PKK’nin Gêra Cafer mezalimi ve destansı direniş -4

PKK’nin Gêra Cafer mezalimi ve destansı direniş -4

PKK’nin Kürdistan’da işlediği katliam ve cinayetlerin tanıklarından olan Gêra Cafer köyü dosyasının son bölümünde, 28 Mayıs 2014 tarihinde uğradığı silahlı saldırı sonucu şehid olan Hacı Mehmet Uğurtay’ın hayatını konu aldık.

Mardin’in Dargeçit (Kerboran) ilçesine bağlı Altınoluk (Gêra Cafer) köyünde PKK’liler tarafından 1991 ve 2016 yılları arasında katledilen köylülerin hayatından kesitleri konu olan haber dosyamız, PKK’nin dayatmamalarına ilk karşı çıkan Hacı Mehmet Uğurtay’ın (Xalê Mihemed) hayatıyla devam ediyor.

Çetin mücadele yıllarında en büyük arzusu şehid olmak olan Hacı Mehmet Uğurtay, bu arzusuna uzun yıllar sonra ulaşır. Uğurtay, 28 Mayıs 2014 tarihinde Dargeçit’te okul bahçesinde, aracında köyün öğrencilerini beklerken PKK’li iki kişi tarafından haince bir saldırıyla katledildi. 57 yıllık ömrünü İslam’a hizmet ve İslam düşmanlarıyla mücadele ile geçiren Hacı Mehmet Uğurtay, ardından iki gözü yaşlı eş ve 16 yetim bıraktı.

Aynı zamanda Gêra Cafer köyü muhtarı da olan Mehmet Uğurtay’ın hayatından kesitleri İLKHA’ya anlatan eşi ve oğlu, onun uzun ömründe PKK’ye karşı verdiği mücadeleye dikkat çektiler.

“Beş vakit namazını camide kılardı”

Ahmet Uğurtay, babasını anlatırken objektiflere görüntü vermek istemiyor. Bazen duygulanıp gözyaşlarını hâkim olamadığı görünen oğul Uğurtay, “Babam beş vakit namazını camide kılar bizi de yanında götürmeye gayret ederdi. Herkes tarafından sevildiği için köy muhtarı seçildi. Köyün her türlü sorunlarını çözer ve ihtiyaçlarını karşılardı. 17 yıl muhtarlık görevini sürdürdü. 1989 yıllarında servisçilik (yolcu taşımacılığı) de yaptı. Güvenilir olduğu için tüccarlar onu tercih ederdi.” dedi.

“Köyde ilim tahsil eden talebelere yardımcı olurdu”

Babasının ilme ve ilim tahsil eden talebelere büyük önem verdiğini belirten oğul Uğrurtay, “Özellikle köyde okuyan talebelere çok önem verir, ihtiyaçlarını giderirdi. İslami ilimlerin öğretilip yayılmasından mutlu olurdu. Faqîlere (talebelere) her zaman güzel tavsiyelerde bulunur, İslam’a hizmet etmeleri için uyarırdı.” diye hatırlattı.

“PKK özellikle İslami ilimleri öğrenen talebelerden haz etmiyordu”

“Muhtar olduktan sonra PKK onu sıkıştırmaya, tehdit etmeye başladı.” diyen Ahmet Uğurtay, sözlerine şöyle devam etti: “PKK özellikle İslami ilimleri öğrenen talebelerden haz etmiyordu. Onlara zarar vermeye niyetlenmişlerdi. Babam ‘Eğer bu talebelerin kıllarına zarar gelirse sizi mahvederim, canım pahasına da olsa onlara zarar vermenize müsaade etmem.’ demişti. PKK, köylülerin kendilerine destek vermeleri için babamı tehdit ettiler; bize haraç toplayacaksın, seni dinliyorlar, onları bize katılmaları için zorlayacaksın dediler. Babam bu şartları kabul etmeyerek ‘bu köylüler fakirdir, benden ne istiyorsanız isteyin ama köylüden hiç bir şey isteyemem. Ben kimsenin kapısına gidemem. Verecek bir şeyleri de yok zaten.’ demişti. Bir diğer alçakça istekleri daha vardı ki; kadınların onlarla bir araya gelmesiydi. Babam bunu duyunca PKK’lileri kovdu ve artık PKK ile mücadelesi başladı. Onun tek derdi mütedeyyin köylülerini bu alçak ve hayâsızca isteklerden korumaktı. Kürt haklarını korumak için yola çıktıklarını söyleyen bu güruhun amacının bizleri tamamen dinden koparmak olduğunu anlamıştı babam.”

“Ya bizim dediğimize gelirsin ya da seni öldürürüz”

Sık sık köye gidip gelen PKK’lilerle babası arasında geçen bazı diyalogları anlatan oğul Uğurtay, baskı ve zor sürece dikkat çekerek şunları dile getirdi:

“Bir gece Çalışkan (Heştwan) köylülerinin de bulunduğu kalabalık bir heyet babam ve köylülerle konuşmaya gelmişlerdi. Babam önceleri bu toplantıya katılmak istemedi. Ama köylülerin ısrarları sonucunda toplantıya katıldı. Köylülerle konuşmaya gelen PKK’li grup babama, ‘Gençlerinizi dağa göndermeniz lazım. Bu köyü bizim emrimize koyacaksın’ dediler. Ama babam, Müslüman ve iman sahibi bir insandı. Kur’an ve sünnet yolundaydı ve bunu kabul etmesi mümkün değildi. Onlara dedi ki; İstediklerinizi hiçbir suretle kabul etmiyorum ve yapmayacağım. Bizden uzak durun. Daha sonra kadınları getirmelerini istediler. Babam bunu duyunca sert tepki göstererek. Şayet buraya bir tek kadın bile getirseniz kan dökülür, ya siz beni öldüreceksiniz ya da ben sizi. Defolun gidin dedi. O gün gittiler. Ancak 10 gün sonra tekrar geldiler. Babama son sözlerini tehditvari bir şekilde şöyle söylediler. Ya bizim istediklerimizi yerine getirip bizimle olursun. Ya buradan gideceksin ya da seni öldürürüz dediler. Yine bir gün köye gelen bir grup PKK’li, köyde sempatizanları olan bir evde toplandılar. Babamı da çağırdılar ben de o zaman on iki yaşlarındaydım olaya şahit oldum. Babam bir kaç yaşlı köylüyle gitti. O zaman köylülerin çoğu Konya’ ya çalışmaya gitmişlerdi. Bende o evin yanına gitmiştim. Az sonra evden tekbir sesleri geldi. Baktım ki PKK’li birisi babama silahının dipçiğiyle vuruyordu. Babamın kaşı yarılmış ve kan akıyordu. Bu sesleri duyan ve köylümüz olan Çalışkan’da (Heştwan) imamlık yapan yeni evli şehit Abdurrahman Kaya onlara tepki göstererek, ne yapıyorsunuz? Bu mazluma niye zulüm ediyorsunuz, yeter artık deyince onlardan biri yeni bıraktığı sakalından tutarak saldırdı ve kafasını duvarlara vurmaya çalıştı. Daha sonra bağrışmalar gelince ve ev halkı tepki gösterince saldırmayı bırakıp oturun dediler. Ve ikisinin kimliklerini isteyip bilgilerini kırmızı kalemle yazıp babama şöyle dediler; Sana bir hafta süre ya bizim dediğimize gelirsin ya da seni öldürürüz.”

“Abdurrahman Hoca’nın hanımı kocasının cenazesinin başında sabaha kadar bekledi”

Çalışkan köyünde imamlık yapan Molla Abdurrahman’ının şehadetine de değinen Ahmet Uğurtay, “Daha önce Şehit İmam Abdurrahman Kaya’ya da hutbelerde PKK propagandası yapmalarını söylemişlerdi, ama o da kabul etmemişti. Bu arada babam hastaneye gitti. Abdurrahman Hoca’da imamlık yaptığı köye gitti. Onun evine giden PKK’li grup önce onu evde bulamadılar. Daha sonra tekrar geldiklerinde evdeydi ve onu evden zorla çıkardılar. Bir evin damında bulunan yaz aylarında üzerinde yatılan demir tahta tutundu ve bırakmadı. Onu dağa götürmek için uğraştılar. Elini silah dipçiğiyle parçaladılar, yine de başaramayınca ensesinden bir şarjör mermi sıkmak suretiyle şehit ettiler. O gece hanımı tek başına cenazesinin başında kaldı, köyden hiç kimse müdahale etmedi. Daha sonra onu köye getirip defnettik.” dedi.

PKK, Mehmet Uğurtay’ı dağa kaçırmaya çalışıyor…

Mola Abdurrahman’ın şehadetinin ardından PKK’lilerin, bu defa babasını öldürmek için köye geldiklerini kaydeden Uğurtay, şunları anlattı: “Mola Abdurrahman’ın taziyesi sürerken babamın köye geldiğini öğrenen PKK’liler babamı çağırıp konuşacaklarını söylediler. Köyden birkaç kişiyi onu çağırmaları için gönderdiler. Gelenlere babam, ‘Bakın bunlar beni öldürmeye gelmişler, kalleşlik peşindeler onlara güven olmaz, gelmeyeceğim’ dediyse de ısrarları sonucunda onların yanına gitti. Babamın şehit olmadan önce bize anlattıklarına göre, onu öldürmek için götürmeye gelmişlerdi. Taziye evinin içinde yapılan tartışmalardan sonra, Babamı iki kişi kendilerine yol göstermesi bahanesiyle onu köy dışına çıkarmaya çalıştılar. Onlar giderlerken, köye gelen ve PKK’li olduklarını köylülerin bildiği Heştwan köyünden 10 kişilik grup oturuyordu. Olayı gören dayım Beşir onu öldüreceklerini anlayınca bu gruba gelip şunları söyledi. ‘Bakın eğer birimize bir şey olursa hiç biriniz buradan sağ çıkamazsınız’ deyince birini gönderip PKK’li grup başına durumu anlatması için yolladılar. Giden kişi onlara seslendiği sırada, babam onu tutanın elinden kendini kurtarıp kaçmaya başladı. Ardından ateş etmeye başladılar. Babam o saldırıda omzundan ve elinden yaralandı.”  

“Mayın patlamasında 11 yaşında bir çocuk şehit oldu”

PKK’nin daha sonraki yıllarda Gêra Cafer’e ambargo uyguladığını aktaran Uğurtay, “7 yıl süren bu ambargo süresince babam canı pahasına köyün dışına çıkar ve erzak getirmeye çalışırdı. Ambargo sırasında köy dışına çıkmak isteyenlerin yoluna mayınlar döşüyorlardı. Mayın patlamasında 11 yaşında bir çocuk şehit oldu. Pusu kurdular 5 kişiyi şehit ettiler. Tüm bunlara rağmen babam ve arkadaşları PKK zulmüne karşı koyup, bölgede hâkimiyet kurmasına engel oldular. Çok eziyet çektiler. Onların mücadelesi, diğer köylere de cesaret verdi.” diye konuştu.

“Her şey Allah içindi”

Hacı Mehmet Uğurtay’ın ilk eşi olan Menice Uğurtay, ‘Her şey Allah içindi’ diyerek başladığı sözlerine şöyle deva etti: “Onun gidişiyle her şeyimizle yalnız kaldık. Ama ne yaptıysak Allah içindi. Ona ve arkadaşlarına çok eziyet ettiler. Onu, sırf Allah vardır ve onun yolundayız dediği için dövdüler ve sonra şehit ettiler.  Bir günlük ömürleri de olsa İslam davasından vazgeçmeyeceklerini söylüyorlardı. Mürtetler onları bu yüzden öldürdüler, ortada başka hiç bir neden yoktu. Onlar İslam için her şeyi göze almış, zulme karşı birbirlerine el vermiş Müslümanlardı. Bu yolda da canlarını feda ettiler. Biz de çocuklarımızla onların yolundan gideceğiz.”

“Arkadaşlarının hepsi şehit oldu yine de direndi”

Birçok arkadaşı şehit edilmesine rağmen eşinin direnişinden vazgeçmediğini kaydeden Menice Hanım, “Şehit bu yolda tüm arkadaşlarını kaybetti. Ama yine de hiçbir şeyden vazgeçmedi. Telkin ve uyarılara rağmen doğru bildiği yoldan ayrılmadı. Onun tek düşmanı PKK idi. Başka düşmanı yoktu. Sonunda PKK onu şehit etti. Ailesine karşı çok merhametliydi. Ondan hiçbir baskı görmedik. Tüm çocuklarını İslam terbiyesiyle yetiştirdi. Rabbim zalimlere hakkımızı bırakmasın.” diye konuştu. (M. Salih Keskin – İLKHA)












 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.