Marksizm’den İslam’a giden yolda Roger Garaudy 5

Marksizm’den İslam’a giden yolda Roger Garaudy 5

Garaudy, İslam ve Müslümanlarla ilgili tespitlerinde özellikle şu vurguları eleştirel bir tarzda öne çıkarır:

Garaudy, İslam ve Müslümanlarla ilgili tespitlerinde özellikle şu vurguları eleştirel bir tarzda öne çıkarır:

*İslâm, dinamik ve zinde bir kabulle uygulandığı dönemlerde Müslümanlar, Atlas Okyanusu’ndan Hindistan ve Çin’e İslam’ı yaymışlardır. İspanya çok az bir kuvvetle kolayca fethedilmiştir; çünkü orayı fetheden kuvvet değil; İslam’ın adaletiydi.
*Müslümanlar, tefekkürü bir yana bırakıp geleneksel bir formatta eskilerin dediklerini tekrarladıkları için ictihad kapısı kapandı. Kendini düşünce ve problemlere göre yenilemeyen Müslümanlar sebebiyle İslâm âlemi önce durakladı; sonra çöküş başladı.
*İslam’ın yeniden dünya hakimiyeti ve Müslümanların her alanda ilerleyiş ve yükselmesi müctehid de olsa imamların formüllerini tekrarlamakla değil onların metotlarından ilham alarak Kur’an ve Sünnetin özüne uygun yeni bir yorumla olur. Garaudy’ye göre ‘Şeriat, içinden boz bulanık bir su alıp getireceğimiz durgun bir gölet değildir, çünkü bu yeni susuzlukları gidermekten çok kendimizi kandırmak olur. Şeriat, etrafa parıltılar saçarak gürül gürül akan ve kıyılarına bereket yağdıran güzel bir nehirdir.’
*Müslümanlar, tasavvuf gerçeğini yeniden kavramalıdır. Tasavvuf, birilerinin sandığı gibi Hıristiyan mistisizminden ve Hint felsefesinden doğmamıştır; aksine o doğrudan Kur’an-ı Kerim kaynaklıdır. Tasavvuf, İslam’ın dört önemli cephesi olan tarikata bağlı imani bir boyut ve İslami bir derinliktir. Tasavvuf alanında Râbia el-Adeviyye, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Muhyiddin İbnü’l-Arabî ve Ferîdüddin Attâr gibi isimler onun nazarında önemli isimlerdir. Garaudy, tasavvuf ile ilgili düşüncelerini İslâm ve İnsanlığın Geleceği kitabında detaylıca işler.
*Garaudy, Kur’anın yüzeysel ve derinlikli okumalarında “bağlamsal yaklaşım”a vurgu yapar. “Sembolik dil, temsil” eksenli okumaları yeni nesil Müslümanlara önerirken mistik, aklı dışlamayan ve evrensel okumaların da göz ardı edilmemesi gerektiğini dile getirir.

İslâm’ın inanç dünyasına hayatının kemal devresinde giren Garaudy, Kur’an’ın her şeyden önce dinî-ahlâkî bir çağrı olduğunu düşünür ve bu düşünce temelinde ilâhî hitabın kesinlikle hukuki bir kanun metni olmadığını söyler.[1] Garaudy, “Toplumun anayasasından iktisadî düzenine kadar sosyal hayatın tüm alanlarıyla ilgili yasal düzenlemelerde bulunmuş olması gerekirdi. Oysa Kur’an, tarihin her döneminde toplumun ihtiyaçlarına uygun düzenlemelerin yapılabilmesi için temel ahlâkî değer ve prensipleri sunuyor, ama herhangi bir kanun teklifinde bulunmuyor. Bilinen anlamda siyasetle ilgili olarak da sadece ‘şûra’dan söz ediliyor; fakat şeklinin nasıl olacağı hususu inananlara bırakılıyor. Ekonomi için bir başka kelime, ribâ kullanılıyor, [ama] onun da nizâmi tanımı yapılmıyor. Dolayısıyla hep ahlâkî düsturlar veriliyor.”[2]

Garaudy’in Batı düşüncesine ve felsefesine yönelttiği eleştiriler, dayanakları açısından güçlüdür. O, Batılı hayat algısı içinde doğmuş, büyümüş ve Batılı ideolojilerin uzun yıllar savunuculuğunu yapmıştır. Batı’ya dönük eleştirileri şu başlıklar etrafında izlenmektedir:

*Batı’nın Allah inancına muhalefet etmesi,
*İnsanı her şeyin üstünde görmesi,
*Pozitivist ve maddeci bir yaklaşımla salt doğrunun bilim olduğu ve bilimin her şeye cevap verebileceği sanısı,
*Haklı olmayı güç ve paraya endekslemesi,
*Faydalı faydasız demeden her şeyi üretmesi ve bunun üzerinden kendisinin “pazar tektanrıcılığı”[3] adını verdiği çılgınlığa varan bir tüketim piyasası oluşturması,
*Tek tip, tek piyasa, tek hedef gibi çıkışlarla insanlığı aynı tarafa yönlendirmekle insanlığı muhtemel yakın bir sona sürüklemesi,
*Menfaatlerine ulaşmak için ilkesizlik ve her yolun meşru olduğundan hareketle nükleer enerji, yer altı ve yer üstü kaynaklarını israf ederek çevreye en korkunç zararı vermesi,[4]

Garaudy, Batı’yı bu ve benzeri nedenlerle eleştirdiği gibi Batı aklının ve insanlığa dayattığı yaşam tarzının reddedilmesi gerektiğini de söylemektedir. Elhak bu doğrudur; çünkü Batı, bireyi kutsayan, önceleyen bir toplumdur ve bu toplumda ‘piyasa ekonomisi’ katalizör işlevi görmektedir. Böylesi bir sitemde güçlü ve parası olan haklıdır. ‘Ben, yaşayayım, yiyip içeyim. Başkası açlıkan ölse bana ne?’ algısı yerleştiği için güçlü zayıf, ezen ezilen, zengin fakir ve seçkin öteki gibi sınıf ayırımı kaçınılmaz olur. Böylece oluşan adaletsiz bir çark sadece Batı insanını değil tüm dünya halklarını ezmektedir. Dünya servetinin %80’inin birkaç zengin kişi veya devlet arasında dolaşması Batı’nın dünya için nasıl bir felaket tellalı oduğunu göstermektedir. Garaudy, Batı’nın kibrini ve ben merkezciliğini yıkma arzusu taşır ve Parole d’homme adlı eserinde Batı zihin yapısı ilgili şunları söyler:

“XVI. yüzyılda kilise yetkilileri kendi kendilerine ‘Amerikan yerlilerinin ruhu var mıdır?’ sorusunu soruyorlardı. Buna karar verebilmek için birçok papanın gelip geçmesi gerekti. Bizim(Batı) medeniyetimiz, ‘Hayatın bir anlamı var mı?’ sorusuna, ‘Bilmiyorum’ cevabını veren tarihin ilk ve tek medeniyetidir.”[5]

Ona göre Batı zihniyeti şu nedenlerden dolayı reddedilmelidir.

*İçinde Allah’ın bulunmadığı bir ekonominin vahşi yöntem ve uygulamaları kabul edilemez.
*İçinde Allah’ın bulunmadığı Batı tarzı yönetim, milliyetçilik ve bloklaşma siyaseti insanlığa huzur veremez.
*İçinde Allah bulunmayan, “Nereden geldik, nereye gidiyoruz?” sorularını cevapsız bırakan, güce sahip olmanın dışında bir hedef tanımayan, bilimi değil bilimciliği benimseyen bir zihniyet insanlığa mutluluk getiremez.[6]
*Batı felsefesi hayata yanlış bir bakış getirdiği için Batı reddedilmelidir; çünkü Garaudy’ye göre Batı felsefesi, varlık felsefesiyle uğraştığı için kusurludur. Doğru bir felsefe teoriyi, faraziyeleri değil dinamizmi, eylemselliği esas almalıdır.[7]

Kur’an-ı Kerim’deki “Allah her an bir iştedir.”(er-Rahmân 55/29) ayetini referans alan Garaudy, eylemselliğin önemli olduğunu bütün eserlerinde vurgular. Batı Felsefesi, tıpkı Batı aklı gibi kibirlidir. İnsanı İlahi yücelikten ve tabiat doğallığından koparan bu felsefe ‘insanın kendi kendine yetebileceği, kendini ve her şeyi idare edebileceği ve kararlarını vermede tam yetkili olduğu’  teziyle insana zımni bir ilahlık verir. Descartes, Batılı insana tabiatın sahibi ve efendisi olmayı öğütlerken[8], Sokrat’ın “daimon”unda[9], Eflâtun’un “iyi ideası”nda[10], Aristo’nun “hareket etmeyen hareket ettirici”sinde[11] ve yine Descartes’ın “ontolojik kanıt”ında[12] hayatın asıl kaynağı Allah değildir.

*Batı felsefesi reddedilmelidir; çünkü bu felsefe insani aşkınlığı reddeden, kendisini Allah’tan müstağni gören, vahyi kabul etmeyip sadece akılla yetinen bir felsefedir. Böyle bir felsefe de insanı kurtuluşa götüremez inancı Garaudy’de vardır.[13]

Garaudy, sadece fikir ve felsefe ile değil sanat, edebiyat ve estetikle de ilgili bir düşünürdür. Esthétique et invention du futur, Yaşanmış Şiir: Don Kişot, Perottino guerre de religion? ve  İslâm’ın Aynası Camiler, 60 œvres qui annoncèrent le futur isimli eserleri onun sanata bakışını yansıtır. Garaudy, ‘Sanatın sanat için olduğu’nu kabul etmez. Ona göre sanat bir insandan diğerine giden en kısa yoldur. Sanat insana kendini aşması, aşkınlığını bulması için yapılan sürekli bir çağrıdır. Sanat insana nasıl insancıl olunabileceğini öğretir. Sanat kutsalsa vardır, zira hangi dinde olursa olsun Allah demek hayatın bir anlamı var demektir.[14]

Garaudy için ‘Diyalog’ adamı denilebilir. O, Marksist olduğu dönemde de İslam’ı kabul ettikten sonra da diyalog meselesini önemsemiş, insanlar arasındaki sorunların ve medeniyetler arası yakınlaşmanın ancak diyalogla gelişebileceğini vurgulamıştır. Garaudy, Medeniyetler diyaloğu ilk başlatan kişinin Muhyiddin İbnü’l-Arabî olduğunu düşünür. O, Aforozdan Diyaloğa adlı eserinde Marksizm Hıristiyanlık diyaloğu için Vatikan’a, Medeniyetler Diyaloğu adlı eserinde de insanlığın ve medeniyetlerin yakınlaşması için  tüm dünyaya diyalog çağrısı yapar.[15] Bu eserinde akademik bir bilgi sunmaktan ziyade, medeniyetlerin diyaloğu için bir plan ve proje sunan Garaudy kitabının istikametini şöyle belirler:

“Batılı olmayan büyük medeniyetleri ve ruhi zenginlikleri hatırlatmak ve bunu yaparken, ne geçmişin külleri arasından bir şeyler çıkararak bir tarih veya arkeoloji eseri ortaya koymak, ne de yabancı âlemleri tanıyıp tanıtma amatörlüğüne soyunmak. Burada her şey geleceğe yöneliktir. İstikbalin oluşturulmasına dönüktür. Beni asıl ilgilendiren, o öğretilerin hâlâ güncel olmalarıdır. İnsanlığın manevi projesi, sanki gaye makinanın işleyişiymiş gibi, bilim için bilim, teknik için teknik anlayışındaki Batılı projeye indirgenemez. Doğu düşüncesinin karakteristiği olan negatif pedagojinin, Batılı manipülasyon tekniklerimizin gezegenimizin bütününü hedeflemeleri ve ona göre düzenlenmeleri için mutlaka müdahale etmesi gerekiyor. Doğu bilgeliğinden öğreneceğimiz çok şey var. Buna mukabil, Afrika’nın, Asya’nın ve Latin Amerika’nın halklarının da bizim ve tekniğimizin bazı olumlu yönlerini özümseyip benimsemeleri mümkündür. Gerçek bir Medeniyetler Diyaloğu’na imkân veren bir alışveriş hiç de imkânsız değildir. Ancak bir diyaloğun olması için, her birinin diğerinden öğreneceği bir şey olduğuna inanması şarttır.”[16]      (Devam edecek)

İbrahim DAĞILMA

[1] Öztürk Mustafa, “Kur’an’ın Aktüel Değeri -Roger Garaudy’in Kur’an Tasavvuru Üzerine-”, Usûl, 2 (2004/2), 77 – 101.

[2] Garaudy Roger, Entegrizm, (Çeviren: Kamil Bilgin Çileçöp), Pınar Yayınları, İstanbul 2005, s. 93.

[3] A.g.e.

[4] Garaudy Roger, “Geleceğimizin Şekillenmesi Şu Andaki Hayatımızın Amaçlarına Bağlıdır”, Umran Dergisi, Temmuz 2012, s. 92-102.

[5] Aydın Cemal, “Roger Garaudy”, TDV İslam Ansiklopedisi, s. 463-466.

[6] Kılıç Sadık, “Roger Garaudy: Batı Entegrizmine Derin Eleştiri”, Marife Dergisi, Kış 2006, s. 377-396

[7] A.g.e.

[8] Aydın Cemal, “Roger Garaudy”, TDV İslam Ansiklopedisi, s. 463-466.

[9] A.g.e.

[10] A.g.e.

[11] A.g.e.

[12] A.g.e.

[13] Kılıç Sadık, a.g.e.

[14] Aydın Cemal, “Roger Garaudy”, a.g.e., s. 463-466.

[15] Kılıç Sadık, a.g.e.

[16] Garaudy Roger, Medeniyetler Diyaloğu (çev. Cemal Aydın), Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İstanbul 2012, s.109.

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.