Aile Bakanlığının çıkardığı kanunlar toplumunun örfüne uymuyor

Aile Bakanlığının çıkardığı kanunlar toplumunun örfüne uymuyor

Zeynebi Der Başkanı Yazar Sabiha Ateş Alpat, Aile Bakanlığının çıkardığı kanunların, değil İslam dinine Türkiye toplumunun örfüne bile uymadığını vurguladı.

Her gün yeni bir düzenlemeyle getirilen kanunlar aile yapısını hedef alıyor. Onlarca vatandaş Aile Bakanlığının yürürlüğe koyduğu kanunlardan dolayı mağdur duruma düştü. Erken evlilik mağduru vatandaşlar bir yana cinsiyetsizleştirme ve ETCEP politikaları ile ailenin yapısı hedef alınıyor. Konuya ilişkin İLKHA’ya açıklamalarda bulunan Zeynebi Der Başkanı Sabiha Ateş Alpat, Aile Bakanlığının çıkardığı kanunların, değil İslam dinine Türkiye toplumunun örfüne ve kültürüne bile uymadığını vurguladı.

Ailenin kurulmasında eş seçiminin önemli olduğuna vurgu yapan Alpat, “Ailede çocuk eğitimi aslında eş seçiminden başlıyor. Çünkü sizin vasıtanızla bir kul dünyaya gelecek ve siz bir kul yetiştireceksiniz. Onun için kadın ya da erkek olsun ehliyetli birini seçmeniz lazım. Bu sürecin eş seçiminden nikâha kadar olan bölümünde sürecin helal yürütülmesi lazım. Buna dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ondan sonra çocuk anne karnına düşmesinden itibaren eğitim süreci başlamış demektir. Pedagogların tespitine göre 6 yaşına kadar bir çocuğun karakterinin oturduğu, 6 yaşından sonra da birikimin oluştuğu ifade ediliyor. Çocuğun eğitimi kemale erinceye kadar ömür boyu devam edecektir. ”dedi.

“Çocuğu eğitirken değerlere sahip çıkacak bir şekilde yapmamız lazım”  

Çocuğu eğitirken değerlere sahip çıkacak bir şekilde yapılması gerektiğini ifade eden Alpat, "Ailenin temelini düzgün kurarsak çocuk gerçekten İslami anlamda anne ve babayı güzel bir rol ve model olarak görürse eğitim süreci kolaylaşacaktır diye düşünüyorum. Ama bununla yetinilmemesi lazım. Anne-baba istikrarlı şekilde evde çocuğa güven duygusunu, sorumluluk duygusunu, mahremiyet duygusunu yerleştirmelidir. Ama bununla birlikte Lokman Suresi'nde de beyan edildiği üzere iman eğitiminden başlayıp bir insanın sosyal sorumluluğu, ailedeki sorumluluğu, Allah’a karşı olan sorumlulukları; baba vasıtasıyla bilgi bağlamında yerleştirilip anne vasıtasıyla da uygulanmaya konulması lazım." şeklinde konuştu.

"Adımız Müslüman olmasına rağmen kapitalistçe ve modernistçe yuvalar kuruluyor"

Alpat, "Herkes kendi inancına göre bir aile kurar. Lakin üzülerek ifade edelim ki oynanan algı operasyonlarıyla algılarımızı değiştirdikleri için adımız Müslüman olmasına rağmen kapitalistçe ve modernistçe yuvalar kuruluyor. Tüm bunlar evliliklerin boşanma ve hüsranla sonuçlanmasına sebep oluyor." dedi.

Alpat konuşmasının devamında, "İslam’a göre ailenin temeline 4 tane ‘i’ (İman, İslam, ihlas ve ittika) koyarsak sağlam olur diye düşünüyorum. İman temelli olması lazım derken, bizim akaidi noktalarımız bellidir. Allah’u Teâlâ'ya tevhit ile iman etmek, o imana herhangi bir zulüm bulaştırmamak ve kuru bir söylemden ibaret olmaktan kurtarmak. İkinci olarak ailenin temeline İslam konulmalıdır. Ailenin temelinde Allah’a teslimiyet olursa, o evde Allah’ın dediği olursa hiç kimseye bir haksızlık ve bir zulüm de söz konusu olmaz. Çünkü dertleri Allah olanın derdini Allah çözer. Hazreti İbrahim, Hazreti İsmail ile Kâbe’nin temellerini yükseltirken 'Ya Rabbi bunu bizden kabul et, bizi ve bizden sonraki zürriyetimizi sana teslim olanlardan kıl' demişti. Bizler de Allah’ın ayetlerinin okunacağı yuvalarımızı kurarken 'Ya Rabbi beni ve eşimi sana teslim olan, bizden olacak zürriyeti de sana teslim olanlardan kıl' derken bunu kuru söylemlerde bırakmamalı, Allah’ın hâkim olduğu bir ev olmalıdır. Üçüncü olarak ailenin temelinde ittika olmalıdır. Yani hakkıyla Allah’tan korkmak. Çünkü evi dış etkenlerden, nefsin isteklerinden ve bencilliklerden koruyacak olan şey Allah'a karşı duyduğumuz takva duygumuzdur. Takva bizi günah ve şerr’den koruyan önemli bir zırhtır. Son olarak da her bireyin samimiyeti yani ihlası ön planda tutması gerekir. İşte bu temeller üzerine yükselen bir ailenin tüm dünyalık dertleri gerçekten suhuletle çözülür, huzur bulunan bir yuva haline dönüşür.” ifadelerine yer verdi.

“Aile bağlarının sağlam olması o toplumu dinamik güçlü bir hale getirir”

Bir toplumun sağlam olmasının ailenin sağlam olmasıyla doğru orantılı olduğunu vurgulayan Alpat, “Aile bağlarının sağlam olması o toplumu dinamik ve güçlü hale getirir. Burayı çökerttiğiniz zaman artık toplumda çökerteceğiniz bir şey kalmamış demektir. Dolayısıyla emperyalist güçlerin bununla uğraşması kendi karakterleri açısından çok doğaldır. Önemli olan; onların bu savaşlarına karşı hangi önlemleri aldığımızdır. ETCEP programının uygulanması da bu projelerden bir tanesidir. Daha önce kürtaj ve evliliğin geciktirilmesi gibi birçok oyunlarla geldiler. ETCEP programının üzüntü verici tarafı; İslami değerleri ortadan kaldırmak için bilinçli yapılmış bir proje olmasıdır. Bunun başka bir açıklaması yok. Benim üzüldüğüm nokta, bu programın kendini 'Muhafazakâr' diye adlandıran bir kesim tarafından uygulanıyor olmasıdır. Daha başka hangi ETCEP’leri çıkaracaklar ona da hazırlıklı olmalıyız. Bu tutmazsa başka bir oyuna başvuracaklar. Çünkü aile çok önemli. 'Cinsiyet özgürlüğü' adı altında Lut kavminin çirkefliklerini getirme hedefleri var. Tekrar belirteyim ki bunun kendini muhafazakar olarak adlandıranların eliyle olması hem bir handikap hem de kahredici bir durumdur.” dedi.

“Kanunların özgürlük adına insanı pervasızlaştırması gibi birçok etken var ortada”

Bir toplumun sağlıklı olması için ailenin, yönetimin ve çevrenin sağlıklı olması gerektiğini savunan Alpat, “Ailenize bir zarar gelmesin diye siz ne kadar sıkı tutarsanız tutun sosyal çevreye çıkan bir genç kendini harama davet eden şeylerin çokluğuna yenik düşebiliyor. Okulların karma olması, cinsiyet derslerinin veriliyor olması, inancımızın en önemli değerlerinden olan mahremiyet duygusunun korunmaması, kanunların 'Özgürlük' adına insanı pervasızlaştırması gibi birçok etken var ortada. Zina bu kadar serbest. Gençler her türlü duygularını zahmetsiz tatmin edebiliyorken sorumluluk altına girip de evliliği tercih etmiyorlar. Çünkü evlilik, yuva kurmanın dışında maddi bir külfet haline gelmiş. Kapitalist ve modernist algılarla evler kuruluyor. Dolayısıyla o evde huzur bulmak da mümkün olmuyor. Oysa Allah, evleri huzur ve sükûn bulunan yerler olarak tarif etmiştir. Mevcut kanunların insan fıtratına aykırı olması, şehevi duyguları kamçılıyor olması, sosyal çevrenin bu kanunlara uygun olarak gelişmiş olması, sosyal medyanın, televizyon dizilerinin de bu konuya hizmet ediyor olması insanı ve özellikle gençleri olumsuz manada etkiliyor. Bu konuda işin başında olanların büyük vebalinin olduğunu da vurgulamak istiyorum. Gençlerin ilk önce niçin evlenmeleri gerektiği sorusuna bir cevap bulmaları lazım. Enam Suresi 162'inci Ayet-i Kerime'sinde buyruluyor ki 'De ki benim hayatım, yaşamım, namazım, ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.' Dolayısıyla bizim evliliğimiz de Allah için olmalıdır. Dolayısıyla önce kendi bünyemizde imanımızın gereği olan bir karaktere sahip olmalı, sonra da kendi inancımızın gereği olan evliliğe adım atarken Allah hangi adımları atmamızı istiyorsa o adımları atarak bir yuva kurmalıyız ki hem dünya hem de ahiret açısından evlilik başımıza bela olmasın. Bu konuda Allah’ın emirlerinin dikkate alınmadığı her şeyin hüsrana uğrayacağını ifade etmek istiyorum. Bunun için Allah’ın emirlerini dikkate almalarını Müslüman gençlere salık veriyorum.” ifadelerine yer verdi.

“Başlarında örtü taşıyanların bu kadar Türkiye’nin dinine, örfüne yabancı kanunlara imza atmalarını anlayamıyorum”

Aile Bakanlığının çıkardığı kanunların toplumun örfüne aykırı olduğunu söyleyen Alpat, "Aile Bakanlığının çıkardığı kanunların hiçbiri; değil İslam dinine, Türkiye toplumunun örfüne, kültürüne bile uygun değildir. Başlarında örtü taşıyanların; Türkiye’nin dinine, örfüne bu kadar yabancı olan kanunlara imza atmalarını anlayamıyorum. Gerçekten bu tutumun tevil edilecek bir durumu da yoktur. Önceden kadın çok mağdur oluyordu şimdiyse erkeklerimiz maalesef çok mağdur. Kadının dudağından çıkacak iki kelimeyle erkeğin hayatı kararabiliyor. Veya kızın ağzından çıkacak iki kelimeyle babanın şerefi toplumun içinde beş paralık olabiliyor. Kadının beyanının tek başına yeterli görülmesi; aileye kötülük için yeter de artar. Zaten beşeri ideolojilerin hiçbiri insan fıtratına uygun değildir. Ama bu türden kanunlar bunun tuzu biberi oldu maalesef. Aile Bakanlığı, aile ile ilgili kanunları Kur’an’dan alsın." dedi.

“En yetkin mercide olan sizsiniz. Siz düzeltmeyeceksiniz de kim düzeltecek?”  

Başkan Erdoğan’ın 'Cennet annelerin ayağı altındadır' hadisini okuyarak aile hakkında yaptığı konuşmayı değerlendiren Alpat, "Erdoğan’ın açıklamalarını kabul etmemek mümkün değil. Ananın ayağının altı öpülmelidir. Ancak ana bulacak mıyız ki ayağının altını öpelim. Adam anasını sokağa atıyor, yetiştirme yurduna bırakıyor. Bir de aileyle uğraşıyorlar deniliyor. Ben şimdi bu ülkede yaşayan bir vatandaş olarak şunu sormak istiyorum: 'Bu kanunlara imzayı kim attı?' Tamam, aileden şikâyet ediyorsunuz. Fakat en yetkin mercide olan sizsiniz. Siz düzeltmeyeceksiniz de kim düzeltecek? Tabi ki Erdoğan'ın söylediği sözleri kabul etmemek mümkün değil. Ama sizin çıkardığınız kanunlar CHP’nin döneminde bile çıkmadı. Mesela zina suç değil şu anda. CHP döneminde zina suçtu. Şimdi bütün bu kanunlara imzayı atanlar olarak sizin bir vatandaş gibi şikâyet etmeye hakkınız var mı? Bunları bize söylemeye hakkınız var mı diye sormak istiyorum. Madem bunlar doğru değil, niye bunlara imza atılıyor? Neden bunlar yürürlüğe konuluyor? Neden ümmetin çocukları perişan ediliyor? Örfe, dine, kültüre, yaşadığımız coğrafyadaki değerlere ve en önemlisi İslami değerlere aykırı olan bu kanunları yürürlüğe koyan kimdir diye sormayalım mı şimdi? Evet, anaların ayağının altı öpülmelidir, bu bir değerdir gerçekten. Ama bu kanunlar kadını kadınlıktan çıkardı. Hangi anayı bulup da ayağının altını öpeceğiz?" şeklinde konuştu.

İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.