Müminlerin Özellikleri: İsraf ve cimrilik etmezler

Müminlerin Özellikleri: İsraf ve cimrilik etmezler

Övülmek ve sevilmek, insan nefsinin hoşuna giden bir durumdur. Hele bir de bu, yoktan vareden Allah (cc) tarafından olunca, tarif edilmez bir haz verir.

Rahman ve Rahim olan Allah (cc)’ın adıyla…

Övülmek ve sevilmek, insan nefsinin hoşuna giden bir durumdur. Hele bir de bu, yoktan vareden Allah (cc) tarafından olunca, tarif edilmez bir haz verir. Malumdur ki Allah (cc)’ın sevgisi ve övgüsü insan için en büyük rahmettir. İşte, rahmet damlalarından mü’minleri öven bir vasıf daha: ‘İsraf ve cimrilik etmezler…’

İsraf; lüzumsuz yere harcamak, ihtiyaçtan fazla tüketmek, savurganlık manalarını içerir. Cimrilik ise; eli sıkı olmak, harcama yapmayıp sıkıntı içerisinde yaşamak anlamında kullanılır. Görüldüğü gibi iki kavram da mana olarak tam bir zıtlık arz ederler. Her dem kötü hasletlerin safında yerlerini koruyan israf ve cimrilik, sevilmeyip zemmedilen özelliklerdendir. Zira her iki uç da hasaret neticesi verir.

Allah (cc), verdiği nimetlerin yerli yerinde kullanılmasını ister. Savurgan davranmak ise buna büsbütün münafidir. “Ey Ademoğulları! Her mescide güzel elbiselerinizi giyinerek gidin; yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah müsrifleri sevmez”[1] ayet−i kerimesi ölçülü davranmayı emretmektedir. Hem Allah Teala, israf edenleri ‘sevmediğini’ buyurmaktadır. Allah (cc) tarafından sevilmek, övülmek ne derece güzel ise; sevilmemek de o derece çirkindir.

İsraf çeşitlerinin küçük bir cüz’ü olan yeme ve içmede dahi aşırı gidildiği zaman bedene ve maneviyata zarar verdiği aşikârdır. Çok yemek mideye ağırlık verir, Rabbe karşı kulluk hizmetini aksatır. Bedende ise hastalık yuvası peyda olur. Nitekim tıp ilminin dehası İbn−i Sina “Yiyin, için fakat israf etmeyin” ayetini şöyle tefsir etmiştir: “Tıp ilmini iki satırla topluyorum. Sözün güzelliği kısalığındadır. Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört−beş saat kadar daha yeme. Şifa hazımdadır.”[2]

Allah Teala, mü’minlerle kâfirleri tarif ederken: “Şüphesiz ki Allah iman edip salih amellerde bulunanları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. Küfredenlere gelince; onlar dünyada zevk−ü sefa ederler, hayvanların yediği gibi yerler. Onların yeri de ateştir”[3] buyurmaktadır. Fahrüddin−i Razi şöyle demektedir: “Kâfirlerin yemeleri ile hayvanların yemelerinin birbirine benzetilmesinde üç unsur vardır; 1− Kâfirler ancak hayvan gibi, sadece yemeyi−içmeyi düşünürler. 2− Küfredenler, tıpkı hayvan gibi yedikleri nimetleri yaratanı, yani Allah (cc)’ı düşünmezler. 3− Hayvanlar yeme−içme sonucu semizlenip boğazlanacaklarını bilmedikleri gibi kâfirler de bundan habersizdirler.”

“Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa da hakkını ver; fakat israf ederek saçıp savurma. Çünkü saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridirler. Şeytan ise, Rabbine karşı çok nankördür”[4] ayet−i celilesi müsriflerin şeytan ile kardeş olduğunu beyan etmektedir. Şeytan ile kardeş olmayı düşünmek dahi ürperti veriyor… Bilindiği gibi müsriflerin lideri Karun’dur. Bir nevi ‘mel’unlara tabi olmak’ anlamına gelen tasarruflarda bulunmak akıl kârı değildir. İblis ve kardeşleri olan insî ve cinnî şeytanların bu kötü hasletine bulaşmamak elzemdir. Aksi halde mezkûr habis hasletten dolayı cehennem vartalarına yuvarlanma ihtimali yüksektir.

Mana olarak israfın zıddı; ancak akıbetçe israfın kardeşi olan cimrilik de pek farklı değildir. İnsanoğlu biraz tefekkür ettiği zaman cimriliğin ne kadar zararlı olduğunu idrak edecektir. Zira nimetleri, kendisine verilen emaneti, gerçek Malik’in belirlediği çizgide kullanmalıdır. İtaat ettiği zaman mükâfat ve sevabını alır. Hem unutulmamalıdır ki Allah Teala mutlak Ğani’dir, zengindir. Hiç kimseye muhtaç değildir. Cimrilik eden bunu ancak kendi nefsi aleyhine yapar, mükâfat ve sevaptan da mahrum kalır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır. “Allah’ın, kendilerine ihsanından verdiği şeylerde cimrilik edenler, onu kendileri için sakın bir hayır sanmasınlar. Bilakis O, onlar için bir şerdir. O cimrilik ettikleri şeyler, kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Hem Allah, yapmakta olduklarınızdan hakkıyla haberdardır.”[5]

Cimrilik, kin ve nefret doğuran bir sıfattır. “Cimri ile karşılaşmak acıdır, ona bakmak ise kalbe sıkıntı verir” vecizesi manidardır. Toplumsal dengeleri bozacak niteliğe sahip olan cimrilik ile ilgili mevzuda Allah’ın Resulu (sav): “Zulümden kaçınınız. Çünkü zulüm, kıyamette karanlıklara sebeptir. Cimrilikten korununuz. Çünkü cimrilik sizden evvel geçenleri helak etmiş; onları kan dökmeye, haramı helal görmeye sevketmiştir”[6] ikazını yapmıştır.

Cimrilik, şiirlere de konu olmuştur. Nitekim bir şair, bu mevzuyu dizelerine şöyle yansıtmıştır:

İnsanları cömerde dost görüyorum.

Amma, halkın içinde cimrinin dostu olan hiç kimseyi görmüyorum.

Cimrinin, ailesi içinde bile kınandığını gördüm.

Bu sebeple cimri olarak anılmayayım diye kendi kendine ikramda bulundum.

Allah (cc), kullarına verdiği nimet karşılığında şükür ister. İsraf ise şükre zıttır. Hem kanaatsizliğe sebebiyet verir. Meşhur sahabi Abdullah b. Ömer, bir gün pazarda kırk paralık bir meseleden, iktisad için şiddetli pazarlık yapmış. Bir sahabe ona bakmış. Abdullah b. Ömer’in kırk para için böyle pazarlığı kızıştırmasını acip bir cimrilik zannederek, durumu anlamak için onu takip eder.

Baktı ki Abdullah b. Ömer evine girdi. Kapıda fakir bir adam gördü. Bir parça bekledi, ayrıldı, gitti. Sonra hanesinin ikinci kapısından çıktı, diğer bir fakiri orada da gördü. Onun yanında da bir parça bekledi, ayrıldı, gitti. Uzaktan bakan o sahabe merak etti. Gitti, o fakirlere sordu: “İmam sizin yanınızda durdu, ne yaptı?” Her birisi: “Bana bir altın verdi.” Sahabe: “Fe subhanallah! Çarşı içinde böyle kırk para için münakaşa etsin de sonra hanesinde iki yüz kuruşu kimseye sızdırmadan, nefsinin rızasıyla versin” diye düşündü. Gitti, Abdullah b. Ömer’i gördü. Ona dedi ki: “Ya İmam! Bu müşkülümü hallet. Sen çarşıda böyle yaptın. Hanende de şöyle yapmışsın.” Ona cevaben dedi ki: “Çarşıdaki vaziyet iktisat ve alışverişin esasından gelen bir halettir, cimrilik değildir. Hanemdeki vaziyet, kalbin şefkatinden ve ruhun kemalinden gelmiş bir halettir. Ne o cimriliktir, ne de bu israftır.”[7]

Müminler, israf ve cimrilik gibi vasıflardan beridirler. Yeme, içme, giyim ve sair harcamalarda israf etmezler. Cimrilik yapacak şekilde de kısmazlar. Yani ne ifrata kaçarlar, ne de tefrite… Onların harcamaları, israf ve cimrilik arasında vasattır. Allah (cc) bu hususta müminleri şöyle övmüştür: “Mallarını infak ettiklerinde israf etmezler, cimrilik de etmezler. Bunun arasında bir yol tutarlar.”[8]

Ölçülü davranmak, İslam nizamının temel kurallarındandır. Aşırı veya vasatın altında davranmak −israf ve cimrilik− dengeyi bozar. Cimrilik, ellerini boynuna bağlayan bir insan gibi tasvir edilebilir. İsraf ise elini son haddine kadar açıp saçıp savurmak şeklinde tasvir edilir. Her ikisinin neticesinde de zarar ve pişmanlık vardır ki bu durum ayet−i kerime ile sabittir: “Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme, büsbütün de açıp tutumsuz olma.  Yoksa pişman olur, açıkta kalırsın.”[9]

El− Emin olan Allah’a emanet olunuz.

İnzar Dergisi

[1] A’raf: 31

[2] Lem’alar−İktisat Risalesi

[3] Muhammed: 12

[4] İsra: 26−27

[5] Al−i İmran: 180

[6] Müslim

[7] Lem’alar, İktisat Risalesi

[8] Furkan: 67

[9] İsra: 129
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.