti. Allah resulü, Mus'ab (r.a.)'ıda Ensar’dan Ebu Eyüp El-Ensari ile kardeş kıldı. İslam tarihinde bu kardeşlik müessesesine “Muâhat” denilmiştir. Hicretten bir müddet sonra Resulullah halasının kızı olan Hamne binti Cahş'ı Hz. Mus’ab'a ve münasip görmüş ve nikahlarını kıymıştı. Daha sonra kendilerinden dünyaya gelen kız çocuğuna da Zeynep ismini vermişti.

Hz. Mus’ab bin Umeyr (r.a.)’in Faziletleri
Saymakla bitmeyecek faziletlere sahip olan Hz. Mus' ab; İslam'ın ilk öğretmeni, Medine’de Cuma namazını kıldıran ilk imam, ilk hicret eden öğretmen, Bedir ve Uhud’un sancaktarı gibi birçok fazilete sahiptir. Ayrıca Medine'de kendi kabilelerinin liderleri olan; Usayd b. Hudayr(r.a.) ve Sad Bin Muaz(r.a)'ın hidayete ermelerine vesile oldu. Bu iki sahabe de kendi kabile fertlerinin tamamının İslam'a girmelerini sağladılar. Bir de Hz. Mus'ab'ın faziletini Rasulullah'ın dudaklarından dökülen şu kelimeler ile belirtelim: Hz. Mus’ab 75 kişi ile Akabe’ye varınca “Ya Resulallah Yesrib de imanın ulaşmadığı tek bir ev kalmadı” der. Resullah bu olaya çok sevinip, ona; “Ey Mus’ab’ul- Hayır, desene Allah senin elinle Yesrib'e hayır ulaştırdı.” Cevabını verir. Bu sevindirici haberden sonra o yıla Senetül İbtidac yani sevinç yılı dendi. Bir de Hz. Mus’ab’ın fazileti ile ilgili şu olaya da değinmesek olmaz. Bedir Savaşı'nda abisi Ebu Aziz b. Umer’i esir olarak eline geçiren sahabe Müdlic b. Nadha’ya “Ey Müdlic! Esirini sıkı bağla, onun annesi Mekke'nin en zengin kadınlarındandır. Senin esirin çok iyi para eder.” dedi. Bu duruma şaşıran abisi Ebu'l Aziz, “Ey Musap insan bunu öz kardeşine yapar mı?” der. Hz. Mus’ab da “Benim kardeşim sen değil, şu Medinelidir. Bizi kardeş kılan aynı anadan-aynı babadan olmamız değil, aynı Allah'a ve aynı peygambere iman etmemizdir.” diyerek o üstün faziletini ortaya koyar.

Hz. Mus’ab bin Umeyr (r.a.)’in Çektiği Sıkıntılar
Hz. Mus'ab iman ettikten sonra hayatı sıkıntılarla geçti. Kimi günler ailesi tarafından hapsediliyor, bazen de aç-susuz bırakılıyordu. Önceden pahalı elbise ve ayakkabılar giyen, kıymetli kokular süren Mus’ab (r.a.) bunların hepsinden mahrum kalmıştı. Fakat o bunlara hiç aldırış etmiyor, Allah'ın kendisine bahşettiği hidayet ile huzur buluyordu. Kendisine yapılan baskılardan dolayı, doğup büyüdüğü şehri terk edip nübüvvetin 5. yılında, uzak diyarlardan olan Habeşistan'a hicret etmek zorunda kalmıştı. Orada da sürekli Resulullah’ın özlemiyle hüzünlenip, bir an önce ona kavuşmayı bekliyordu.

Hz. Mus’ab bin Umeyr (r.a.)’in Şehadeti
Uhud’da Müslümanların sancaktarı olan Hz. Mus'ab savaşın kızıştığı, müşriklerin Müslümanları önden ve arkadan sıkıştırdığı bir anda, peygamber efendimizi yaralayan İbn-i Kamiâ'nın kılıç darbeleriyle iki kolunu kaybetti. Sancağın yere düşmemesi için kolları ile sancağı göğsüne bastırarak düşmesini engellerken Hz. Mus’ab, İbn Kamiâ’nın mızrak darbeleriyle şehid düştü. Refah içinde büyüyen Hz. Mus'ab şehit olduğunda vücudunun hepsini kapatacak bir elbiseye bile sahip değildi. Bundan dolayı ayaklarının açık kalan kısmına Izhır denilen kokulu ot bırakılarak defnedildi. Mus’ab’ ul Hayr genç yaşında Müslüman olmuştu, şehit olduğunda ise 40 yaşlarında idi. 15 yıl iman yolunda mücadele verip en sonunda Şehit olarak; her şeyi bilen, her şeyi gören ve her şeyden haberdar olan “ŞAHİT” olana kavuştu.

Kaynak:
1-Üsdül Ğabe, Îbn Şad
2-Müslümanların Tarihi, Prof. İhsan Süreyya Sırma
3-Siyervakfi.org

Abdulselam Demir

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.