Aradan bir yıl geçmesine rağmen cinayetle ilgili bilinenlerin hala sınırlı olmasının üzücü bir gerçek olduğunu belirten Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Suudi gazetecinin ölümünün tüm yönleriyle aydınlatılıp aydınlatılmayacağı, çocuklarımızın nasıl bir dünyada yaşayacağını belirleyecektir. Yönetimim, ilk günden itibaren bu konuda tam şeffaflık politikasını benimsemiştir. Geride bıraktığımız bir yıllık dönemde istihbarat ve emniyet teşkilatlarımız ile diplomatlarımız ve savcılarımız, meselenin takipçisi olarak muhataplarıyla iş birliği yapmış; ulusal ve uluslararası kamuoyunu aydınlatmak için gereken adımları atmışlardır. Bu kapsamda Suudi Arabistan'ın yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri, Rusya Federasyonu, Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık'ın aralarında bulunduğu ülkelerle elimizdeki kanıtları paylaştık. İlaveten Birleşmiş Milletler Özel Raportörü Agnes Callamard'ın soruşturmasına katkıda bulunduk. Son olarak Kaşıkçı'nın katillerinin, suçun işlediği yer olan Türkiye'ye gönderilmesi için Suudi Arabistan nezdinde girişimlerde bulunduk."
"Olayın üstünü örtmeye çalışması çok tehlikeli bir emsal oluşturmuştur"
Türkiye'nin söz konusu meseleye yaklaşımının kurallara dayalı uluslararası düzenin kararlı bir destekçisi olmasından kaynaklandığının altını çizen Erdoğan, bu nedenle sürecin başından itibaren Kaşıkçı cinayetinin iki ülke arasında bir mesele haline getirilmesine karşı çıktıklarını, Kaşıkçı'nın hunharca katleden çete ile Kral Selman bin Abdülaziz ve Suudi Arabistan halkı arasında açık ve net bir ayrım gözettiklerini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan'da devam eden yargı süreci hakkında soru işaretleri bulunduğunun sır olmadığına dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sürecin şeffaflıktan uzak şekilde yönetilmesi, duruşmaların kapalı kapılar ardında yapılması ve sanıkların gayri resmi olarak serbest bırakıldığı iddiaları, uluslararası toplumun beklentilerini boşa çıkardığı gibi Suudi Arabistan'ın imajını olumsuz etkileyecektir. Suudi Arabistan'ın dost ve müttefiki olarak bunu asla istemeyiz. Bu şeffaflık eksikliğinin ulusal güvenlik gerekçe gösterilerek meşrulaştırılmaya çalışıldığını görüyoruz. Teröristlerin adalete teslim edilmesi için tüm imkânların seferber edilmesi başka bir şey, masum insanların siyasi görüşleri nedeniyle önceden planlanarak katledilmesi başka bir şeydir. Kaşıkçı cinayetinin adalet davasına herhangi bir şekilde hizmet ettiğini iddia etmek ise gülünç olacaktır."
Türkiye'nin gelecek dönemde de Kaşıkçı cinayetinin aydınlatılması için çabalarını sürdürmeye söz verdiğini belirten Erdoğan, ifadelerini şöyle tamamladı:
"Daha önce ortaya attığım soruları sormaya devam edeceğiz: Cemal Kaşıkçı'nın cenazesi nerededir? Suudi gazetecinin ölüm fermanını kim imzalamıştır? Aralarında bir adli tıp uzmanının da bulunduğu 15 katili iki uçakla İstanbul'a kim göndermiştir? Böyle bir suçun bir daha dünyanın hiçbir yerinde işlenmemesi, hem Türkiye'nin hem de insanlığın çıkarınadır. Suçluların cezasız kalmaması için mücadele etmek, bunu sağlamanın en kolay yoludur. Bu, Cemal'in ailesine borcumuzdur."
İLKHA