“Şeyh Said kıyamı bir tevhid mücadelesidir”

“Şeyh Said kıyamı bir tevhid mücadelesidir”

Şeyh Said ve arkadaşlarının idam edilişlerinin 86. yıldönümü münasebetiyle değerlendirmelerde bulunan tarihçiler, Şeyh Said kıyamının tevhid mücadelesi olduğuna dikkat çektiler.

Şeyh Said ve 47 arkadaşının Şark İstiklal Mahkemeleri tarafından şehid edilişlerinin 86. yıldönümü münasebetiyle açıklamalarda bulunan Araştırmacı Yazar Sidar Ergül, Şeyh Said kıyamının ne bir Kürt isyanı ne de bir milliyetçilik hareketi olduğunu, kıyamın bir tevhid mücadelesi olduğuna dikkat çekti.

Şeyh Said Efendinin Kürdistan’ın en önemli şahsiyetlerinden biri olduğuna dikkat çeken Sidar Ergün, kendisinin Türkiye, Irak, İran, Suriye ve hatta Arabistan’a kadar uzanan geniş bir yelpazede etkisi bulunan büyük bir âlim ve önder bir şahsiyet olduğunu söyledi. Şeyh Said’in babası gibi müderris, âlim ve fakih olarak medreselerde ilmi faaliyetleri olduğuna değinen Ergül, aynı zamanda kendisinin bir tüccar olduğunu da sözlerine ekledi.

Şeyh Said’in Yunan ve Arap İslam felsefesine hâkim bir entelektüel kimliğe sahip olduğunu söyleyen Ergül, “Şeyh Said; Arap, Fars, Türk ve Kürt edebiyatına hâkim, ilmi olarak üst düzey bir seviyedeydi. Bunun dışında Yunan felsefesi, Arap İslam felsefesi,  kelam ve mantık ilimlerine ve diğer İslami ilimlere de hâkim bir âlimdi.” dedi.

“Cumhuriyetin ilanıyla Müslümanların bütün değerlerine saldırılar oldu”

Cumhuriyetin ilanından sonra genel anlamda Müslümanlar için değerli olan Hilafetin kaldırılmasının Kürtlerde bir şok meydana getirdiğini ve kırılmaya neden olduğunun altını çizen Ergül, “Cumhuriyetin ilanıyla Müslümanların bütün değerlerine saldırılar oldu. Beraberinde İslam hukuku için büyük bir öneme sahip olan Şer’iye vekâleti kaldırılmış, İslam şeraitine darbe vurulmuştur.  Müslümanların özellikle de Kürt halkının eğitim damarı olan medreseler kapatılmıştır. Medreselerin kapatılmasıyla,  sosyal ve kültürel açıdan Müslüman Kürt coğrafyasına büyük bir darbeler vurulmuştur.” ifadelerini kullandı.

“Kemalist sistem Türk etnik ulusçuluğunu siyasal sisteme dönüştürürken Kürtleri dışladı”

Ergül değerlendirmesinin devamında, Cumhuriyetin ilanından sonra basılan birçok dergi ve makalede halkın inancıyla alay edildiğini belirterek, “Şeyh Said aynı zamanda zamanının entelektüel bir şahsiyetidir. Kendisi, gazete ve dergilerdeki rezaletleri görüyordu. Tevhid-i Tedrisat’la da İslami eğitim kaldırılarak laik ve seküler eğitim temeli oluşturuluyor. Bu gelişmelerin Kürdistan coğrafyasında yaşayan Müslümanların kabul etmesi beklenemezdi. Kemalist ve laik sistem Türk etnik ulusçuluğunu siyasal sisteme dönüştürürken Kürtleri de dışladı. Bu gerekçelerin tamamı Şeyh Said’in kıyam hareketine zemin hazırlamıştır.” dedi.

“Binlerce Müslüman mahkemelerce idamla cezalarına çarptırıldı”

Pîran’ın bir köyünde yapılan düğünün askerler tarafından basıldığını, düğünde başlayan çatışmanın kıyama evrildiğini belirten Ergül, şunları aktardı: “Kıyamla beraber hükümet değişti. Kemalist sistemin ülkenin tamamına dayatılması amacıyla Takrir-i Sükûn kanunu çıkartıldı. Adı sükûndu ancak binlerce insan darağacında sallandı. Beraberinde de İstiklal Mahkemesi denen cellat mahkemeler kuruldu. Hâkimleri ise Mustafa Kemal tarafından seçilen despot bir mahkemeydi. Bu şekilde kıyam ile ilgili olan ya da olmayan binlerce Müslüman bu mahkemelerce idamla cezalarına çarptırıldı.”

Ergül o dönemde Türkiye’ye ‘mezar sessizliği’nin hâkim olduğunun belirterek, “Dergilerin, gazetelerin kapatıldığını, avukatlar ve yazarların hapsedildiğini, susturulduğunu, rejime muhalif olan herkesin sesinin kısıldığını hatırlatarak yaşanan baskı dolu günlere dikkat çekti.

“Şeyh Said kıyamı milliyetçilik hareketi değil, bir tevhid mücadelesidir”

Baskı, zulüm ve katliam dolu günlerde Şeyh Said ve arkadaşlarının da tutuklanarak Diyarbakır’a getirildiğini söyleyen Ergül, şunları ifade etti: “Şeyh Said Efendi daha sonra mahkemeye çıkarılır. Mahkemedeki savunmasına baktığımızda gayesinin de ne olduğunu anlıyoruz. Savunmasında, İslam hukukundan hareketle kıyamın vacip olduğunu, sistemin halka zulmettiğini, küfrün yayılmaya başladığı, İslam’a saldırı olduğunu belirterek hareketinin başlama nedenlerini anlatıyor. Buradan da anlıyoruz ki, Şeyh Said kıyamı bir milliyetçilik hareketi değildir. Şeyh Said kıyamı milliyetçilik hareketi değil, bir tevhid mücadelesidir.”  

“Mücadelesinin Allah ve dini için olduğunu söylemiştir”

Zillete boyun eğmeyen Şeyh Said’in, kıyamın Allah ve dini için olduğunu söylediğini hatırlatan Ergül, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Dağkapı Meydanı’nda idam edileceği zaman yüzünde ve hareketlerinde hiçbir korku ya da tereddüt olmamakla beraber izzetli ve şerefli bir şekilde tekbirlerle idam sehpasına gitmiştir. Asılmadan öncede varlık gerekçesini ortaya koyarak, mücadelesinin Allah ve dini için olduğunu söylemiştir.”  

Bilindiği üzere daha sonra İstiklal Mahkemesinin verdiği karar neticesinde Şeyh Said ve 47 arkadaşı idam edilmişler ve Şeyh Said Efendi’nin naaşını da bilinmeyen bir yere defnetmişlerdi. (M. Sıddık Bilge – İLKHA)




 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.