Trafik ve İnsan

Trafik ve İnsan

18. yüzyılda yaşanan makine çağının gelişim göstermesi ile birlikte, kendi kendine hareket edebilecek bir araç düşüncesi ortaya çıktı.1760’lı yıllarda, maden ocaklarında kullanılmak üzere buharla çalışan ve güç iletimi sağlayan makineler icat edildi.

18. yüzyılda yaşanan makine çağının gelişim göstermesi ile birlikte, kendi kendine hareket edebilecek bir araç düşüncesi ortaya çıktı.1760’lı yıllarda, maden ocaklarında kullanılmak üzere buharla çalışan ve güç iletimi sağlayan makineler icat edildi. Bu şekilde sanayi devrimi başladı. Ancak ilk olarak Fransız asıllı olan Nicholas Cugnot kara aracını icat etti. Otomobillerin icadıyla birlikte ulaşımda yeni bir çağ yaşandı. Canlı bineklerin yerini yavaş yavaş cansız makineler almaya başladı. Böylece gittikçe sayısı artan ulaşım araçları sayesinde trafik, trafik kuralları, yaya vb. kavramlar insan hayatına girmeye başladı.

Trafik; ulaşım yollarında bulunan taşıtların ve yayaların tümüdür. Ulaşım ağlarının gelişmesi ve genişlemesi neticesinde tabii olarak bazı problemleri de beraberinde getirmiştir. Trafik kazaları sadece kazayı yapan kişiyi değil, pek çok kişiyi etkiler. Kaza sonucu kişiler yaralanabilir, sakat kalabilir hatta ölebilir. Kişi, bedensel olarak zarar görmese bile ruhsal sorunlar yaşayabilir. Ayrıca diğer canlılar, araçlar, yollar, yollarda bulunan levhalar, binalar vb. bu kazalardan zarar görebilir.

Bunlarla birlikte günlük hayatta dindar, sakin, mütevazı, soğukkanlı vb. özelliklere sahip olan bazı insanlar trafikte başka bir ruh haline bürünmekte ve tanınmayacak tutumlar sergileyebilmektedir. Mesela trafikte yaşanan bazı kazalar veya kavgalar sonucunda kişiler arasında kötü sonuçlar doğurabilecek olaylar yaşanmaktadır. Örneğin bazı akademisyenler, imamlar, öğretmenler, sağlıkçılar, hukukçular vb. kişiler trafikte aksi, sinirli davranabilmekte hatta küfürler savurabilmektedir. Trafikte yaşanan bu tür olaylar sadece eğitimsizliğe mal edilseydi eğitimli olan insanların böyle bir tutum sergilememesi gerekmekteydi. Oysaki trafikte yaşanan olayların çoğu eğitimsizlikten kaynaklansa da tek sebep bu değildir. Bilinçsizlik, irade kontrolsüzlüğü, nefse hâkim olamamak, haklara saygısızlık, cahili duygu-düşünceler ve diğer sebepler bunlardan bazılarıdır. Ne yazık ki trafik kazalarının nedenleri arasında insan kaynaklı unsurlar (yaya, yolcu, sürücü) ilk sırada yer almaktadır.

Trafiğe her çıkanın “içinizdeki canavarı durdurun” diye uyarı levhalarıyla karşılaştığı ülkemizde sorun, bazen “trafik terörü” olarak bile adlandırılmaktadır. Yolların kan gölüne dönüştüğü, her yıl binlerce insanın öldüğü, binlercesinin sakat kaldığı, milyarlarca lira maddi hasarın meydana geldiği ve akıl almaz saygısızlık ve kabalığın yaşandığı bir “yaşam şekline dönüşen” trafiğin yol açtığı sorunlar, bu alanda neler olup bittiğinin düşünülmesini zorunlu hale getirmektedir.

Trafik kurallarını ihlal ederek, etik ve ahlaki davranmayarak suç işleyenler, sosyal yaşamda bu suçlarından dolayı ayıplanmaz, dışlanmaz ve kınanmazlar. Başka biçimlerde insan öldürenlere verilen sosyal yaptırımlar ve cezalar trafik aracılığı ile öldürenlere karşı gösterilmez, en azından toplumda nefretle anılmazlar. Bu nedenledir ki çoğu zaman trafik suçu işleyenler kendi içlerinde vicdani bir sorgulama, iç çatışma, utanma duygusu veya ahlaki bir sıkıntı ya da ızdırabı daha az duymakta, hukuki cezasını ödedikten sonra ne kendi içlerinde ne de toplumda hiçbir etik ve ahlaki değerlendirmeye muhatap olmamakta ve bu şekilde konu kapanmaktadır. Netice itibariyle hukuk olarak değilse bile etik ve ahlaki olarak bir boşluk gözlemlenmektedir. Bu açıdan konunun sahiplenilmesi ve içselleştirilmesi gerekmektedir.

Trafikte yaşanan problemler, insanların bu konudaki bilinç ve tutumunu gündeme getirmektedir. İnsanların öncelikle daha güvenli, daha rahat ve stressiz bir ulaşım gerçekleştirebilmeleri, kazaların önlenmesi veya azaltılabilmesi için eğitim önemlidir. Trafik bir kurallar bütünüdür, sürücü ve yaya eğitiminde problemler var. Kazaların çoğu sürücü hatasından kaynaklanıyor, bu da eğitimi gerekli kılmaktadır, kısaca eğitim şarttır. Eğitimle insanların karşılıklı hak, hukuk ve sorumluluk bilinci oluşturulup trafik konusunda bir gelişme sağlanabilir. Bu konuda saygı duyulan önemli şahsiyetlerin toplumu dönüştürmede etkili olduğu düşünülebilir. Trafik bilinci başta can, sağlık ve malın korunması için sağlam ve doğru bilgi ile oluşturulabilir. Birtakım eleştirilere yol açan davranışların çoğu bilgisizlik, bilgi eksikliği veya yanlış bilgiden kaynaklanıyor. Doğru bilgiyi edindirmek, pekiştirmek ve uygulamaya geçirmek için eğitim psikolojisinden yararlanılabilir.

Mesele sadece eğitim ile çözülmüş olsa idi eğitimli olan onlarca trafik canavarı görülmezdi. En az eğitim kadar ahlak ve irade terbiyesi de önemlidir. Nefsi davranışlardan kaçınılmalı ve İslam’ın bir ahlak dini olduğu unutulmamalıdır. Yüce Allah kâinatı bir düzen ve ahenk üzerine inşa etmiştir.

Yüce Allah Ku’ran-ı Kerim’de yapılan işlerin güzel yapılmasına dair; “Kim güzel bir (işte) aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir (işte) aracılık ederse, ona da kötülükten bir pay vardır. Allah’ın her şeye gücü yeter.” (Nisa 85). buyurmaktadır.

“İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.” (Rum 41). Ve yine Yüce Allah, “Ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız.” (Bakara, 195) buyurmaktadır. Bu vb. Ayet-i Kerimelerde güzel davranışlara ve işlere teşvik, kötü davranış ve işlere ise bir baltalama vardır. Ayrıca kâinattaki kötülüğün ve düzensizliğin müsebbibi olarak insan gösterilmektedir.

Hadis-i Şeriflerde ise Hz. Rasulullah (s.a.v) ümmetinin yaptığı işi iyi ve sağlam yapmasını istiyordu, bunun için o “Yüce Allah, yaptığınız işi sağlam ve iyi yapmanızdan hoşnut olur” buyurmuştu. Kemer takmayanlara, hız sınırını aşanlara, trafik ışıklarına uymayanlara, alkol ve uyuşturucu maddeler gibi, beynin işleyişini dumura uğratan, müskiratları kullananlara, vb. tedbirleri almayıp, “Allah kerim” diyenlere hatırlatmak gerekir.

Trafik, kurallara uyulmadığında, kul hakkının en fazla yaşandığı bir alanı oluşturmaktadır. “Yoldan, bir taş bile olsa, eziyet veren şeyleri kaldırmak” Hz. Rasulullah(s.a.v)’in beyanıyla imanın şubelerinden bir tanesidir. “İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandır” Hadis-i Şerifi doğrultusunda yol vermeyi öğrenmeliyiz.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de “Kim bir insanı haksız yere öldürürse bütün insanlığı öldürmüş gibidir. Kim de bir kimsenin hayatını kurtarırsa bütün insanlığı kurtarmış gibidir.” (Maide, 32) buyurmaktadır. Yine Ku’ran-ı Kerim’ de insanlara “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız” (Bakara, 195) uyarısı yapılmaktadır. Oysa trafikte sürücülerin hem kendilerinin hem de başkalarının hayatlarını tehlikeye attığı bir gerçektir.

Başkalarının yol hakkını ihlal etmek suçtur ve bir kul hakkıdır. Bu nedenle başkalarının yol hakkına ve tüm trafik kurallarına uymak gerekir. Ku’ran’da bir hardal tanesi küçüklüğünde bile olsa, iyilik ve kötülük namına ne varsa, hepsinin tartılacağı belirtilmektedir. (Enbiya,47 ve Lokman,16). Yine Ku’ran-ı Kerim’de “Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık” (Kamer, 49), “Göğü Allah yükseltti ve mizanı (dengeyi) O koydu. Sakın dengeyi bozmayın” (Rahman, 7-8) buyurulmaktadır.

Amerika’da hazırlanan “Yaşanabilir Bir Metropol Toplumunda Ulaşımın Rolü” konulu bir çalışmada, ulaşım açısından kentlerin yaşanabilirliğini hangi tür kriterlere bağlanması gerektiği araştırılmıştır. Çalışmaya göre kentlerin yaşanabilir olmasında kastedilen hususlar genelde temiz hava, güvenli sokaklar, pozitif insan ilişkileri, ekonomik ve huzurlu evler, kaliteli okullar, yeşil ve açık alanlar, karışık olmayan yollar, düşük vergilerdir. Oysa insanlara günlük hayatlarını zorlaştıran şeyler sorulduğunda genelde kalabalık yollardan geçmenin zorlulukları, araç trafiğinin oluşturduğu tehlikelerden bahsetmektedirler.

Trafik ülkelerin kaynaklarını, sanayi, ticaret alanlarını ve sosyo-ekonomik yapısını önemli şekilde etkiler. Trafikten dolaylı veya dolaysız etkilenmeyen kişi yoktur.[1] Mesela gelişmiş ülkelerde trafik sorunları azken az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde trafik sorunları çok daha fazladır. Problemlerin azlığı-çokluğu da ekonomi, ticaret, turizm, sanayi gibi alanları doğrudan etkilemektedir.

Metropol şehirlerde nüfusa bağlı olarak trafik problemleri fazla iken küçük yerleşim birimlerinde trafik problemleri daha azdır. Bu da büyük şehirlerde yaşam sürmenin zorluğu ile küçük şehirlerde hayat sürmenin daha kolay olması arasındaki ilişkiyi etkilemektedir.

Trafiğin yoğun olduğu bölgelerde yaşayan insanlar ile trafiğin daha rahat olduğu bölgelerde yaşayan insanların mutluluk oranlarında ciddi bir fark vardır. Egzoz dumanı, motor gürültüsü, korna sesi, mazot kokusu, trafikte yaşanan kavgalar, trafik sıkışıklığı vs. şeyler insanların mutluluk oranlarını büyük oranda etkilemektedir.

Günümüz dünyasında trafik; yaşanılan yerlere göre farklılık arz etmektedir. Ama genel olarak bizler bir Müslüman olarak dengeyi ve huzuru korumakla mükellefiz. Trafikte başkalaşan insanlardan farklı olmalıyız. Mümince tavrı muhafaza edebilmeliyiz. Trafikte yaşanan sorun ve sıkıntıları ev ahalisine ya da iş arkadaşları gibi çevremizdeki bireylere anlatarak ortamı germemeliyiz. Sükûneti her zaman kollayıp müsamaha gösterebilmeliyiz. Trafik; kurallara uyulduğunda bir nizam sistemidir ama kurallar ihlal edildiğinde ise bir çileye dönüşebilmektedir. Huzur da çile de insanların ellerindedir…

[1] İnsan Odaklı Trafik Yönetimi Bağlamında Trafik Etiğinden Trafik Ahlakına Geçiş. Abdulkadir MAHMUTOĞLU, Adnan ÇİMEN, Nesrin ÇOBANOĞLU. s:430-432.

Hüseyin ŞenlikTrafik ve

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.