PKK, KCK, YDG-H Hukuktan Muaf mı?
Sıdkı ZİLAN
Kürdistan halkının yüzyıllardır sürdürdüğü bir adalet, özgürlük, eşitlik mücadelesi bulunmaktadır. Bu mücadelenin değişik evreleri ve zaman dilimlerinde değişik aktörler, hareketler iyi veya kötü mücadele vermişlerdir. Gelinen noktada PKK ve ona bağlı bir çok kurum Kuzey Kürdistan coğrafyasının bir kısmında (devletin yanı sıra) etkinliği bulunmaktadır.
Gücün halkın maslahatına kullanılması meşru, kullanılmaması meşruiyet sorununa ilişkin bir çok sorunu gündeme getirir. Bu cümleden evrensel kurallara, hukuka göre meşruluğu tartışmalı KCK ve YDG-H’nin faaliyetleri hepimizi ilgilendirir ve Kürdistan’ın yarınına dair bir fikrimiz varsa bu sorunu halkımızın hakemliğinde tartışmalıyız.
KCK’ya ilişkin en önemli şikayet konusu BDP’yi, medyayı, STK’ları vesayet altına alması ve halktan toplanan haraçlara ilişkindir. Her Belediye Başkanının yanı başında bir gölge Belediye başkanı herkesin malumudur. Keza, esnaftan haraç alınması da infial yaratmaktadır. Mesela; Diyarbakır’da bir inşaat işiniz varsa; Belediye’ye ödenen resmi harcın yanında, çok yüksek oranlarda, makbuzsuz, keyfi ve kanunsuz haraç vermek durumundasınız. Bu paraların kim tarafından alındığı, nerelere harcandığı belirsizdir. Çünkü KCK denilen yapılanmanın hiyerarşik şeması halk tarafından bilenmediği gibi, hiçbir şekilde kişileri, bütçeyi, faaliyetleri denetleme imkanı bulunmamaktadır.
KCK’nın kuruluşu, faaliyetleri, yaptıkları, kurduğu hegemonya çoğulculuğa, demokratik değerlere, şeffaf yönetim ilkesine aykırıdır. Benim ve birçok Kürt siyasi şahsiyetin görüşüne göre bu ve benzeri yapılanmaların meşruluğu, bağlayıcılığı bulunmamaktadır.
İkinci sorun YDG-H'ye aittir. Bu yapılanmanın isminde Kürt ve Kürdistan ismi geçmemektedir. “Yurtsever, Devrimci, Gençlik Hareketi” diye isimlendirilen bu yapılanma da kültürel hizmetlerden ziyade; kriminal olaylarla adını duyurmuştur. Son olarak Cizre’de kimliği olmayan bir gencin bıçaklanması olayı öğretici olduğu kadar, hukuk adına utanç vericidir de. Kimlik göstermeyenin, haraç vermeyenin bıçaklanması devrimcilik, yurtseverlikle nasıl bağdaşır, doğrusu anlayamadım. Bıçaklama olayının kendisi haksız şiddet olarak sorundur.
Bir örnek de bu yıl içerisinde gerçekleşen PKK pratiğine ilişkin olsun; Hazro ilçesi Helhel köyünde iki aile arasında ölümlü bir olay meydana geldi. Temmuz ayında meydana gelen bu olayın sebebi de PKK’nin hukuka aykırı eylemidir. Uğurlayan ailesinden iki genç PKK milisleri tarafından zorla, yani rızaları hilafına evlerinin önünden alınarak başka bir köye götürülüyor. Acılı baba hem kendi oğlu hem de yeğenini almak için iz sürerek komşu köyde PKK milislerini, çocukları ve PKK dağ kadrosundan militanları bir arada görme şansını elde ediyor. Lakin iki çocuk da apar topar dağa kaçırılıyor, öyle bir telaşla bu yapılıyor ki; çocuklara ait ayakkabılar bile acılı babanın elinde kalıyor.
İşin acı tarafı bu iki çocuktan birinin hem bedenen hem de zihnen engelli olması, diğerinin de PKK’ye sıcak bakmamasıdır. Bu iki genç şu anda Bingöl kırsalında tecritte tutuluyorlar. Kaçırılmalarını müteakip meydana gelen olaydan ve ölüm olaylarından haberleri yok. Kaçırılan bu çocuklardan birinin babası, diğerinin de amcası olan kişi sonradan öldürülüyor. PKK ailenin çocuklarını teslim edeceğine, onları tehdit ediyor ve kendilerine milislik yapan kişilerin tarafını tutuyor. Daha da enteresan olan şey; mağdur ailenin eski PKK’li, onların deyimiyle yurtsever, şimdiki yandaş ailenin ise eski korucu olmasıdır. Arazi, rant, husumet, uyuşturucu vs hepsi olayda bir etken.
Son bir yıl içerisinde meydana gelen onlarca olayın da benzer şekilde PKK’nin hatalarından dolayı gerçekleştiği anlaşılmaktadır. İHD ve Mazlum-Der gibi kurumlar da gözlerini kapamış, sadece bir kesimin mağduriyetiyle ilgilenmektedirler. Barolar da yavaş yavaş vesayete alışmaktadırlar. Medya ve siyasiler olaya sağır davranmaktadırlar.
Sorunlarımızı özgürce tartışmak, çözüm bulmak zorundayız. Kürdistan’da ortak bir istişare mekanizması bulunmamaktadır. Buna ilişkin girişimler de PKK, KCK tarafından sabote edilmektedir. Daha önce varılmış olan mutabakatlar da PKK tarafından çiğnenmiştir. Bu mutabakatlar; 2011 yılında “Türkiye’de Kürdistan Konferansı”, 2012’de yapılan “Ortak Akıl Toplantısı” ve son olarak bu yıl yapılan “Kuzey Kürdistan Konferansı”nın sonuç bildirilerindeki mutabakattır.
Buna rağmen halka, sivillere, STK’lara, muhaliflere, hasımlara saldırılar yapılmakta ve KCK, PKK buna karşı sağır davranmaktadır. Sorumuza dönersek, hukuk herkese lazımdır ve PKK, KCK, YDG-H de hukuktan muaf değildir.
Kaynak: http://www.haberdiyarbakir.com/pkk-kck-ydg-h-hukuktan-muaf-mi-60748h
PKK, KCK, YDG-H Hukuktan Muaf mı?
Kürdistan’da ortak bir istişare mekanizması bulunmamaktadır. Buna ilişkin girişimler de PKK, KCK tarafından sabote edilmektedir.
İlk yorum yazan siz olun
Güncel Haberleri
Asgari ücret 28 bin 75 lira olarak belirlendi
Sanal kumar gençliği tehdit ediyor!
Lastik ustaları: Kış lastiği 7 derecenin altında zorunluluktur
"Yüzyılın Konut Projesi" başvuruları yarın başlıyor
1,8 milyon kişinin ehliyeti artık geçersiz!