Zazaca yok olma riski ile karşı karşıya!

Bir milyondan fazla kişi tarafından konuşulan Zazaca'nın yok olacağı öngörülen diller arasında olmasını, Zaza Dili ve Edebiyatı Tezli Yüksek Lisans Programı'nda, Zazaca ilk tezi hazırlayarak mezun olan Mehmet Aslanoğulları ile konuştuk.

BİNGÖL – Bingöl Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsünde açılan Zaza Dili ve Edebiyatı Tezli Yüksek Lisans Programında, ilk tezi hazırlayarak mezun olan Mehmet Aslanoğulları, yakın bir gelecekte şu an dünyada konuşulan dillerin önemli bir bölümünün yok olacağının öngörüldüğünü, Zazaca’nın  da bu dillerden biri olduğuna dikkat çekti.  Aslanoğulları, “Ancak farklı bir boyutu şu ki bu dillerden önemli bir kısmı zaten çok az kişi tarafından konuşuluyor. Sadece 50 kişinin konuştuğu diller var. Oysa Zazaca en kötümser tahminle bir milyondan fazla kişi tarafından konuşuluyor. Buna rağmen ‘Yok olacak diller’ kategorisine girmiş olması Zazaca’yı ana dil olarak konuşan kimseler için üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir husus.”ifadelerini kullandı.

Bingöl Üniversitesinde Zazaca ilk tezi kabul edilen Mehmet Aslanoğulları ile yok olmaya yüz tutmuş diller arasına giren ‘Zazaca dili’ ve diğer dillerle olan ilişkilerini konuştuk.

İşte röportajdan öne çıkanlar:

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Cumhuriyet tarihinde ilk kez Kürtçe ve Zazaca gibi dillerin öğretilmesi için öğretmen ataması yaptı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

“Diller, Allah’ın ayetlerindendir”

Tabii bu oldukça önemli bir gelişme. Türkiye’nin normalleşmesi için atılması gereken adımlardan biri. Aslında Kürtçe asırlardır bu coğrafyada dini ilimlerin tedrisatının yapıldığı medreselerde eğitim dili olarak kullanılagelmiştir. Ancak cumhuriyetin kurucu iradesi ulusalcı, tekçi bir perspektife sahip olduğundan Türkçe dışında kullanılan dillere yasak getiren bir anlayışı egemen kılmaya çalıştı. Bunun bir inkâr politikası olduğunu hepimiz biliyoruz. Oysa coğrafyamız asırlardır çok dilli, çok kültürlü, hatta çok dinli bir yapıya sahip idi. Ve bunun korunması, bu çok kültürlü yapı içerisinde bulunan her bir kültür ve anlayışın kendisini özgür hissederek varoluşunu mümkün kılan temel etkendi. Bunlar da Allah’ın ayetlerindendir ve bunlarla barışık olunmalıdır.

Zazaca’ya dönecek olursak, Zazaca’nın yok olma tehlikesi yaşayan bir dil olduğunu biliyoruz. Zazaca’nın korunması için ne yapılması gerekiyor?

“Dil; inkâr ve sahip çıkılmama gibi çok olumsuz faktörlere rağmen bugüne ulaşabildi”

Aslında yakın bir gelecekte şu an dünyada konuşulan dillerin önemli bir bölümünün yok olacağı öngörülüyor. Zazaca da bu dillerden biri. Ancak farklı bir boyutu şu ki bu dillerden önemli bir kısmı zaten çok az kişi tarafından konuşuluyor. Sadece 50 kişinin konuştuğu diller var. Oysa Zazaca en kötümser tahminle bir milyondan fazla kişi tarafından konuşuluyor. Buna rağmen ‘Yok olacak diller’ kategorisine girmiş olması Zazaca’yı ana dil olarak konuşan kimseler için üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir husus. Diller doğaları gereği yüksek bir otoriteye sahip canlı varlıklardır. Ve tabiri caizse kendi kurallarını kendileri koyarlar, insanların dilin kurallarını değiştirme kapasitesi oldukça düşüktür. Dil bir şekilde kendisini dayatır ve ona boyun eğdiremezsiniz. Bakın örneğin Türkçe de son yüzyılda yapılan müdahalelere rağmen kendi bildiği yolda yürümektedir. İstediği dilden ödünç sözcük alışverişi yapmakta istediği hattı kendisi çizmektedir. Tabii buradan dile müdahale imkânsızdır sonucu çıkarılmasın. Bunca güçlü bir otorite olan dil inkâr ve sahip çıkılmama gibi çok olumsuz faktörlere rağmen bugüne ulaşabildi ama küreselleşme öylesine yırtıcı bir özelliğe sahip ki inkârı ve ana dilini sahipsiz bırakmanın cezasını tabiri caizse hepsini yok ederek ödetiyor. Dolayısıyla bunun önüne geçilmesi lazım.

“Zazaca da Kurmanci gibi Kuzeybatı İrani bir dil”

Bir de Zazaca’nın adlandırılmasıyla ilgili bir tartışma var. Zazaca’nın lehçe veya dil oluşuyla ilgili. Bir disiplin olarak dil bilimin kendine ait kriterleri var ve bu kriterlerden yola çıkarak dil-lehçe ayrımı yapılmaktadır. Zazaca da Kurmanci (Kürtçe) gibi Kuzeybatı İrani bir dil. İrani derken İran ülkesi anlaşılmasın. İrani diller bir dil grubu, Hint-Avrupa dil ailesinin bir alt familyası. Onlarca dil var burada ve Zazaca da bunlardan biri. Aslında bunu irdeleyen dilciler Zazaca’yı net bir şekilde İrani bir dil olarak sayarlar. Bunda tartışma yok. Ancak meseleyi dilbilim kriterleri dışındaki kıstaslara göre değerlendirenler başkaca kriterler de olduğunu göz önünde tutarak Kurmanci (Kürtçe) ile özdeşlik kurmaktadırlar. Aslında daha çok politik bir tartışmaya materyal yapılan bir olgudur Zazaca’nın durumu. Bu nedenle tanımlar değişebilmektedir. Çok da netameli bir konudur bu. Keşke bu tartışmaya adanan emek bir parça Zazaca eser ortaya koymak için kullanılsa.  

Zazaca eser ortaya konmuyor mu?

Ana dil olarak Zazaca konuşanları göz önünde bulundurunca daha çok sayıda ürün olması gerekiyor. Yoksa benim bildiğim süreli yayın yapan on civarında Zazaca dergi ve gazete ve yayımlanmış yüzlerce roman, deneme, şiir kitapları var. Yine Zazaca’yı akademik anlamda inceleyen yığınla eserler var. Tabii son üç yıl içinde yüksek lisans programlarının açılmasıyla önümüzdeki birkaç yıl içinde piyasada yüzlerce akademik eser de bulacağız, bu sevindirici. Ayrıca kısmen de olsa Zazaca olarak yayın yapan televizyon ve radyo kanalları var. Demek istediğim bu yayınların artık belli bir standart tutturması ve yayımlanan eserlerin sayıca daha çok olması gerektiğidir. Tabii bir de işin dil eğitimi boyutu var.

Konu buraya gelmişken, anadilde eğitim hususunda görüşleriniz nelerdir?    

Ülkemizde Türkçe dışındaki dillerde ana dil eğitimi iki başlık etrafında şekillenmektedir. Bir kısım kimse Türkçe dışındaki dillerin ilkokul birinci sınıftan başlayarak haftalık belli saatlerde eğitiminin verilmesi gerektiğini, diğer bir kısım insanımız da zorunlu eğitimin tamamen ana dilde yapılması gerektiğini düşünmektedirler. Şu an Zazaca veya Kürtçe seçmeli olarak verilmektedir ve haftalık iki saat ders şeklinde uygulanmaktadır. Bu oldukça önemli bir gelişme olmakla birlikte dilin korunması ve gelecek nesle aktarılması için maalesef yeterli olmamaktadır.

Türkçe dışındaki dillerin eğitim dili olmasının Türkiye’yi böleceği ve farklı dilleri konuşan kesimleri birbirinden ayıracağı gibi bir algı veya korku var. Buna ne demeli?

Aslında bu mesele yani kişinin anadilini öğrenmesi meselesi temel hak ve özgürlükler bağlamında düşünülmelidir. Bu meyanda böylesi korkular anlamsız kalmaktadır. Birileri anadilini öğrenmek istiyor diye anadilini özgürce konuşan birilerinin bundan ürküyor olması anlamsız ve temelsiz değil mi? Bunu herkesin şöyle birkaç dakikalığına düşünmesi gerekmez mi? Ve dediğim gibi bu fobiler tekleştirici anlayışın tezahürüdür. Hepimiz ideolojik bir eğitimden geçtiğimiz için bunun bizi böleceği ve ayrıma neden olacağı gibi korkular yaşıyoruz.

“İki veya üç dilli olarak yetişen çocuklar çok daha sosyal”

Bir de temel haklar başkaca unsurların devreye girmesiyle tartışma konusu yapılamazlar. Bu anlamda anadil eğitimi veya anadilde eğitim konusu tartışmaların üstünde tutulmalıdır. Örneklerinden biliyoruz ki yeni bir dil anlamayı, empatiyi, ötekileştirmenin saçmalığını anlamamızı kolaylaştıracaktır. Bir de iki dilli yetişen bireylerin hiçbir dili tam olarak anlayamayacağı gibi temelsiz söylentiler var. İki, üç veya dört dilli yetişen bir birey hem varlığı anlamlandırma yönünden hem de meselelere farklı açıdan bakma melekesine sahip bir birey olarak yetişir. Dünyadaki örneklerine baktığınızda iki veya üç dilli olarak yetişen çocukların çok daha sosyal, özgüveni gelişmiş ve daha başarılı olduklarını görürsünüz. Ancak bizler daha düşünme eylemini bile özgürce yapamamanın sıkıntılarını yaşadığımız için bilmediğimizin düşmanı olabilmekteyiz. Bu da diyalog, karşılıklı anlayış ve ikna ile başarılacak bir hedef. O zamana kadar Zazaca üzerinde Yasin-i Şerif okumaya başlamazsak tabii! Önemli olan bizim de birey ve topluluk olarak iç barışı yakalamamızdır. Diller bunu başarmıştır. Çünkü dillerin birbirleriyle alıp veremedikleri yok ve çok iyi anlaşıyorlar. İletişim kurarken beğendikleri sözcükleri, dil yapılarını, deyimleri, atasözlerini rahatça ödünç almakta ve ödünç vermektedirler. Biz de bu hoşgörü veya tahammülün farkında olalım yeter.”(Nihat Kanat-İLKHA)

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Kültür Sanat Haberleri

2024 siyer yarışması soru ve cevapları
2023 siyer yarışması soru ve cevapları
Siyer Yarışması kayıtları 100 binlere ulaştı
Nisanur dergisi ağustos sayısı, "Siyaset, Müslüman ve Kadın" başlığıyla çıktı
İnzar dergisi ağustos sayısında "Sapma" konusunu işledi