Yaratılış Yolunda İlahi Motifler-2

Yaratılış Yolunda İlahi Motifler-2

İnsanın yaratılış yolculuğunun her bir durağı Yüce Rabbimizin sonsuz kudretiyle donanmıştır.

İnsanın yaratılış yolculuğunun her bir durağı Yüce Rabbimizin sonsuz kudretiyle donanmıştır. İnsan neslinin devamı için Allah (cc) en güvenli yer olarak ana rahmini gördüğünü ve bu kutsal taşıyıcılık görevini kadına vererek onu yücelttiğini daha önce belirtmiştik. Zaten aynı “Rahim”, Allah’u Teala’nın merhametini simgeleyen ismi celiliyken ismin içinde yaradılış mucizesinin gerçekleştiği organa da verilmesi bu yolculukta Rabbimizin insan nesline gösterdiği merhameti vurgulaması açısından dikkat çekicidir. Bir damla su olarak ana rahmine yerleşip mükemmel bir insan olarak yaradılış serüvenini tamamlayan bebeğin artık dünyaya gözlerini açma zamanı gelmiştir. Doğum olayı başladığı andan itibaren yine eşsiz bir mekanizma işlemeye başlar. Dokuz ay boyunca cenini korumak için çalışan bütün hücrelerin çalışma mekanizması aniden değişmeye başlar ve bu kez bütün hücreler ve bu sistemde görevli bütün kaslar, itici bir güç oluşturmaya başlayarak cenini dışarı atmaya çalışır. Tabiî ki bu esnada anneyi zorlu bir görev beklemektedir. Doğum sancısı dediğimiz bu aşama zor, zor olduğu oranda da kutsal bir an oldu için Peygamber Efendimiz (sav) bu anda ölen annenin cennete gireceği müjdesini vermiştir. Aynı zamanda bu aşamayı sabır ve dua ile geçiren annenin yaşadığı acının Allah ‘ın (cc) izniyle günahlarına kefaret olması da anneye verilen bir diğer lütuftur.

Doğum olayı öyle mucizevî bir işleyişle gerçekleşir ki, bilimin zirvede olduğu günümüzde bile, hiçbir beşeri ve teknolojik güçle bu seviyeye gelinememiştir. Sezaryan dediğimiz suni doğum olayında dışarıdan tıbbi müdahalelerle bebek dünyaya getirilmeye çalışılır. Bu işlemde anne doğum anında acı çekmezken, gerek anestezi gerekse yapılan müdahalelerin etkisiyle sezaryan sonrası günlerce ağrı çeker. Ancak doğal doğum olayında anne o anda acı çekerken, doğum sonrası çok fazla acı çekmez. Bu sebebe binaen, tıbbi bir rahatsızlık olmadığı müddetçe doğumun normal seyirde gerçekleşmesi tercih edilmelidir. Bu da ayrıca bize gösterir ki; hiçbir beşeri ve teknolojik imkânlar Rabbimizin bize bahşettiği nimetlere yetişemez.

Dünyaya henüz yeni gözlerini açan bebeğin vücudu yeni bir hayata uyum sağlamak zorundadır. Saatler süren doğum eylemi sonrası dünyaya gelen bebek yorgundur ve acıkmıştır. Doğumdan aylar öncesi bu hesaplanmış, anne gebe kaldığı andan itibaren doğacak bebeğin en güzel, en sağlıklı şekilde beslenebilmesi için bütün hormonlar devreye girip bebeği hem doyuracak, hem de sağlığını her türlü tehlikeden koruyacak bir besin hazırlamaya başlamıştır.

Anne sütü denilen bu mucizevî karışım, doğumdan önce hazırlanmış olmasına rağmen, bebek doğana kadar bekletilip tam bebeğin ihtiyaç duyduğu anda gelir. Görüldüğü gibi bir insanın yaratılış aşamasındaki her saniye, meydana gelen tüm detaylar birbirini tamamlayan, biri olmazsa diğeri olmayacak olaylardır. Buda insanın üstün bir kudretle yaratıldığının en büyük delilidir.

Anne karnında korunan bir ortamdan çıkıp dünyaya gelen bebek, ilk andan itibaren birçok mikropla savaşmak zorundadır. Bebeğin vücudu bu mikroplarla tek başına savaşacak kadar güçlü değildir. Ancak, anne sütünün içinde bulunan antikorlar adeta savaşan birer asker gibi bebeği mikroplara karşı savunur. Özellikle doğumdan hemen sonra birkaç gün salgılanan “kolostrum” denilen ilk süt mutlaka bebek doğar doğmaz verilmelidir. Bu karışım ilk altı ayda bebeği birçok mikroba karşı koruyan zengin bir karışımdır.

Şaşırtıcı bir diğer gerçek de, anne sütünün bebeğin büyümesiyle doğru orantılı bir şekilde artmasıdır. İlk günlerde 50 gram kadarken 6 ayda günde 1 litreye kadar çıkar. İçindeki kalori miktarı da yine bebeğin ayına göre değişir. Erken doğan bebeğin yaşayabilmesi için daha yüksek kaloriye ihtiyacı olduğu için, böyle bir bebeğin annesinin sütü de yağ, protein açısından daha zengin, kalori olarak daha fazladır. Bebek büyüdükçe de karışım daha zenginleşir. Daha önceki yıllarda bebeğin ihtiyacı olan D vitamininin anne sütünde olmadığı zannedilmiş, daha sonra yapılan incelemeler sonunda anne sütünde yeterli miktarda D vitamini olduğu tespit edilmiştir.

Özellikle ilk 6 ayda yeterli miktarda anne sütü alan bebeğin gelişimi sağlıklı bir şekilde gerçekleştiği gibi yetişkinlik dönemi dâhil birçok hastalıktan korunur. Yapılan incelemeler, anne sütü alan bebeğin psikolojik birçok gelişiminde başka besinlerle beslenen bebeklere göre daha sağlıklı olduğunu ve güven duygusunun daha çok geliştiğini göstermiştir.

Peki, hiç düşündük mü? Sütün karışımını bebeğin ihtiyacına göre ayarlayan hangi irade olabilir? Anne, kendi sütündeki bu zengin karışımdan bile habersizken, bu merhamet ve şefkati anne göğsünde bulunan hücreler de sağlayamaz. İnsanı annesinin rahminde yaratıp şekillendiren Allah (cc) onu aynı zamanda mükemmel ve masrafsız bir karışımla besleyip büyütür.

Anne sütünün formülünü çözmek için çalışan bilim adamları, yoğun araştırmalar sonuncunda buna imkân olmadığını, fark etmişlerdir. Çünkü standart tipte bir anne sütü mevcut değildir. Her annenin sütü kendi bebeğinin durumuna ve ihtiyacına göre Yüce Allah (cc) tarafından belirlenmiştir. Ayrıca doğada bulanan hiçbir besin kaynağı ve anne sütüne benzetilmeye çalışılan hiçbir mama, anne sütüne eşdeğer olamamıştır.

Anne sütünün faydaları her geçen gün daha fazla ortaya çıkmaktadır. Bilimin henüz keşfettiği bir diğer gerçek de, bebeğin anne sütü ile 2 yıl boyunca beslenmesinin son derece faydalı olduğudur. Ancak bilimin yeni keşfettiği bu gerçeği Allah (cc) bizlere 14 asır önce şöyle bildirmiştir:

“Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması iki yıl içindedir. Hem bana, hem anne ve babana şükret, dönüş yalnız banadır.” (Lokman Suresi: 14)

İnzar Dergisi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.