Oruç ve sorumluluk

Yusuf ARİFOĞLU

İslam’ın, hayatın tamamına söyleyecek sözü ve uygulanacak ölçütleri vardır. İslam, evrensel bir din olduğu için her zaman ve zeminin ihtiyaçlarını karşılayacak bir pratiklik içerir. İslam, Allah’a kulluk çerçevesinde ibadeti Dünya hayatının amacı olarak kabul eder. Bu hayatı idame ettirecek tüm ihtiyaç ve kazanımları da araç sayar. Araç, amaca hizmet ederse makul ve makbuldür. Amacın bütünü içinde yer alan her ibadet, birey ve topluma çok yönlü faydalar sunmaktadır. İbadi, ruhi, bedeni ve sosyal faydalar bu bağlamda sayılabilir. Oruç da çok yönlü faydalar içeren bir ibadettir.

Oruç; yeme, içme ve şehvet gibi en temel ihtiyaçlardan gönüllü bir uzaklaşmaya dayandığı için İlahi rızaya ulaşmanın en önemli yollarından biridir.

Oruç, güçlü bir otokontrol mekanizması olup helal gereksinimlerden iradeli bir şekilde uzaklaşmayı sağladığı için kişiyi duyuş, düşünüş ve davranış olarak olgunlaştırır.

Zenginle fakir ayırdında önemli bir fark olan açlık ve susuzluk oruç ibadetiyle güçlü bir şekilde hissedilir. Bu his, sağlıklı bir empati oluşturur ve kişi fakir, miskin ve yoksulların halini anlar. Oruçlu kişi, bu empati sayesinde toplumun düşük ve düşkün kesimleriyle dayanışma, yardımlaşma ve paylaşmayı öğrenir.

Kapitalizmin ‘Ben kazanayım, yiyeyim ve başkası açlıktan ölsün!’ kibri ve nemelazımcılığı; Komünizmin fakiri zengine düşman edip kin biletme tezi oruç gerçeğiyle havada kalır.

Somali, Yemen, Arakan ve nice mazlum belde… Dünyanın kara benizli, buğday tenli, mustazaf simalı insanlarının çileli coğrafyaları... Oruçla dayanışma ve paylaşma hissinin doruğa çıktığı bu Ramazan ayında orucun dünyevi boyutu bu mustazaf insanların varlığını ve halini iliklerimize kadar hissettirdi. Her ‘Ramazan ayında, oruç mevsiminde Gazze’ye bomba yağdırma’ artık Siyonist saldırganların bir klasiğine dönüştü. Siyonistlerin bu hadsizliği zulme uğrayanların yanında yer alma sorumluluğumuzu daha bir artırdı. Bu karelere tefekkürle bakınca şunu iyice fark ediyoruz: Açlık, korku, mal ve canlardan eksiltmekle imtihan oluşun temel esprisi gaflete dalan biz insanın vicdan telini merhamet dokunuşuyla insafa getirmektir.

Komşusu aç iken tok yatanı dairesine almayan bir ümmet ve Dünyanın bir tarafında ayağına diken batan birinin acısına ortak olmayı öğreten bir din bütüncesi bugün açlık, zulüm ve işgalin pençesinde kıvranan bir coğrafyaya gönlünü, imkânını ve duasını ibadet aşkıyla vermelidir.

Gazze, Yemen, Suriye ve Arakan’ın yürek burkan, göz yaşartan ve vicdan kanatan görüntüleri destek yönüyle her Müslümana bir sorumluluk yüklemektedir. Bu sorumluluk, bazı Müslümanların ifasıyla omuzlardan kalkan bir vaziyetten çıkmış ve her Müslüman için bir farz olmuştur.

Susuzluk, altyapı yokluğu ve hijyenin mercekle arandığı ve insanların mülteci durumda çadırlarda yaşamaya çalıştığı yurtlar ve beldeler… Dünyanın kara benizli, buğday tenli, mustazaf simalı insanları ve bu çileli coğrafyalar sadece fakirlik, imkânsızlık ve açlıkla boğuşmuyor. Bu Müslüman coğrafyalar sömürü, talan ve Batılı yaşam fitnesinin bir sonucu olarak ırk, mezhep ve meşrep çatışmalarıyla ciddi güvenlik sorunu da yaşıyor.

Manzara öyle yürek paralayıcı ki anlatmaya kelimeler yetmiyor. Manzarayı olaylara maddi bir yaklaşımla bakarak oluşan bir ümitsizlik ve kaderi "Kara benizlinin, buğday tenlinin ve mazlum simaların kara talihi" ifadeleriyle tenkit etme amacında değilim. Aksine amacım, Ramazan ayı ve oruç ibadetiyle kıvamına gelen şefkat ve merhametli gönüllere bir iki söz söylemektir.

Korkunç zulümler ve gafletli ihmaller tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşiyorsa aynı manzarayı İlahi bir nazarla Rabbimiz de temaşa etmektedir. O'nun sonsuz merhameti, böylesi dramatik karelerin oluşmasına müsaade ediyorsa bilmek gerekir ki bu Allah'ın bizi bazı zorluklar, sıkıntılar ve birbirimizle imtihan etmesidir.

Nimet, şükrü istediği gibi nimetten yoksunluk da sabrı ister. Mazlum coğrafyalar zulüm, işgal, çile ve açlığın imtihanını veriyorsa, bizler de iftar vaktinde donatılan sofralar da "şükür, infak ve paylaşma" imtihanını veriyoruz. İmtihan da herkesin soruları kendi cephesiyledir. Oruç atmosferiyle yumuşayan nefsin merhameti kuşandığı bir demde kolay olan bir imtihanı, kaybetmemek lazımdır.

O halde şu Ramazanda yüreğimiz Gazze’de de atsın, gönlümüz Suriye'yle olsun, imkânlarımız Yemen'e aksın! Gücümüz, kuvvetimiz ve dualarımız tüm mazlumlar, mücahitler, muhacirler ve mahpuslar için olsun!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.