Şehid Fahreddin Çelik unutulmadı

Şehid Fahreddin Çelik unutulmadı

5 Ekim 1992'de PKK'nin kurduğu pusuyla şehid edilen Molla Fahrettin Çelik, şehadetinin yıldönümünde rahmet ve minnetle yad ediliyor.

İslam'a adanmış bir hayata sahip olan Şehit Fahreddin Çelik, tarih 5 Ekim 1992'yi gösterdiğinde PKK kurşunlarının hedefi olmuştu.

90'lı yıllarda zirve yapan zulüm furyasında, Müslüman Kürd halkına her gün yeni acılar yaşatılıyordu. Bazen devletin derin unsurları bazen de PKK'nin kendisine biat etmeyenlere karşı gerçekleştirdiği saldırı ve katliamlar, artık sıradan bir hâl almıştı. İşte bu saldırılardan birinin hedefi de Batmanlı âlim bir babanın oğlu olan Şehit Fahreddin Çelik idi. Bir gece vakti evinin önünde silahlı saldırıya uğrayan Çelik, PKK'nin namlusundan çıkan kurşunlarla ruhunu Allah'a teslim etmişti.

Şehit Fahreddin Çelik, tarih 5 Ekim 1992'yi gösterdiğinde, gece saat 22.00 sıralarında PKK'liler tarafından uzun namlulu silahlarla tarandı. Çelik, vücuduna isabet eden kurşunlar sebebiyle oracıkta hayata gözlerini yumdu.

Davet hareketi oluşturmuştu

Aslen Batman'ın Gercüş ilçesine bağlı, Ulaş (Zêliyê) köyü nüfusuna kayıtlı olan Fahreddin Çelik, âlim bir babanın üçüncü çocuğu olarak 14 Şubat 1969'da dünyaya geldi.

Çocukluğundan itibaren İslami hizmetlerde yer alan Fahreddin Çelik, daha ortaokul öğrencisi iken çevresi tarafından kendisine "Molla" denilmeye başlanmıştı. Öğrenim gördüğü okulda mescit açılmasına vesile olmuş ve farklı camilerde Kur'an-ı Kerim dersleri vermişti

1983 yılında Şırnak'ın İdil ilçesinde bulunan YİBO'da ortaokul okurken, tamamıyla bir davetçi sorumluluğuyla hareket etmişti. Öğrenciler, öğretmenler ve fırsat buldukça dışarıda İdil halkı onun davet alanındaydı. Her defasında farklı camilere giderek imamlarla tanışır ve bunu da bir davet bilinciyle yapardı. İ

1986'da Mardin İmam Hatip Lisesi'ne gittiğinde artık sadece okuduğu alan değil, diğer bütün okulları davet alanı olarak seçmiş ve her okulda diğer arkadaşlarıyla adeta bir davet hareketi oluşturmuştu. Bir taraftan sık sık kitap evlerine giderek onlarla tanışma, diğer taraftan da diğer İslami camialarla farklı diyaloglar geliştiriyordu.

Tüm zamanını İslami tebliğe ayırdı

Öğrenciliği boyunca her teneffüsü daha çok öğrenciye ulaşmanın fırsatı olarak görüyordu. Bunun neticesinde de farklı sohbet halkları oluşturmuştu. Tüm zamanını İslami tebliğe ayırdığı için derslerine zaman ayıramıyordu. Öğrenciliğinin Müslüman davetçi kimliğinin önüne geçmemesi gerektiğini söylüyor ve esas görevinin davetçi olduğunu yaşamıyla gösteriyordu. Mardin İmam Hatip Lisesi'nde İslam'ı en güzel temsil etme gayreti, İslam'ın insana verdiği değer ve insanın aradığı tüm hakları İslam sancağı altında bulabileceğini her fırsatta dile getiriyor ve dolayısıyla solcuların temiz dimağları tahriklerine engel oluyordu. Beşerî sistemin maskelerini düşürmelerine birçok defa şahit olmuş ve bundan rahatsız olmuştu. PKK'liler kendi yöntemleriyle onu cezalandırmayı kolluyorlardı ve bundan dolayı 1990 yılında Mardin'de tatil döneminde yalnız olduğu sırada PKK'lilerden bir gurubun saldırısına uğramıştı.

Hayatının her anında ihlas vardı

Hayatının her anında ihlas vardı. Dava arkadaşlarına bağlılığı kardeşten öteydi. Tanış olduğu ve birlikte yol aldığı dava arkadaşlarına sevgisi bağlılık derecesindeydi. Kendilerine dostluk eli uzattığı kişilerin güven duydukları ve kendileri için 'sağlam bir dost' diye nitelendirdikleri bir şahsiyete sahipti. Beraber yaşadığı kişilere daima bir güven veriyordu. Onunla beraber olanlar onun varlığıyla kendilerini emniyette görüyordu. Adeta kendileri için onu güvenli bir liman addediyorlardı. Cana yakın ve samimi davranışlarıyla da beraberindekilere huzur veriyor, İslam kardeşliğinin nasıl olması gerektiğini gösteriyordu. Daima arkadaşlarını kendisine tercih eden ve arkadaşlarının başına gelen sıkıntı ve meşakkat karşısında kendisini öne atan ve kardeşlerine siper olan büyük bir kişiliğe sahipti. Sıkıntıda olan kardeşlerinin kendisine ihtiyaç duyduğu zaman, gece dahi olsa fark etmez tehlikelere aldırmadan yardımlarına koşardı. Güzel ahlakı, yaşamı olmuştu. Fedakârlık ve dava bilinci bütünleşmiş, yerinde durmaz bir hareketliliğe sahipti.

1992'ye gelindiğinde şehit Fahreddin cehd, çaba ve gayretleriyle bulunduğu mahallede tamamıyla konuşulmaya başlanmıştı. Mürtet örgüt iradesini kıramadığı Şehit Fahreddin'i ortadan kaldırma girişimlerinde bulunmuştu.

1992'nin 5 Ekim'i olan son gecesi hem hâl hatırlarını sormak ve hem de gelen misafirlerle sohbet etmek için uğradığı evde sohbetin ardından önlerine getirilen meyvelere bakarak, 'Bunlar bana cennet meyvelerini hatırlatıyor. Maşallah bu aralar sanki karşılaştığım her şey şahadet vaktinin yaklaştığının bir işareti gibi önüme çıkıyor.' der. Eve döndüğünde kapı komşusu yanına gelir. Biraz sohbetin ardından kalktığında Şehit Fahreddin, kirada kaldığı evin önüne ördüğü duvarda eksiklikleri gidereceğini söyler. Komşusu 'Bu gece çok geç oldu, yat, yarın yaparsın.' dediğinde Şehit Fahreddin, 'Sabah işe gideceğim, belki akşam dönünceye kadar kurur da kapıyı takarım.' diyerek biraz uğraşacağını söyler.

Karşı evden Şehit Fahreddin'i gözetleyip fırsat kollayan hainler, yalnız kaldığını üstüne üstlük tam bir meşguliyet içerisinde olduğunu görürler. İslam'ın ve Kürt halkının baş belası PKK militanları 10 kişilik bir grup ile yanına sinsice sokulurlar. Tarih 5 Ekim 1992'yi gösterdiğinde otomatik silahlar ile ateş etmeye başlarlar. Şehit Fahreddin'in tekbir sesleri silah seslerine karışır. (İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.