​Yasal düzenlemelerde insanların mağduriyetleri dikkate alınmıyor

​Yasal düzenlemelerde insanların mağduriyetleri dikkate alınmıyor

Yeni yargı paketi hakkında değerlendirmelerde bulunan Avukat İlhami Sayan, yasal düzenlemelerde ,nsanların mağduriyetinin dikkate alınmadığını belirtti.

Son günlerde sıkça gündeme gelen yeni yargı paketi ile ilgili İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Avukat-Sosyolog İlhami Sayan, genç yaşta yapılan evliliklerden adil yargılamaya, cezalara karşı verilen ağır suçlardan denetimli serbestliğe kadar birçok konuya değindi.

Türkiye’de yapılan yasaların neye ve kime göre yapıldığına bakmak gerektiğini söyleyen Sayan, "Türkiye’de ve yasa yapma tekniği hukuki olarak çok problemli. Sosyolojik manada da halkın lehine halkı esas alan bir teknik değildir. Bu konuda muhalifler anlamında İslamcılar veya Müslümanlar değişikliklerinden yeterince istifade edemiyorlar. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana ezanın Arapça aslına çevrilmesi ve Kur’an kursları yasağının kaldırılması hariç İslamcıların lehine ya da Müslümanları gözeterek değiştirilmiş hiçbir yasa yoktur. Bu iki yasa İslamcıların muhalifliği ve Müslümanların çoğunluğu gözetilerek değiştirilmiş yasalardır. Bunların dışında hiçbir yasa Müslümanlar dikkate alınarak değiştirilmemiştir." dedi.

İlk yargı paketinde Avrupa’nın beklentileri dikkate alındı

"Türkiye’de 1950’li yıllardan beri bütün yasa değişikliklerinde Avrupa’nın talep ve beklentisinin esas alındığını görmekteyiz." diyen Sayan, "Toplumsal beklenti ve ihtiyaçlar değil dışarıdan yapılan talepler dikkate alınmıştır. İlk yargı paketinde de devletin ihtiyaçları ve Avrupa’nın beklentileri dikkate alınmıştır. Türkiye’de liberaller, kapitalistler, kısmen solcular veya ayrılıkçı hareketlere mensup kitleler genelde Avrupa’nın bir anlamda koruyuculuğunu sağlamışlardır. Türkiye’de kamuoyu oluşturma dediğimiz şey Avrupa’nın yardıma çağrılmasıdır." şeklinde konuştu.

"Yasal düzenlemeler sadece bir kesime yönelik düzenlenmemelidir"

"İslamcılar dışından diğer kesimler bir şekilde Avrupa’nın koruyuculuğunu tekraren davet etmekte ve hükümete içten, dıştan baskı yaparak yasaların kendi lehlerine çıkarılmasını sağlamaktadırlar." diyen Sayan, şöyle konuştu:

Ancak İslamcılar lehine çıkan hiçbir anayasal düzenleme yoktur. Burada Turgut Özal döneminde kaldırılan ve dindarlar lehine olan 163’üncü madde akla gelebilir. Ancak bu esasında solcular lehine düzeltilen 141 ve 142’nci maddelerin İslamcılara kabul ettirilmesi ve bu konuda keskin bir ayrışmaya gitmemek adına yapılan bir düzenlemeydi. Onun dışında olan tüm yasal düzenlemeler Avrupa’nın koruması altındaki muhalif kesimin korunmasına yönelik düzenlemelerdir. Düzenlemeye baktığımızda öncelikle Avrupa’nın rahatsızlığını dile getirdiği muhalif olan bazı kimselerin mağduriyetine sebep olan bazı yasal düzenlemelerin olduğunu görüyoruz. Bunlara karşı değiliz. Onların da mağdur edildiği yasalar var. Bizim karşı çıktığımız nokta yasal düzenlemelerde sadece onların esas alınması dindar kesimden muhalif kişilerin de onların artıklarıyla yetinmek zorunda kalmasıdır. Karşı çıktığımız nokta budur.

"İnsanlar en geç 6 ayda yaptıklarının yanlış olduğunu düşünür hale geliyorlar"

"İkinci yargı paketinde dikkate alına tek şey devlet ihtiyacı olduğunu söyleyen Sayan, adaletin gözetilmediğini ve ifade ederek şunları kaydetti:

İnsanların mağduriyeti dikkate alınmıyor. Hangi yasanın ne niyetle çıkarıldığı, neye hizmet ettiği ve gelinen aşamada ne noktada olduğu dikkate alınmıyor. Sadece devletin menfaat ve geçici ihtiyaçları dikkate alınıyor. İhtiyaçlar dikkate alındığında iki ayrı görüş ortaya çıkıyor. Bunlardan birisi MHP’nin görüşü ki bu görüş bir sefere mahsus bir düzenleme talebidir. Bu da daha vahim bir durumdur. Hükümet de sık sık af çıkaran, yasal kolaylık sağlayan, dolaylı aflar çıkaran bir hükümet olarak anılmak istemiyor. Onun yerine süreklilik arz edecek şekilde bazı suçlara infaz indirimi getirmek istiyor. Öncelikle hükümetin bu görüşünü kısmen desteklediğini belirtmek isterim. Türkiye’de infaz süreleri yargılamanın adil olma ölçüsünün çok dışında. İnfaz sisteminde şartlı tahliye hususu iki şeye dayanır. Birincisi devlet yargıladığı her 3 kişiden ikisinin mutlak surette suçlu olduğunu düşünüyor. Yargıladıkları kişilere en fazla 3’te bir oranında haksızlık yaptıklarını düşünüyorlar. Islah sistemlerine o kadar güveniyorlar ki, kişinin 3’te iki oranında ceza almasının kişiyi ıslah edebileceğini düşünüyorlar. Türkiye’de insanların çabuk ıslah olup çabuk dolduruşa geldiğini biliyoruz. İnsanlar en geç 6 ayda yaptıklarının yanlış olduğunu düşünür hale geliyorlar. Islah amacıyla 3’te iki infaz veriliyorsa bu çok fazladır. 3’te bir veya en fazla yarı yarıya olan miktarı makuldür. Hükümetin de böyle düşündüğünü duyuyoruz. Geri kalan 2’de bir oranında ise şartlı tahliye düşünülüyor. Bunun olumlu olduğunu düşünüyoruz.

Sayan, "Suçlar arasında iyi ya da kötü suç ayrımı yapmak yanlıştır. Kaldı ki bu ayırım devletin menfaatleri esas alınarak yapılmaktadır. Toplumun menfaati esas alınmıyor. Birde şartlı tahliye yapılırken devletin ne kadar adil yargılama yaptığı, hâkimlerin ne kadar adil ve işlerinin ehli olduğu da tartışılmalıdır." ifadelerini kullandı.

Sovyetlerde komünizm, Türkiye’de ise Kemalizm ve kapitalizm Müslümanları adeta hadım ettiğini vurgulayan Sayan, "Hadım edilmiş birisinden çocuk beklemek ne kadar abesse aynı şekilde Müslümanların iktidarın verdiği güce göre bir yasal düzenleme yapmalarını beklemekte o kadar abestir. Ben çok şey beklemiyorum. Dindar inşaların veya halk içerisinde kendilerini destekleyen bir lobileri olmayan bazı menfaat şebekelerine hizmet etmeyen gruplara yönelik hiçbir düzenlemenin çıkacağını zannetmiyorum." dedi.

Uyuşturucu suçları ile ilgili çok adaletsiz yargılamaların olduğunu ve bundan önce de çok adaletsiz kanunların olduğunu hatırlatan Sayan, "Çok ölçüsüz ve adaletsiz yasalar var. Öncelikle bu yasa metinlerinin tartışılması getiri ve götürülerinin hesaplanması gerekir. Bu yasalar Anadolu insana, Türkiye Cumhuriyeti'nin coğrafyasındaki insanlara mı hizmet ediyor yoksa Avrupa’ya mı hizmet ediyor. Biz bir anlamda Avrupa’nın mıntıka temizliğini mi yapıyoruz? Avrupa’nın köy koruculuğunu mu yapıyoruz? Avrupa’nın ayağına, tırnağına gelenler bizim canımıza gelsin mi diyoruz? Bunu düşünmek gerekir." diye konuştu.

"Türkiye’de iktidar muhalefette muhalefet de iktidarda gibidir"

Kanunlar ve uygulamalar sebebiyle genç yaşta evlilik yapan çiftlerin de ciddi mağduriyet yaşadığına dikkat çeken Sayan şu ifadeleri kullandı:  

Genç evlilik meselesi Türkiye’de iktidarda olan İslamcıların mahcubiyetle, korkarak, ürkerek ele aldığı bir meseledir. Bu meselede inandıklarını söyleyemiyorlar. Kendi inançlarına göre konuşamıyorlar. Gizli saklı konuştuklarında farklı kamuoyu önünde farklı konuşuyorlar. Ben esas sorunun Türkiye’de iktidar muhalefet sorunu olduğu düşüncesindeyim. Türkiye’de tam bir iktidar yoktur. Çünkü iktidardakiler içsel anlamda muhalif, şekilsel anlamda iktidardır. O yüzden çoğu zaman iktidar kendi kendine muhaliflik yapıyor. Kendi uygulamalarına içlerinden birisi çıkıp ‘böyle bir şey olamaz’ diyor. Tam manasıyla iktidar olunamadığı için aynı zamanda kendi muhalifliğini de yapıyor. Türkiye’de muhalefette milliyetçiliği temsil eden MHP ve Kemalizmi temsil eden CHP de muhalefette gözükmelerine rağmen içsel anlamda iktidarda gibiler. Onlarında tam olarak muhalefet yapamamalarının nedeni sistemi sahiplenmeleri, kendilerini çarkın sahibi olarak görmeleridir. Türkiye’de iktidar muhalefette muhalefet de iktidarda gibidir. Asıl sorun budur. İktidarın hakkı bilmesine rağmen saklaması, bundan mahcubiyet duyması ve çeşitli hesapla içerisine girmesi on binlerce insanı mağdur ediyor.

"Devlet toplum mühendisliğini bırakmalıdır"

Sayan, "Türkiye’de genç ve geç evlilik diye iki tür evlilik var. Geç evlilik ile ilgili hiçbir yaptırım ve düzenleme yapılmazken genç evliliğe ceza veriliyor. Aslında topluma, inanca, fıtrata, doğaya, sosyolojiye, kültür ve örfümüze göre olması gereken genç evliliğe ceza veriliyor ve insafsızca, akıl dışı verilen ceza normal bir ceza değildir. Erken evlendikleri için verilen ceza 2-3 yıl değildir. Bunun hem isimlendirilmesi hem cezası çok insafsızca. Tecavüzcü olarak nitelendirilip tecavüzcülerin arasına konuluyorlar. Mağdur olduğu iddia edilen genç kadın, ‘hayır bu benim kocam. Ben evlilik yaptım, düğün yaptım, nişan sürecim oldu, birbirimizi tanıdık ailelerimiz işin içinde, tamamen düğün yaptık. Normal bir aile gibi ev tuttuk, çocuğumuz var. Bunu bana, çocuğuma yapmayın. Burada bir suç yok’ diyor. Sosyolojik anlamada, kültürel anlamda, inanç anlamında ortada suç yok. Peki, bunu suç yapan kim? Yasalar topluma göre düzenlenir. Toplum yasalara göre değil. Türkiye’de handikaplardan birisi yasaların topluma ayar verme çabasıdır. Devlet bundan vazgeçsin. Bir devlet topluma ayar vermez. Devlet topluma göre genel kuralları belirler bunları kanun haline getiri. Devlet toplum mühendisliğini bırakmalıdır." İfadelerini kullandı.

"Bu pakette de bir netice çıkmazsa artık hükümetten ümitlerini kesip muhtemelen muhalefette ümit arayacaklar"

Hükümetin genç evlilik konusunda çok ürkek davrandığını söyleyen Sayan, "Maalesef İslamcılar Türkiye’de Kemalizm’e hezimet idealinden Kemalizm’e hizmet noktasına geldiler. Bu çok üzücü bir durumdur. Ya inandıkları gibi yaşasınlar ya da yaşadıkları gibi inansınlar ki insanlar onları tanısın ve büyük beklentiler içerisine girmesinler.  Yaklaşık 3-4 yıldır hükümet genç evlilik konusunda adım atacağını kamuoyuna çeşitli şekillerde veya özel görüşmelerde ayrıntılı bir şekilde beyan ediyor. Ancak o kadar ürkek ve çekingen davranıyor ki, 1-2 derneğin, 1-2 feminist hareketin serzenişi hemen geri adım atmalarına sebep oluyor. Hâlbuki bu çok doğal bir durum. Doğal olmayan varsa 50-60 yaşına gelip evlenmeyenlerdir. Bir erkekle sorun yaşadıkları için tüm erkelerden nefret diyorlar. Kazada kuyruğu kopan tilki gibi tüm tilkilerin kuyruklarını kesmesi için vaazda bulunması gibi feminist kesimde bir erkekle sorun yaşamış ve ardından tüm erkeklere düşman olmuşlar. Bu inşaların psikolojisiyle hareket edemeyiz. Bunlar milyonda bir insanlar ekseriyeti insanlardan, erkeklerde, aileden normal bir düzene sahip olan her şeyden nefret ediyorlar. Toplumdan öç alma peşindeler. Bunlara göre hareket edemeyiz. Bunlara göre hareket edersek sonucunda on binlerce mağdur, evli olduğu halde tecavüzcü olarak yaftalanan insanlar kalacak. Bu insanlar hükümetten bir netice bekliyorlar. Bu pakette de bir netice çıkmazsa artık hükümetten ümitlerini kesip muhtemelen muhalefette ümit arayacaklar diye düşünüyorum." dedi.

İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.