Kur'an-ı Susturamazsınız

Kur'an-ı Susturamazsınız

İşgalci ABD askerlerinin, Afganistan’da Kur’an-ı Kerim yakmaları olayı, akla geçmişte yaşanan kimi olayları getiriyor. Asırlardan beridir Hrıstiyan ve Yahudi dünyası Kur’an’a karşı hep böylesine düşmanca tavırlar takınmışlardır.

Zülküf Er

İşgalci ABD askerlerinin, Afganistan’da Kur’an-ı  Kerim yakmaları olayı, akla geçmişte yaşanan kimi olayları getiriyor. Asırlardan beridir Hrıstiyan ve Yahudi dünyası Kur’an’a karşı hep böylesine düşmanca tavırlar takınmışlardır.  Bunun, birçok nedeni var elbette.

Bagram Hava Üssünde yaşananlar ve sonrasındaki tepkiler,  Kur’an konusunda hem Müslümanların hem de diğerlerinin asıl niyetlerini ortaya koymaktadır. Yaşanan olay, sıradan birkaç askerin tavrı olarak geçiştirilmeyecek kadar mühimdir. Bu olay, başta Büyük Şeytan olmak üzere, tüm  şeytani güçlerin Kur’an karşısındaki acziyetlerinin ve kinlerinin bir tür dışa vurumudur.

Bediüzzaman Hazretlerinin hayatında da bu konuda bir örneğe rastlıyoruz. Tarihçe-i Hayat’ta geçen şu olay ve konuşma gerçektende bu güne de ışık tutmaktadır.

“Birgün, Tahir Paşa bir gazetede şu müthiş haberi ona göstermişti. Haber şu idi:

İngiliz Meclis-i Mebusanında, Müstemlekat Nazırı elinde Kur'an-ı Kerîm'i göstererek söylediği bir nutukta, "Bu Kur'an İslamların elinde bulundukça, biz onlara hakim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız, bu Kur'an'ı onların elinden kaldırmalıyız; yahut Müslümanları Kur'an'dan soğutmalıyız" diye hitabede bulunmuş

İşte bu müthiş haber, onda tarifin fevkınde bir tesir uyandırmıştı. İstidadı şimşek gibi alevli, duyguları ve bütün letaifi uyanık ve ilim, irfan, ihlas cesaret ve şecaat gibi harika inayet ve seciyelere mazhar olan Bediüzzaman'ın, bu havadis üzerine, "Kur'an'ın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim!" diye, kuvvetli bir niyet, ruhunda uyanır ve bu saikle çalışır.”

İngiliz Sömürge Bakanı’nın yukarıdaki sözleri, Batı dünyasının Kur’an karşısındaki acziyetini ifade etmekle beraber, düşmanlıklarının sebebini de ortaya koymaktadır. Kur’an ile Müslümanlar arasındaki irtibat, İslam alemi için; kuvvetli, yıkılmaz ve aşılmaz bir kale olduğundan Şeytani güçler hep Allah Azze ve Celle’nin kitabını hedef almışlardır. Bu onlar için tarihi bir taktiktir.

Çünkü Kur’an’da şu ayetler mevcut olup Mü’minlere nasıl bir tavır içerisinde olmaları gerektiğini emretmektedir.

Ey iman edenler, yahudilerle hristiyanları dost edinmeyin! Onlar, birbirlerinin dostlarıdırlar. İçinizden her kim onlara yardaklık ederse, muhakkak o da onlardandır. ALLAH ise zulmedenleri doğru yola çıkarmaz.(Maide 51)

"Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kafirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur."( AL-İ İMRAN/28)

"Ey iman edenler, sizden olmayanları dost edinmeyin; onlar, sizi şaşırtmakta kusur etmezler, sıkıntıya düşmenizi arzu ederler. Baksana, öfkeleri ağızlarından taşmaktadır; sinelerinin gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz, sizlere ayetleri açıkça bildirdik." (AL-İ İMRAN/118)

Bu ve benzeri ayetleri anlayan her Müslüman elbette ki; bu küfri güçlere karşı gereken tavrı takınacaktır. Bu yüzdendir ki; şeytani güçler, Müslümanlar ile Kur’an arasında bir set oluşturmak çabasındalar.

Onları çıldırtan etkenlerden birisi de Kitabullah’ın şu ana dek muhafaza edilmiş olmasıdır. Çünkü gerek Tevrat gerekse de İncil tahrif edile edile anlaşılmaz bir hale getirilmiş olup, Allah’ın ayetlerinden ziyade din adamlarının görüşlerini yansıtır olmuştur.  Oysa Kur’an “Zikri (Kur’an’ı) biz indirdik ve O’nu koruyacak olan da biziz” (Hicr 9) ayetinin de işaret ettiği gibi Kur’an, diğer kitapların aksine bir bütün olarak şimdiye dek korunmuş olduğu gibi kıyamete kadar da tahrifattan uzak bir şekilde kalacaktır.  Bu da kıyamete kadar Hakk ile Batıl arasındaki savaşın devam edeceğinin delilidir. Çünkü Kur’an, “Fitne kalkıp din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur” (Bakara 139) buyurmaktadır.

Onların saldırılarına verilecek en güzel cevap, Kur’an'ı yaşamak olacaktır. Çünkü ümmet, Kur’an’dan uzaklaştıkça zillet ve esarete sürüklenmektedir. Kur’an’a sımsıkı sarıldıkça da dünya ve ahretin zaferlerine ulaşmaktadır. İşte bu kafirler, bunu iyi bildiklerinden dolayı Kur’an’ı sürekli hedef almışlardır.

Müslümanlar için tartışılmaz bir anayasa hükmünde olan Kur’an-ı Kerim, her yönüyle hem ibadet hem yaşam kitabı olarak hayatımıza yön verdikçe biz Müslümanlar terakki yolunda mesafe kat edeceğiz. Ümmetin tek kurtuluşu budur. Çünkü ümmetin üzerinde ittifak ettiği tek somut kaynak olması dolayısıyla Kur’an, bizler için tek birleştirici etkendir.

İslam alemi, farklı farklı milletlerden oluşsa da, farklı farklı mezhepleri taklit etse de, ten renkleri elvan elvan olsa, dilleri 72 milletin dili olsa da tüm bu farklılıkları ortadan kaldıran, anlamsız kılan tek etken başta da belirttiğim gibi Kitabullah’tır… Çünkü Kitabullah konusunda hiçbir ihtilaf, hiçbir şüphe, hiçbir tartışma söz konusu değildir. Bu da kitapları tahrif olmuş, anlaşılmaz hale gelmiş batı dünyasını daha da hırçın ve saldırgan yapmaktadır.

İşte buna binaen, Müslümanlar  Urvet-ül Vuska  olan Kur’an-ı Kerim’e ölümüne yapışmalı ve onu hayat nizamı haline getirmelidir. Ondan sonrası ise yine Ayetin kafirlere hitabıyla “Mutu bi Gayzikum” Yani “Ey Kafirler geberin kininizden” kaidesiyle hayat bulacaktır.

SELAM VE DUA İLE

(Hürseda Haber)

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.