Hürriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek'e açıklamalar yapan Demirtaş, Kobani için sokağa çıkma çağrısı yaparken olacakları hiç öngöremediklerini belirterek, basiretlerinin kapalı olduğunu ortaya koydu.
6-8 Ekim olaylarında saldırıların 1. hedefinin HÜDA PAR binaları, fakirlere Kurban eti dağıtan üyeleri ve HÜDA PAR bileşenleri olan İslami Sivil Toplum Kuruluşları olduğunu görmezden gelen Demirtaş, “Olaylar sırasında ölenlerin çoğu HÜDA PAR üyesi gibi yansıtıldı ama hiç siyasetle ilgisi olmayan insanlar da yaşamını yitirdi. Güvenlikçilerin öldürdüğü kişiler var. Sivillerin öldürdüğü HDP’liler var. Her kesimin muhasebe yapması lazım. Hükümet işin ucuzuna kaçtı, faturayı HDP’ye kesmeye, HDP’yi siyasi lince tutmaya çalışıp işin içinden çıkmak istedi." ifadeleriyle AK Parti hükümetini suçladı.
Sorumluluğu kabul etmeyen Demirtaş, açık kalan bir yaraya işaret ederek, “Bunlardan biz sorumlu olsaydık hesabını vermekten çekinmezdik. Hükümet ‘düşman’ı yanlış yerde arıyor. Tehlike olan HDP değil, açık olan yaradır. Bölgede bu yarayı kaşımak isteyen çok kesim var. Bu yara kapatılırsa, provokasyona uygun zemin ve fırsatlar yaratılmazsa, bir daha bu tür şeyler yaşanmaz. Bu yara açık kaldıkça, HDP olur olmaz, bu yarayı kaşıyanlar hep çıkar.” dedi.
HÜDA PAR'a Saldırı Olacağını Öngöremedik
PKK/HDP yandaşlarının HÜDA PAR'a 300'ün üzerinde saldırı düzenlediğini bildiği halde yandaşlarını sokağa çağırırken HÜDA PAR'a saldıracaklarını öngürmediklerini öne sürerek basiretlerinin kapalı olduğunu ortaya koyan Demirtaş, “Sokak gösterisi, evrensel-ulusal düzeyde haktır. Bu hakkımızı her zaman kullanırız. (6-8 Ekim’de) Yaşananlar konusunda kim nerede denetim ve sorumluluk konusunda söz sahibi ise kendi denetimini yapmak zorunda. Gücünüz varsa, onu disipline edemiyorsanız, o güç sizin değildir. Herkes eminim bu konuda muhasebe yapacaktır. Provokasyon riskini ortadan kaldırmak gerekir. Bazı eksiklikler yaşandı. Biz çağrı yaptığımızda, HÜDA PAR binalarına saldırılacağına, HÜDA PAR'lılarla gerilim yaşanacağına dair en küçük bir öngörümüz yoktu. Ne yönlendirmemiz, ne teşvikimiz vardı.
“Mevzu HÜDA PAR Mevzusu Değil”
Doğrusu çağrıyı yaparken böyle bir şey aklımıza da gelmedi. Mevzu HÜDA PAR mevzusu değil, Kobani’nin düşmemesi için gündem yaratmaktı. Görünen o ki, bu tür durumlarda meseleyi başka bir tarafa çekmek isteyen kontrollü ya da kontrolsüz güçler devreye girebiliyor. Hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. Yaşamını kaybeden, malını kaybeden herkesin canı, malı, huzuru iktidarda olmasak bile aynı zamanda bizim sorumluluğumuzdadır. Yitip giden her can bizim canımızdır. Onun HDP’li, HÜDA PAR’lı, AKP’li olup olmadığına bakmayız. İnsanların yaşam hakkı, mal, can güvenlikleri kutsaldır." sözleriyle kendilerini savundu.
Kurban Eti Dağıtırken Katledilen Kürt Gençlere Yine Değinmedi!
Kurban Bayramı'nın 4. günü Diyarbakır’ın Bağlar ilçesindeki bir derneğin fakirlere dağıtmak üzere hazırladığı kurban eti paketlerini alarak İskanevleri Semti'nde dağıtırken barbarca katledilen 16 yaşındaki Yasin Börü, Hasan Gökgöz (26) , Hüseyin Dakak (19) ve Riyad Güneş'in isimlerini ısrarla ağzına almayan Demirtaş, “Yaşananlar hepimizi tedirgin etti. Bir tek insanın bile ölmesi, kimliğinden bağımsız hepimiz için kayıptır. Yüksekova’da vurulan askerler, Bingöl’de vurulan polisler, Kağızman’da infaz edilen PKK’lılar, Diyarbakır’da eşinin yanında infaz edilen astsubay, bütün bunlar çok vahim olaylar.
“Astsubayın Katledilmesi Bizi Derinden Yaraladı”
Ölüm var ölüm var. (Diyarbakır’daki saldırı) Yapanlar her kimse son derece çirkin bir şekilde, ahlaksızca bir yöntem seçmişler. Savaş asla olmasın. Ama savaşın bile bir hukuku, ahlakı vardır. Onu bile ayaklar altına alan çevreler kimlerse bunlar ortaya çıkarılmalı. Kirli güçlerin yöntemleriydi bunlar. Diyarbakır’daki astsubayın, eşinin yanında katledilmesi beni de, bizi de hakikaten derinden yaraladı. Ölümlere alışmamamız, tepki göstermemiz lazım.” diye konuştu.
"Meşru ve haklı bir gösteridir"
Hatırlanacağı üzere 1 hafta önce Milliyet'e konuşan HDP lideri Selahattin Demirtaş, istifa etmek yerine 40 kişinin yaşamını yitirdiği, iş yerlerinin yağmalandığı, cami ve kuran kurslarının ateşe verildiği 6-8 Ekim'de gerçekleşen kanlı saldırıları savunarak, “.. Meşru ve haklı bir gösteridir. Süreci bitirmemiştir, süreç bitmek üzereyken hem süreci hem de Kobani’yi kurtarmak için yapılmış en önemli ve en doğru hamledir… Kobani düşseydi Sayın Abdullah Öcalan ve PKK süreci bitirecekti.” iddiasında bulunmuştu. (Hürseda Haber)