Şehid Dr. Abdulaziz Rantisi

Şehid Dr. Abdulaziz Rantisi

Bana kalsa Apaçiyi tercih ederim

Bir insan düşünün ki ölüm başında kol geziyor. Bir insan düşünün ki şehadetinden çok az bir zaman önce: “Şudur en son dileğim / koy beni cennete ey Rabbim!” diyerek ölüme uçuyor. Yine bir insan düşünün ki “Hastalıktan yahut kalp krizinden ölen de, Apaçi Helikopterlerinin saldırısına uğrayan da dünyaya veda eder. Bana kalsa Apaçiyi tercih ederim” diyerek ölümler arasında tercihini Apaçi helikopteriyle şahadetten yana koyuyor. Yani ölümü boynuna yazgı bellemiş bir insan… İşgalcilerin hayatı sevdiği kadar, ölümü seven bir insan… Dr Abdülaziz Rantisi…

Şeyh Ahmed Yasin’in şahadetinden 25 gün sonra, yani 17 Nisan 2004 tarihinde kadim dostuna yeşil kuşun kursağında uçtu Rantisi. Gönüller tıpkı Şeyh Yasin’in şehadetinde dağlandığı gibi tekrar dağlandı. Bitmek bilmeyen beddualar, lanetler işgalci İsrail’e yağarken; rahmet ve mağfirete dair dualar Rantisiye adandı.

23 Ekim 1947’de Filistin’in Yafa ile Uşdud şehirleri arasında kalan Yebna Köyünde dünyaya gözlerini açtı. Doğumundan altı ay sonra İşgalci İsrail’in devlet olarak ilanıyla birlikte köyleri de işgale uğradı. Böylece ailece Gazze’nin güneyindeki Han Yunus Mülteci Kampına sığındılar. Ailesi köyün en zengini ve en geniş arazilerine sahipken şimdi yoksullukla boğuşuyordu.

Bu şartların farkında olan Rantisi ailesinin 11 ferdine katkıda bulunmak gayesiyle altı yaşından itibaren okuldan arta kalan zamanlarda çalışmaya başladı. Çok zeki ve çalışkan olduğu o yaşlarda fark ediliyordu. 1965 yılında liseyi bitirdikten sonra her Filistinli gibi o da üniversite tahsili için Mısır’ın yolunu tuttu. 1970 yılında Kahire Tıp Fakültesinden yüksek başarıyla mezun oldu.

Okul hayatı boyunca birçok Filistinli öğrenci gibi hor görülüp ezildi. Üstün başarı ile mezun olunca da okul yönetimi tarafından vatanına geri dönmemesi istikbal va’d eden bir gelecek için Mısır’da kalması istendi. Ama o işgal altındaki vatanına geri dönmeyi, halkına hizmet etmeyi tercih etti.

Gazze’ye dönüp hem doktorluk yaptı, hem de çocuk sağlığı konusunda yüksek lisans ve doktora tahsilini gerçekleştirdi. 1976’dan itibaren de mülteci olarak sığındığı Han Yunus’un Nasır Hastanesinde doktor, iki yıl sonra da Gazze İslam Üniversitesinde de öğretim görevlisi olarak çalıştı. Doçent ve Profesör olana kadar bu üniversitede ırsi yollarla geçen hastalıklar ve çocuk sağlığı üzerine dersler verdi.

Rantisi, ilmi çalışmalarında olduğu gibi, sosyal hayatında, davasında ve direnişte de yıldızı parlayan bir şahsiyetti. Gençliğinden bu yana şeyh Ahmed Yasin’in sohbetlerinde bulunmuş, dizi dibinde yetişmişti. Direnişin İslami ve onurlu olmasından yana takındığı tavır neticesinde bir ömrü Şeyh Yasin’le beraber geçirdi.

1987 yılında Hamas’ı kuran yedi kişiden biri de oydu. Hamas’ın kurulmasındaki amaç, işgalci İsrail’e karşı fiili bir mücadele vermek ve bir halk ayaklanması gerçekleştirmekti.

7 Aralık 1987’de başlayan 1. intifadayı tamamen yönlendiren, Hamas oldu. Halkı örgütleme faaliyetleriyle görevlenen Rantisi, işe önce çalıştığı üniversiteden başladı. Üniversitenin öğrenci meclisi ve halk arasında sıkı bağlar kuruldu. 10 Aralık 1987 tarihinde de Hamas işgale karşı en kapsamlı cihadını başlattığına dair ilk bildirisini yayınladı.

1. İntifada’dan 37 gün sonra bir gece yarısı evi kuşatılan Rantisi tutuklandı. Kalabalık bir askeri güçle evinin kapısı kırılarak içeri girilmişti. Hamas’ın lider kadrosundan ilk tutuklanan, böylece Rantisi oldu. Bir ay kadar süren zindan hayatından sonra serbest bırakıldı. Fakat bir ay sonra tekrar tutuklanınca 2.5 yıllık bir zindan hayatı yaşadı. İsrail mahkemeleri her yargılamada hakkında hüküm vermeden davasını erteliyordu. Zira ellerinde aleyhinde kullanabilecekleri delilleri bulunmuyordu. Böyle bir yargı işkencesinden sonra 4 Eylül 1990 tarihinde yine serbest bırakıldı.

Toplam yedi yıl işgalci İsrail’in zindanlarında kalan Rantisi’nin hayatındaki en önemli merhale, Güney Lübnan’ın Mercu’uz- Zuhr bölgesine 415 arkadaşıyla sürgün edilmesiydi. Bir yıla yakın süren bu sürgün hayatında da boş durmayıp öne çıkan yine oydu. Zira sürgündekilerin sözcüsüydü. Mazlumiyetlerini en uygun sözcüklerle dile getiren, işgalci İsrail’in zulmünü söz kılıcıyla dünyaya ilan eden yine Rantisiydi. Sürgün edilenlerin çoğunluğu üniversite hocası ve önde gelen insanlardı. İşgalci İsrail’in bu sürgünden gayesi intifadayı inkıta’a uğratmak ve Hamas’a darbeler vurmaktı. Bu gayeye binaen başta batı olmak üzere bazı ülkeler sürgündekileri mülteci olarak kabul edebileceklerini dile getirdilerse de, bu 415 insan Filistin’e dönme dışında hiçbir öneriyi kabul etmediler. Kışın soğuğu, yazın sıcağı onları ısrarlarından döndürmedi. Birlik ve beraberlik içinde Rantisi’nin önderliğinde yekvücut olup 17 Aralık 1993 tarihinde vatanlarına dönüşlerini sonunda işgalci İsrail’e kabul ettirdiler.

Bu dönüşün sevinci üzerine Rantisi’nin tutuklanışının gölgesi düştü. Suçu sürgündekilerin sözcüsü olmaktı. Bi’ru’s-Seba Hapishanesinde tek kişilik bir hücrede elleri ve ayakları bağlı bir şekilde tutuldu. Günde sadece bir saat zincirli bir halde havalandırmaya çıkarılıyordu. Ailesiyle de görüştürülmüyordu.

Hapishanede şeker hastası olması ve sağlığının kötüye gitmesine rağmen izzetinden, onurundan taviz vermedi. Hafızlığını bu şartlar altında tamamlayıp bitirdi. Sürgünlerin sözcüsü olma gibi şerefli bir suçla 4 yıla yakın zindanda tutuldu. Hiçbir zaman gördüğü eziyet ve işkencelerden dolayı şikâyette bulunmadı.

Şeyh Yasin’le birlikte Mecda Hapishanesindeyken onun hem eli, hem kolu olacak şekilde hizmetinden geri durmadı. Hayatı; direniş ve izzet olarak gören bakış açısı, zorluklar içinde dahi istikbale dair umutlarını durmadan yeşertti.

O, yeri geldiğinde gülümsemeyi / şakalaşmayı ihmal etmeyen biriydi. Şeyh Yasin’le beraber zindanda oldukları bir dönemde pireler kendilerine musallat olmuştu. Fakat pireler Şeyh Yasin’i hiç rahatsız etmiyorlardı. Bir gün dayanamayıp; “Efendim! Pireler neden sizi rahatsız etmiyor?” diye sormuştu. Şeyh Yasin gülümsemiş; “Benim gibi bir zayıftansa sizin gibi besili olanlara gitmeleri doğaldır” demişti. Herkes bu söze gülerken Rantisi, asıl tespiti yapmıştı; “zannımca…” demiş. “Rabbim ellerinizin olmayışına ve kendinizi kaşıyamayışınıza binaen onları size musallat etmiyor.”

Rantisi’nin kılıç gibi keskin dili sadece işgalci İsrail’e değil, Özerk Yönetime de yöneliyordu. 9 Nisan 1998’de Muhyeddin Şerif’in şehid edilmesinin sorumlusu olarak özerk yönetimi gördüğünü söyleyen Rantisi, iki yıla yakın bir süre de özerk yönetimin zindanlarında kaldı. Özerk yönetim İsrail ile istihbarat işbirliği anlaşması yapmıştı. Hatta bazı ileri gelenlerin İsrail’in suikastları için bilgi verdiği dahi konuşuluyordu. Bunları dile getiren Rantisi’nin iki yıl tutuklu kalması özerk yönetim ayıbıydı.

2002’de yol haritası planı gündeme gelince Hamas’ın sözcüsü olan Rantisi, bu plana karşı olduklarını ve işgal devletiyle masa başında bir anlaşmayı kabul etmeyeceklerini, tüm vakarıyla açıkladı. O, Hamas’ın susmayan onurlu sözcüsü, kılıç gibi keskin diliydi.

Bu şekilde yüreği, bileği ve diliyle işgalci İsrail’e ve yandaşlarına karşı koyan Rantisi, tehlikeli bir kişilik olarak ortadaydı. 10 Haziran 2003 sabahı işgalci İsrail Helikopterlerinin füze saldırılarına maruz kalmasına rağmen, Allah’ın lütfuyla yaralı olarak kurtuldu.

22 Mart 2004 günü şehid edilen Şeyh Ahmed Yasin’den sonra Hamas’ın başına getirildi. Bağrından birçok önder çıkartmaya muktedir bir güçle İsrail’e, izzet ve onurla direnen Hamas, onun önderliğinde yoluna devam etti.

Rantisi, halefi olmuştu Şeyh Yasin’in. Yani kelle koltukta yaşamanın, ölüm nefesini ensesinde hissetmenin, onur ve izzetle direnmenin, Kudüs ve Filistin’in azatlığı için meydanlarda olmanın halefiydi Rantisi… Yani şehadetin de halefi…

Nitekim 17 Nisan 2004 günü Gazze’nin kuzeyindeki el Ğıfari mahallesindeki el Cela caddesinde yazımızın başında zikrettiğimiz temennisi üzere işgalci İsrail’in ABD yapımı Apaçi helikopterlerince arabasına fırlatılan füzelerle ağır bir şekilde yaralandı. Şifa hastanesine kaldırılmasına rağmen şehadet haberi tüm Filistin’i yasa boğdu.

Sık sık tutuklanması, sürgün yaşaması ve ölüm şekliyle hayatı ancak şu üç kelimeyle özetlenebilir. Zindan, sürgün ve şehadet…

Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi üzerlerine olsun.

İnzar Dergisi

[1] Gerek Dr. Rantisi ve gerekse de Şeyh Ahmed hakkında daha doyurucu ve daha geniş bilgi elde etmek isteyen okuyucularımız dua yayıncılık tarafından yayınlanan “Pir-i İntifada Şeyh Ahmed Yasin” ve “Şehid Dr. Abdülaziz Rantisi hatıralar” adlı kitaplardan faydalanabilirler.
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.