“Kürdistan’ı Marksizm’e bırakmayacağız”

“Kürdistan’ı Marksizm’e bırakmayacağız”

Kürt Meselesine İslami Çözüm Çalıştayında konuşan Sosyolog Müfit Yüksel, Kürdistan’ı asla Marksizm’e teslim etmeyeceklerini söyledi.

Diyarbakır’da düzenlenen ve 3 bin 500 STK’yı temsilen 600 delegenin katıldığı Kürt Meselesine İslami Çözüm Çalıştayı'nda konuşan Sosyolog Müfit Yüksel, Kürdistan'ın Marksist-Leninist bir yapıya doğru götürülmek istendiğini belirterek buna müsaade etmeyeceklerini söyledi.

İhvan-Der Başkanı Hüseyin Solmuş’un moderatörlüğünde başlayan panele, Mehmet Göktaş, Mehmet Emin Yıldırım, Abdülkadir Menek, Emin Güneş ve Müfit Yüksel konuşmacı olarak katıldı. ‘Kürtler arası Çatışma Riski ve Çözüm Önerileri’ başlığındaki konuşmasını yapan Sosyolog Müfit Yüksel, Çalıştay’da konuşulan İslami çözümün oldukça önemli olduğunu belirtti.

“Kimse birbirine dayatmalarda bulunamaz”

Bütün kavimlerin içinde ihtilafların olduğunu ve bu ihtilafların çözülebileceğini söyleyen Yüksel, “Kardeşler birbiri ile çatışıyor, kan davalılar oluyor. Bunlar övünülecek ya da olumlu olarak karşılanacak olan hususlar değil. Ama kimse de bunu bahane ederek dayatma yapmamalıdır. Kürtler birbirine karşı diğer topluluklara karşı olan husumetlerinde veya ihtilaflarından çok daha acımasız olabiliyorlar. Beddiüzzaman işaret ettiği gibi ittifak esas olandır. Kürt meselesi ve Müslümanların durumu ile ilgili olarak çok şeyler söylendi veya söyleniliyor. Bu konuda maalesef seküler örgütler veya Marksist kökeninden gelen örgütler daha baskın oluyor. Bu konuda İslami kesimin sesi kıstırılıyor. Katı laik ve son derece din karşıtı gruplar Kürtler üzerine baskın geldi. 1925’e kadar tek parti dönemimde 1925 sonrasında bölgedeki dini yapılar devlet eliyle acımasızca katledildi.  Şeyh Said hadisesinden başlayarak, bölgedeki dini otoriteler, dini yapılanmalar acımasızca tasfiye edildi.” dedi.

“Kürdistan’ı Marksizm’e teslim etmeyeceğiz”

Kürtler üzerinde bir Komünizm tekeli oluşturulduğunu aktaran Yüksel, “Kürdistan'da karşımıza böyle bir yapı çıktı. Sen Kürt adına hareket edeceksin dindarlıktan vazgeçeceksin diyorlar. Ben ahiretten vazgeçemem. Ben vazgeçsem, ahiret benden vazgeçmez, yakama yapışır, perçemimden yakalar ve beni zebanilere teslim eder. Biz Cennet ile Cehennemin var olduğuna inanıyoruz asla vazgeçemeyiz. Corc Politzer'in (Georges Politzer) felsefi kitaplarını amentü gibi okuyorlar. Sovyetler'de bile bu kitapların pek fazla bir kıymeti yok. Ama bir kısım Kürt gençlerine o kitap amentü gibi kutsal bir kitap gibi okutuluyor. Bunlar olmaz, böyle bir dayatmaya hiçbir şekilde boyun eğmeyiz. Böyle bir ateist dayatmaya ve Kürdistan’da İslam’ın silinmesine asla boyun eğmeyiz. Kürdistan’ın Endülüsleşme projelerine asla izin vermeyiz.” ifadelerini kullandı.

“Kürtlerin dilleri yasaklandı ve onurları kırıldı”

Kürt bölgesinde birçok sorunun olduğunu ve bu sorunların bazılarına değinmek istediğini belirten Yüksel, “Bir arada yaşamanın şartlarını ortaya koyabilmek, insanca hukuk içerisinde, İslam içerisinde bir arada yaşamanın şartlarını kabul etmek lazım. Kürtlerin onuruna el uzatılmasına kimse müsaade etmemelidir. Son dönemlere kadar Kürtlerin onuruna el uzatıldı, onurları kırıldı,  dilleri yasaklandı, kimliği yasaklandı. Bunları hepimiz yaşadık. İlkokulda Türkçe bilmediğim ve Kürtçe konuştuğum için öğretmenim beni dövdü. Ama ona rağmen ben dilimi konuştum.” diye konuştu.

“Türkçülük dayatmasından vazgeçilmelidir”

Tek parti döneminde Kemalizm’in Kürtlerin aslına ve esasına düşmanlıklar yaptığını belirten Yüksel son olarak şunları söyledi: “O senaryonun aynısının Kürdistan’da yapılmasına müsaade etmeyiz. Bu coğrafyanın genelinde yaşatılan aynı senaryodur. Bu oyunlara müsaade etmememiz lazım. Bu konu ile ilgili kara propagandalara asla kanmamamız lazım. Kara propagandalar bazı insanları bu konuda şüphelere düşürüyor, asla şüpheye düşmemeliyiz. Anayasa'da Kürt kimliğini inkâr eden Türkçülük dayatması içeren maddelerden vazgeçilmeli. Her kesimi kapsayan öz bir anayasa gereklidir. Ana dilde eğitim meselesinde gereken adımların atılması gerekir ve çözüm önerisi olarak burada muhatap konusu son derece önemlidir. Bütün bir halk ile müzakere edilmesi gerekir. Tek bir yapı muhatap alınıp bu iş yapılmamalıdır. Bölgedeki halkın geneli başta olmak üzere sivil toplum kuruluşları ve İslami hassasiyetleri olan diğer kurumlar da dikkate alınmalıdır.”  (Ali Fidancı - İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.