Zorluklara Katlanmak

Zorluklara Katlanmak

Bugünün zorlu şartlarında ve bin bir türlü hile ve tuzaklarla İslam’ın özüne yabancılaştırılmış böylesi bir toplum içinde

Bugünün zorlu şartlarında ve bin bir türlü hile ve tuzaklarla İslam’ın özüne yabancılaştırılmış böylesi bir toplum içinde, intibak ve uyumu dengede tutmak zor gibi görünse de hayır ve iyiliğin da’vetçisi olan kahraman, bu uyumu özenle yakalamak, gittikçe olgunlaştırmak ve davasının amir hükümleri ile insicamını bina etmek durumundadır. Hem onun ve hem de verdiği şanlı mücadelesinin varlık sebebi bu değil mi zaten? Dolayısıyla da’vetçi zor’u başarmalıdır. Dost ve düşmana Müslüman’ın zor’un adamı olduğunu göstermelidir. Zira onun yolu zorluklara, yokluklara katlanma yoludur. Rabbine dayanarak göstereceği sabır onun zahmetlerini rahmetlere çevirecektir inşallah. “Müslüman! Büyük davaların adamısın, bu dünya ilk basamağındır/ Bu kurt-kuş dünyasını Allah mücadele için yaratmıştır.” M. İkbal

ZORU BAŞARMAK
Zorluklara; katlanma yoludur, dedik. Çünkü sonuçta bu aziz da’vetçi; batıl da olsa mazisi olan bir düzeni, saçma da olsa bir takım prensiplerle korunmaya çalışılan bir yapıyı, heva ve nefsin öngörüsüne dayalı da olsa yerleşik ve kalıplaşmış bir anlayışlar/ alışkanlıklar manzumesini ve en nihayet kaide, kânun şeklini almış ve amma hurafeler samanlığına dönüşmüş olan, belki de dönüştürülmüş olan bir garip ahlakı, bir müfsid zihniyeti hedef tahtasına koyuyor. Sonra da’vetçi, dinin vecibelerindenmiş gibi insanların bir şekilde sarıldığı, hakikatte ise böyle olmadığı hurafe ve bidatlere ve daha atalarından belleye geldikleri bir takım ciddi yanlışlık ve sapmalara karşın dinin özünü asli kaynaklarından izah ederek karşı çıkıyor. Dahası var. O da; toplumun bazı kümelerine sızıp odaklanmış, kutsal bazı isim ve sıfatlar arkasına gizlenerek bunları kendilerine maske yapmış ve aslında bu sıfatlar ile amelleri arasında hiçbir uyumluluk olmayan fakat mazlum halkın dine ilişkin samimi duygu ve hislerinden nemalanıp sömürü vesilesi yapan kimi şahısların bu sömürülerine son veriyor. Bu şahısların haramla doldurulmuş karınlarını deşerek ve iki yüzlülüklerini netleştirerek teşhir etmek suretiyle halka gösteriyor…

Dolayısıyla kolay değil tabii! Fesada uğramış bir toplumun yapısını ıslaha çalışmak, oturmuş bir takım anlayışları yerinden sökmek, kalıplaşmış batıl inanışları zir u zeber etmek suretiyle parçalamak kolay değil. Cahiliyenin buzdan yapılmış binasını eritmek, eritmeye çalışmak elbette ki bir zahmet ve meşakkat ister. “Mücadelesiz kan, gözyaşı, eziyet acz’dir. Ama kan, gözyaşı, eziyet mücadele ile beraber olursa zafer getirir. Mükâfatını Allah bu dünyada da verir,” diyen Zat-ı Muhterem ne de güzel söylemiş.

ÂLİMLERİN MİSYONU
Başından beri üzerinde durduğumuz incelik, Allah Resulü’nün da’vetçi için örnek oluş olayıdır. “Her ne kadar bu gün için Müslüman, Resulullah (sav)’ı gözüyle görme fırsatını kaçırmışsa da onun yüce ahlakını temiz evsafını ve güzel hayatını düşünerek kalb gözü ile onu görme fırsatını asla kaybetmemiştir.” (İ. Davetinin Esasları/ A.K.Zeydan) Resulullah’tan sonra onun bıraktığı örnekliği en iyi şekilde onun da’va arkadaşları yani sahabe-i kiram yaşamıştır. Sonra bu örnekliği onlardan devralan tabiin, sonra diğerleri, sonra da diğerleri.. Bu, müteselsil bir yol ile yaşayarak ta bu güne, bize kadar gelmiştir. Dava mücadelesinin misyonunu yerine getirme noktasında bu gün en önemli vazife en başta muttaki âlimler ve hidayet rehberlerinin omzunda görünüyor ki böyle olması da lazım. Âlimlerimiz ve hidayet rehberleri bu mücadele misyonunun lokomotifidirler. Yüzlerce belki binlerce davetçi için bunlar, cazibe merkezidirler ve kelebeklerin ışık etrafında dönüp durdukları gibi bu aziz, genç ve dinamik davetçiler de bu örnek şahsiyetler etrafında dönüp durmakta, onların yaşayış ve davranışlarını kendilerine örnek almaktadırlar. Dava mücadelesi bütün hızı ile devam ediyor olduğuna göre örneklik hassasiyeti de buna paralel olarak geliştirilmeli, olgunlaştırılmalı ve insanlarımızın sıkıntılarına çözüm olacak şekilde anlaşılır kılınmalıdır. Afakî öneri ve yaklaşım ya da yorumlardan ziyade, değeri olan pratik prensip ve çözümlerle şekillenmelidir. Unutulmamalıdır ki insanlar bunu önemsiyorlar. Ve yine unutulmamalıdır ki istenilen ve acil ihtiyaç olan budur…

İSLAM CEMAATİNİN ÖRNEKLİĞİ
Açık olan şu ki, da’vetçinin da’va saflarında da’va mücadelesini verirken şahıs veya şahsiyetleri örnek almadaki ölçüsü açık ve nettir. Zira da’vası ona, uyulacak tipin, yapının veya şahsiyetin portresini ince ayrıntılarına kadar izah etmiştir. Onu yanlış şahıs veya tipleri örnek almaya götürecek ne bir muğlâklığa ve ne de bir boşluğa mahal bırakmamıştır. Da’vetçi pozisyonunda bulunan yiğit, bu inceliğin, zaten bilincinde olan kimsedir. Fakat biliniyor ki hayat devam ediyor, mücadele ve imtihan da devam ediyor. O nedenle davetçinin statik değil atik; uyuyan ve uyuşan değil, uyanık olan olması lazım. Bu bağlamda şahısların/şahsiyetlerin geçiciliği, ölümlülüğü vs. kaçınılması namümkün olan durumları göz önünde bulundurulduğunda örnek alınacak yapının şahıslardan ziyade, da’vanın bizzat kendisi olmalıdır. Yani, da’vanın prensiplerini tatbik etme vazifesini üstlenmiş insan-ı kamil makamında bulunan İslam Cemaati olmalıdır. Da’vanın hakikatlerini kendi şahs-ı manevisinde müşahhaslaştıran, bunun için aktif bir uğraş ve cehdi göğüsleyen, mücadelenin merkezinde en önde ve sürükleyici olan ve bu hakikatlerin neşv u nema bulması için Kur’an ve sünnet ruhuna uygun, şer’i değeri olan, ağır bedeller ödeyen, ödeme durumunda olan yapı elbette ki İslam da’vetçisinin örnekliğini alacağı yapı makamındadır. Allah Resulü “Ümmetimin âlimleri Ben-i İsrail’in Nebileri gibidir” şeklinde bir ölçü koymuştur. Nebevi veraseti deruhte eden âlimlerin öncülüğünde yürüyen bir İslam Cemaati, elbette ki Resulullah’ın bıraktığı örneklik misyonuna şahıslardan daha layık ve daha doğru, daha süreklidir… Bu ölçüyü ancak zorun adamı olan aziz İslam da’vetçisi yakalar ve bu inceliği idrak eder. Biliyor musun?

“Değerli olan hazinenin bir çok kilitleri vardır.

Hazinen değeri buradan anlaşılır.

Maksadın yüceliği de, ey sınanan adam!

Yolun sıkıntısından

Yolda aşılmaz geçitler

Ve yol kesicilerin bulunmasından anlaşılır.”

(Mevlana)

İnzar Dergisi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.