Rakamlarla din ve dini hayat

Rakamlarla din ve dini hayat

Din konusu her ne kadar basit gibi görünse de aslındahayli zor ve karmaşıktır. Konuyu, enine-boyuna anlamak için önce makro seviyede genel durumu göz önüne alıp sonra genel çerçeveyi çizmek lazım.

Din konusu her ne kadar basit gibi görünse de aslındahayli zor ve karmaşıktır. Konuyu, enine-boyuna anlamak için önce makro seviyede genel durumu göz önüne alıp sonra genel çerçeveyi çizmek lazım. Bu bir anlamda sosyal bilimcilerin sıkça kullandığı tabirle, "fotoğraf" çekmeye benzer. Ancak biz, fotoğraf çekme durumunda olmadığımız için, başkalarının çektiği fotoğrafa bakacağız. Aslında bu bir fotoğraftan ziyade resimdir. Aktüel-popüler yönüyle resmi yapanlar ile hakikatin kendisi çok az noktada örtüşür. 19.yy.dan beri, genel bir kural olarak bilginin bilimsel nitelik kazanması, matematik ve geometrinin diliyle ifade edilebilir olmasına bağlanmıştır. Bu yüzden kamuoyu araştırması yapan kuruluşlar, her sene veya iki senede bir toplumun nabzını tutmaya çalışırlar; hem makro hem de mikro seviyede toplumu takip ederler. ABD'de meşhur Pew ve Gallup; Avrupa'da Eurobarometre bu türden işlev üstlenen kuruluşlardır.

Pew, 2002 yılında dünyanın belli başlı ülkelerinde dinle ilgili bir araştırma yaptırmıştı. Sorulan sual şuydu: "Din, hayatınızda çok önemli bir yere sahip mi?" Soruya olumlu cevap veren ülkelerin başında, Afrika ülkeleri birinci sırada yer almakta idi. İkinci sırada Asya ülkeleri, üçüncü sırada Latin Amerika ülkeleri, dördüncü sırada ABD ve beşinci sırada Avrupa ülkeleri geliyordu. Avrupa ülkelerinden İngiltere'de, "din, hayatımızda çok önemli bir yere sahiptir" diyenlerin oranı %33, Kanada'da %30, İtalya'da %27, Almanya'da %21, Japonya'da %12, Fransa ve Çek Cumhuriyeti'nde %11, Polonya'da %36 gözüküyordu. Tersinden bakılırsa bu yüzdelerin aksi oranları, dinin, hayatında önemli olmadığını düşünenleri göstermekteydi.

Eurobarometre de 2006 yılında yaptığı araştırmada aynı soruyu sordu. Dini, hayatlarında önemli addedenlerin oranı, Estonya'da %20, Finlandiya'da %23, Letonya ve Çek Cumhuriyeti'nde %27, Hollanda ve Danimarka'da %31, İtalya'da %63, Kıbrıs Rum kesiminde %81 ve Balkanlar'da %70.  Kuzey Avrupa ülkeleri genel olarak ele alındığında, tüm araştırmalar şu sonucu ortaya çıkarmaktadır: Kuzey Avrupa ülkelerinin %70 ile 80'i, dini, hayatında önemli kabul etmiyor ve dine önem vermiyor. Bu sonucu, gelişmişlik düzeyiyle, refah seviyesiyle ilişkilendirenler olsa da, bu fikri yalanlayan ve tamamen çürüten başka rakamlar da yok değil. Mesela ABD'de, dini, hayatında önemli görenlerin oranı %70 olarak çıkıyor. Halbuki Amerika, Kuzey Avrupa ülkeleriyle mukayese edildiğinde refah seviyeleri, gelir düzeyleri, fert başına düşen milli gelir aşağı-yukarı aynıdır, hatta Amerika'nın daha iyi durumda olduğu söylenebilir.

"Tanrı, bizim için hiçbir şey ifade etmiyor", diyenlerin oranına bakıldığında tablo şu: Norveç %52, Danimarka %49, İsveç %55. Kuzey Avrupa ülkelerinde, "ayda en az bir kere kiliseye gidenler" Hollanda, İngiltere, Almanya, İsveç ve Danimarka'da %10'dan az. İncil okuyorlar, fakat kiliseye devam etme oranları hayli düşük. "Hiç kiliseye gitmeyenler"in oranı Batı Avrupa'da %48; %52'si ise ayda-yılda bir-iki kere gidiyor. Doğu Avrupa'da da durum iç açıcı değil; kiliseye devam etme oranı %44.  Ancak yapılan bu anket 2003 tarihli. 2006-2007'ye doğru geldiğimizde dini hayatın, Doğu Avrupa'da önem kazanmaya başladığını ve oranlarda yükselme kaydedildiğini görüyoruz.

Avrupa'dan sonra ABD'ye bir göz atmakta yarar var: ABD halkının %80'inin hayatında din, bir fenomen olarak var; dine belli düzeylerde önem veriyorlar. Yakın tarihte Amerikan halkına soruluyor: "Din, hayatınızda ne kadar önemli?" Din, hayatımda çok önemli diyen Hıristiyanların oranı %73; diğer din mensuplarında ise %60. "Allah'a yakınlık seviyeniz nedir?" sorusuna verilen cevaplar da şöyle; Hıristiyanların %90'ı, az veya çok yakınız derken, Hıristiyan olmayanlarda aynı cevabı verenlerin oranı %77. Burada Amerika'yla ilgili başka bir bilgi var ki, bununla şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: Kendini Hıristiyan olarak tanımlayan ve dinin hayatında önemli olduğunu beyan eden nüfusun %78'i Hıristiyan. Dine bağlı olmayanların oranı %16, ateistler %4 -ki bunlar kategorik olarak ve sistemli bir şekilde ateizmi tercih ettiklerini söylüyorlar-, Yahudiler %1,7, Budistler %0,7 ve Müslümanlar %0,6. Tabloya bakıldığında 1960 ile 2005 yılları arasında önemli kaymalar olduğu görülür. Söz konusu kayma, Katoliklerin sayısındaki artış, Protestanların sayısındaki bariz düşüş gösteriyor. Protestanlar ve Yahova Şahitleri sürekli bir biçimde kaybediyorken bunlardan ayrılanlar ya Evanjelik oluyor ya da ateizmi tercih ediyorlar. Dolayısıyla 1960'larda ABD'nin 2/3'si Protestan iken, 2008 yılında bu oranın %51'lere düşmüş olması, Amerika'da Protestanların kaybettiğine işaret ediyor.

Batı dünyasıyla ilgili bilgileri verdikten sonra şimdi de İslam dünyasına bakalım: 2002 yılında Pew'in yaptığı araştırmada, "Din hayatınızda çok önemli bir yere sahip mi?" sorusuna "evet" cevabını verenlerde en yüksek oran Senegal'de %97, Endonezya %95, Hindistan, Nijerya %92, Pakistan, Fildişi %91, Türkiye %65. Öte yandan Türkiye, Mısır ve İran'ı birbiriyle mukayese ettiğimiz zaman üç farklı pratiğin ortaya çıktığını görüyoruz.

Mısır'da dini hayat, ibadetler seviyesinde seyrediyor, yani namaz kılmak, oruç tutmak, Kur'an okumak gibi gündelik hayatta yerine getirilmesi zorunlu olan ibadetler noktasında dini hayatın en yüksek olduğu yer Mısır'dır. Dışardan bakıldığında da toplumun Müslüman bir görüntü oluşturduğunu görmek mümkün. Ayrıca Kahire'de içki satışı yasaktır; sadece turistik mekanlarda ve Hıristiyanların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde serbesttir. Başı açık kadın sayısı da yok denecek kadar azdır. Önemli bir husus da, Mısır'da sivil ve medeni hayatın İslam Hukuku'na göre düzenleniyor olmasıdır. Hepsi olmasa da Ceza Hukuku'nun bir kısmı da böyledir. Otoriter, otokrat yönetimin olduğu Mübarek döneminde durum öyleydi; sadece İdare Hukuku, İslam şeriatına göre düzenlenmiyor. Arap ülkelerinin çoğunda durum, aşağı-yukarı böyledir, bu Baas yönetimindeki Suriye'de dahil. Körfez ülkelerinden Kuveyt'te namaz kılma oranı, herhangi bir baskı olmaksızın, %99'dur.

İran'a geldiğimizde dini hayat, ritüeller seviyesinde çok yüksek olmasına rağmen, namaz kılma, oruç tutma oranları düşüktür. Özellikle Hz. Hüseyin'in şahadet yıldönümü, üçü, yedisi, kırkı veya bir imamın şehit edildiği ya da başkaldırdığı gün gibi olayların seremonileri, anma toplantıları ve ritüelleri devamlı olarak yoğun katılımlarla gerçekleşir.

Türkiye'ye gelince, 2006 yılında Estima'nın yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye'de oruç tutanların oranı %86,7, namaz kılanların oranı da %46,7. Beş vakit namaz kıldığını söyleyenlerin arasında kadınların oranı %51,7,  erkeklerin oranı %42,3. Araştırmanın dikkat çeken sonuçlarından biri Kur'an okuyanların oranının %55 olması. Demek ki cumhuriyetin ilk yıllarından beri, Süleyman Tunahan ve diğer hoca efendilerin –Allah hepsinden razı olsun- Kur'an okumayı teşvik etmeleri ve neredeyse tüm mesailerini ve faaliyetlerini buna teksif etmeleri çok güçlü bir gelenek olarak bugünlere gelmiş bulunmaktadır. Tekparti döneminde dahi halk çocuklarına Kur'an öğretmek, hatta yer altında hafız yetiştirmek üzere büyük mücadele vermiştir.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.