Tarih İlminin Faydaları

Tarih İlminin Faydaları

Ortaokulda Tarih dersi öğretmenimiz tarihi öyle bir anlatır, tarihe öyle bir dalar, tarihi öyle bir süslerdi ki, tarihe merak sarmamak elde değildi.

Ortaokulda Tarih dersi öğretmenimiz tarihi öyle bir anlatır, tarihe öyle bir dalar,  tarihi öyle bir süslerdi ki, tarihe merak sarmamak elde değildi. Öyle ki ömrümün ilerleyen çağlarında tarihe merak saracak, Anadolu Üniversitesinin Tarih bölümünü okuyacaktım.

Tarihte neler olup bittiğini, halklar arasında neler yaşandığını bilmenin, tarihin derinliklerine yolculuk yapmanın bize sağlayacağı birçok fayda vardır. İşte bunlardan bir kaçı… Tarih dediğimizde çok da geriye gitmenize gerek yok, dün de tarihtir.

1-Tarihe göz attığımızda insanların sürekli birbirleriyle çatıştığını, kavga ettiğini, savaştığını göreceğiz. İbret nazarıyla bu olaylara bakarsak, çatışmaların oluşturduğu sorunları irdelersek bunlardan ibret alabilir, huzurlu bir gelecek inşa edebiliriz. Çatışmayabiliriz, kavga etmeyebiliriz yani. Aksi halde tarihi tekerrür ettiririz. “Tarih tekerrür eder” levhasıyla karşılaşırız.

2-Özellikle idarecilerin tarih bilgileri çok ileri düzeyde olmalı, tarihçi danışmanlar edinmelidirler. Yani dünü bilenleri ganimet bilmelidir. Böylece tarihten çıkaracağı derslerle, önceki idarecilerin yaptığı tarihi hatalara düşmeme imkânı elde edecektir.

3-Tarih ilmi sayesinde olaya daha geniş bir perspektiften bakan bireyin tahlil ve analiz yeteneği gelişir. Tarihi veya geçmişi bilmeyenler, geçmişten yani tarihten ders çıkarmayanlar hem hata çamurunda debelenirler hem de gelecek nesiller için bir ders olurlar.

4-Tarih ilmi, gerçek anlamda hayatımızın akışı için bir navigasyondur. Sen onu çalıştırırsan o sana yol gösterir.

5-Nasıl ki altın, petrol ve doğal gaz gibi saklı yeraltı kaynakları varsa, tarihte de çok zengin bir akıl rezervi vardır.  Ufak bir çaba ile tarihe bir sondaj vurabilir ve bilmem kaç trilyon metreküp akıl kuyularına ulaşabiliriz. Bu akıl ile önümüzü çok iyi görebilir ve hayatımıza yatırımlar yapabiliriz.

6-Aslında tarih ilminde güzel ve huzurlu bir hayatın formülü de mevcuttur. Formül uygulanırsa sonuç huzurlu bir hayat olur.

7-Kişinin geçmişini bilmemesi ile hafızasını kaybetmesi arasında teknik olarak herhangi bir fark yoktur. Hafızasız bireyin geleceği inşa sürecinde yer alma imkânı da, şansı da yoktur.

8-Gelecek bir bilinmezliktir. Karanlık bir tünel gibidir. Tarih bu bilinmezliğe, karanlık bu tünele ışık tutan bir fener gibidir.

9-Tarih ilmi düşünce sistemimizi takviye edici bilmem nedir. Gıda mı diyelim yoksa düşüncenin vitaminidir mi, diyelim.

10-Tarih ilmi, dayanışmanın, bir araya gelmenin önemini kavratır. Geçmişten ders alıp bir araya gelmezseniz geçmişte size kast edenler sizi ekmek ve peynir gibi yerler.  Tarih ilmi, milletleri, toplumları ayakta tutan ayaklardır. Bu açıdan tarih ilmini bilmemek ayaksız olmak demektir. Ayağı olmayan haliyle de yürüyemez.

11-Çevremizden, arkadaşlarımızdan herhangi bir yiyecek, meyve veya bir bitki için “Faydalıdır” dediğini duymuşsunuzdur. Kısacası biz de tarih ilmi için faydalıdır, diyelim.

12-Tarih sizi geleceğe giden yolda güvenle götüren zırhlı bir araba gibidir.

13-Tarih ilmi gelecekte neler olacağını bize fısıldar. Kulak kabartırsak gelecek bizim olur.

13 maddelik bir girişten sonra tarihten bir anekdot anlatalım da kim ne anladıysa… Tarihimiz bizim mirasımızdır. Mirasa sahip çıkmamak da hamakatın bir alametidir. İşte kültür mirasımızdan bize kalan bir pay…

Hz. Ömer’in oğlu Abdullah bir deve satın almıştı. Aldığı deveyi, devletin develerini güden çobana verir ve: “Hazır meraya gitmişken zahmet olmazsa benim şu devemi de beraberinde götürür müsün? O da onlarla beraber otlasın, biraz kendine gelsin” demiş. Çoban onun devesini de develerin arasına katmış. Deve, devletin otlaklarında yemiş, içmiş, semirmiş deve gibi olmuş, iyicene yağ bağlamış. İstenilen kıvama gelince de satmak için hayvan pazarına götürmüş. Babası Hz. Ömer, tanıdığı deveyi pazarda görmüş. “Bu deve kimindir?” diye emin olmak için de sormuş. “Oğlunundur” demişler. Oğlunu çağırır ve deveyi nereden getirdiğini, nasıl böyle semirdiğini sorar.

O da olanları anlatır. Hz. Ömer’de ona “Ekmek elden su gölden”in tefsirini yapar: “Halifenin oğlusun ve bunu kendi menfaatin için kullanıyorsun. Deveni devletin çobanı otlatacak, devletin otlaklarında otlatacak, kârı da sana ait olacak. Ye babam ye! Yok, öyle üç kuruşa beş köfte. Deveyi sat! Sonra deveyi aldığın paran ne kadar ise paranı kendine al. Artan parayı da hazineye teslim et”

Hz. Ömer’den günümüze dek acaba neden herhangi bir yönetici Onu örnek almaz da tarihin bir altın sayfasını kendine de ayırmaz ve tarih albümünde yer almaz ki? Haydi altın sayfayı geçtik. Neden bir dipnot olmanın uğraşı içinde olmaz ki! Ömer iddiasında bulunup da çuvallayanların olduğunu belirtmemiz lazım.

Dünya malı, zenginlik, iktidar çok mu baş döndürücü? Cevap bu olsa gerek. Evet, insanın babasını bile tanımayacak kadar baş döndürücü olan yan ve düz etkileri olan cins şeyler bunlar. Tabiidir ki insanın başı dönünce de sağlıklı bir davranış sergilemede zorlanır ve Ömer olamaz. Öyle görünüyor ki Hz. Ömer rakipsiz olarak örnek verilmeye devam edilecek. Ömer olmak, her babayiğidin kârı değil, er yiğidin kârıdır. Erler de kalmadı ki! Herkesin başkomutana kadar bir rütbesi var artık.

Mehmet Ziya Gümüş

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.