Ateistler yakılmak isteniyor(muş)

 Ateizm Derneği, kısa bir zaman önce bir imza kampanyası başlattı.

Kampanya dedimse şöyle insanlık namına bir eylem beklemeyesiniz.

Zira Anadolu'nun hilkat garibelerinden akla mantığa uygun bir eylem beklemek, deveye hendek atlatmakla eşdeğerdir.

Tüh yine deve, yine hendek!...

Ateistten gireyim dedim, yolum hendekle kesildi.

Hendek ve ateizm…

Bu da mı tesadüf?...

Yok canım, neyse!…

Ateizm Derneği'nin başlattığı kampanya için yapılan açıklama şöyle:

“Gömülmek Zorunda Değiliz! Dünyada pek çok ülkede insanlar, vasiyetleri üzerine öldükten sonra yakılıyor. Türkiye'de de cenazesinin gömülmesini değil, yakılmasını isteyen birçok insan var. Ancak krematoryum (yakma fırını) tesisi olmadığı için bu istek karşılanamıyor. Öldükten sonra yakılan kişilerin oranı Japonya'da % 99,85, Hindistan'da % 85, İsviçre ve Danimarka'da % 76, İngiltere'de % 72, İsveç'te % 70, Hollanda'da % 50, ABD'de ise bu oran % 40'tır. Türkiye'de ise herkesin cenazeleri kendi istediği şekilde değil, belediyenin uygun gördüğü şekilde gömülerek defnediliyor.”

Eee yani?...

Yanisi şu:

Efendiler, bu dünyada bir şeye yaramadıkları gibi cesetlerinin de bir şeye yaramasını istemiyorlar.

İstememekle kalmayıp geride kalanlara da kokularıyla eziyet etme çabasındalar.

Ellerinden gelse börtü böceğin rızkına bile engel olacak bu meymenetsiz zevat, üç beş farenin, bir iki çıyanın birkaç günlük azığı olmaya neden engel olmak ister ki?

Hem yıllar sonra yeraltından petrol olarak da çıkmak mümkün.

Sonuçta öldükten sonra tasarruf kalanlara geçiyorsa neden kalanlar, bu işe yaramazlar tarafından yönlendirilsin ki?
İster yakar, ister gömer; baktı bir işe yaramaz tutup fosseptik çukuruna atar.

Fosseptiğe atmak, en parlak fikir bence!

Vidanjörle bastı mı suyu, toplum ömür billah kurtulmuş olur.

Vasiyetlerine gelince…

Herkes odununu beraberinde götürür, der salihlerimiz.

Zaten öte taraftaki görevliler yakma işlemi için emre amade bir vaziyette beklemekte.

Eccık sabırlı olun da!

MAYMUN TEO!

Aylardır okurlarımı siyaset, politika ve ictimai olaylarla meşgul eden ben, bu hafta onları hayvanat bahçesine götürmeye karar verdim.
Eee, bu kadar kahrımı çeken okurlarıma da bu kadarcık bir güzelliğim olsun yani!

Okurlarımı Alplerin eteklerindeki hayvanat bahçesine götürmek onları ziyadesiyle memnun edecektir hiç şüphesiz.

Cihangir sokaklarından bildiğimiz, ancak ayık halini görmediğimiz, uyuşturucu müptelası, kişilik fakiri, edep yoksunu maymun Teo, bu sirkin en gözdesi şüphesiz.

Sirklerin sempatik ve bir o kadar da yaramaz maymunu Teo'nun sosyoloji mezunu olduğunu biliyor muydunuz?

Aynı zamanda da ses sanatçısı…

Misafir olarak İsviçre'ye giden maymun Teo, İsviçre sirklerinden dağıtılan muzların bağımlısı olunca, bir muz daha kapmak için ülkenin bütün değerlerine vermiş veriştirmiş.

                     Ağzına ne gelirse iliştirmiş.

                                            Kelimeleri yan yana yerleştirmiş.

Hayvanseverlere şirin görünmek için bütün geçmişine sövmeye kadar işi ileri götürmüş ve demiş ki:
“Türkiye'den, İstanbul'dan, Topkapı Garı'ndan, Türk Sanat Müziğinden, türkülerden, tıklım tıklım otobüslere binerken başkalarının önüne geçmek için çabalamaktan, folklordan, futboldan, kuyruğa girmeyi bilmeyen insanlardan, çamurdan, mahallelerinden geçtiğimde sataşan çocuklardan, ter kokusundan, din ve turizm dersinden, sokak kapıları önündeki ayakkabılardan, maşrapadan, köylülerden, minibüs muavinlerinden, gül suyu kokusundan, başörtüsünden, alaturka tuvaletten, seccadeden, elektrik ve su kesintilerinden, yemek kokan apartmanlardan, kalabalıktan, Türk olmaktan nefret ediyorum. Midemi bulandırıyor. Lotoyu kazanmalı ve burada kalmamalıyım. İsviçreli olmalıyım! Orada Elvis gibi biri de olabilirim.”
Sanat bozuntusu Teo, istediği kadar geçmişine sövme, Batı medeniyetini övme hakkına sahiptir.

Yalnız ondan ricamız, buradan cehennem olurken:

Terbiyesiz

         Edepsiz

                   Onursuz

                            Münasebetsiz

                                       Ahlaksız

                                                Nezaketsiz
                                                                                           vasıflarıyla def olup gitmesidir.

CUMA TATİLİ


Geçen haftaki yazımın son bölümünde Noel'in mecliste kutlanmamasına içerlenen HDP'li milletvekili Garo Paylan'a şu sözlerle seslenmiştim:

Şimdi hakperest(!) Garo Bey'e hatırlatmak lazım:
Fiyaka satan Efendi! Farkında mısın, benim hafta sonu tatilim senin binde bir dediğin azınlığın ibadet gününe göre dizayn edilmiş.
Alfabem senin alfaben, kıyafetim senin kıyafetin, medreselerim kapatıldı, kilise okulları mevcut.
Cumartesi tatili, sayıları otuz bini bulmayan Musevilerin ibadet gününe ayarlı…
Pazar tatili, Hıristiyanların kutsal günü hatırına…
Sayıları, senin tabirinle binde bir.
Peki, ya benim ve ülke insanının % 99'u için kutsal sayılan Cuma günü?
Duyarlı sendikaların imza kampanyalarıyla iki saatlik izin için daha umut dilenmekteyiz.

Neyse ki yazımdan bir hafta sonra Cuma saatinin, günün değil ha saatinin, namaza göre düzenlenmesi ile ilgili işlem başladı.
Ateşböceğinin ışığınca aydınlık saçan bu küçük gelişme bile birçoğumuzun yüreğine su serpti.
Birilerimiz için havai fişek gösterisi kadar kıymet ifade etti belki de.
Öz yurdunda parya olmanın hazin bir sonucudur bu.
Sair zamanlarda kiliseye yolu düşmeyen, papazla yolu çakışmayan Garo Paylan'ın değerlerine sahip çıkma çabasını biliyoruz.
24 Aralık'taki meclis konuşması kayıtlarda.

Cuma namazıyla ilgili düzenlemeden söz edilir edilmez, hümanist, demokrat, liberal… gibi bilumum janjanları isminin önüne iliştirmekten imtina etmeyen Enver Aysever; hasmıyla mahkemede karşılaşma refleksini gösterdi.

Bu refleksi gösterirken bağırmakla da kalmaz, “Yetişin a dostlaaar!” diyerek Alevileri, laikleri, neredeyse hendek kazan Hendekçileri de yardımına çağırdı.
"Cuma düzenlemesi yapılsa bile, ki bunu deneyecekler, kimse uymamalıdır. Buna direnmek yurtseverliğin ölçüsüdür. Laiklik bizi birleştirir.” diyerek laikliğin ölçüsünü gösterdi, bu kurala uymamayı ve direnmeyi önerdi.
Aysever'e diyeceğim o ki, Cuma'ya giden kahir ekseriyetin laikliği taktığı yok.

Gitmeyenin de takıp takmadığı meçhul.

Hem zaten Aysever'in de laikliği helvadan put olarak kullandığını hepimiz biliyoruz.
Aysever, laikliği Cuma'ya kıyaslayıp ölçü sayarsa, Cuma namazı kaybetmez.
Büyük bir olasılıkla Cuma'dan sonra laikliğin helvası yenilecek.
Laikliğe saygısı varsa veya içinde biraz muhabbet besliyorsa o ölçüyü değiştirmeli Aysever.
Yurtseverliğin ölçüsü olarak bir de direnmeyi önermiş.
Direnmek derken…
Yani Cuma'ya gidenlerin önüne barikat mı kuralım demek istedi, onu anlayamadım.
Doğu'da malum kendisini yurtsever diye addeden birileri, direnme adına koca bir halkı yerinden yurdundan etti. Yerini terk etmeyen zavallı halk da barikatların ardında canlı kalkan vazifesi görmektedir.
Aysever'in direnme sözünde sol mahallenin anlayacağı yöntem bellidir.
Önce kırmızı bir bez bulup yüzlerini bağlarlar, sonra araba lastikleriyle birkaç barikat… Beş on esnafın camını da indirdiler mi altı ay konuşulacak bir konu bulunmuş olur.
Altı ay içinde bu grup ikiye bölünür.

İki gruptan biri “feodal yapının oligarşik kalıplarını kırmayan sınıf bilinci gelişmemiş avamın komünal…” diye başlarken diğeri de “kırsaldan feodalizmin insafına terk edilmiş halk, şehirdeki proleter sınıfla birleşmeyince…” diye devam eder.
Yalnız gündem sıcak…

Direnme ve barikat…

Bu kavram üzerinde de ikiye ayrılacak devrimci(!) zevat…

Kürt solu, cami önünde hendek kazmanın kazanımlarını Sur, Cizre, Silopi, Dargeçit örnekleri üzerinden verirken, Türk solu ise okul önünde barikat kurmanın ve camiye gidecek öğretmenlerin ancak onunla önlenmesinin mümkün olduğunu uzun uzadıya açıklar.

….

Barikat ve hendek…

Kürt ve Türk yurtsever(!)in biricik dayanağı.

Bize düşen, barikat ve hendek taşlarından köprü yapmak.

Köprü olalım halka!.

Selam, hakikate giden köprünün bir tuğlası olanlara!...

TERS KÖŞE

KARAKAYA'nın Ardından!

Usta yazar Hasan Karakaya, her fani gibi darü'l- fenadan darü'l-bekaya avdet etti.

Sevenleri olduğu gibi sevmeyenlerinin de olacağı muhakkak.

Ancak kendisine yapılan saldırılara bakılırsa değeri pek anlaşılmamış veya az anlaşılmış bir değer

olduğu belli oluyor.

Piyasada ne kadar kansız varsa hepsi merhumun kanlısı.

Cibilliyetsizler, ona en galiz küfürlerle saldırırken, soysuzlar neredeyse onu babaları gösterecek

kadar ileri götürdüler işi.

Bir tarafta Kemalist el sallar, bir tarafta Gülenist kara çalar.

Bir tarafta ateistin elinde mendil, diğer tarafta silahını doğrultan Kandil.

Uzayıp gider liste.

Fırsatını bulan, şovunu yapmak için atlayıp çıkmış piste.

Sonra sevenlerine baktım, çünkü olayı ziyadesiyle kafaya taktım.

Bir de ıkınıp duran, karşıya yaranmaya çabalayan, arada bir istavroz çıkarıp zangoca göz kırpan,

basiret gözü kapalı zevat gözüme ilişti.

“Ama bu üslup bir Müslüman'a yakışmaz!” ifadesiyle kan beynime yetişti.

“Ama” diye başladığın yazının niçin ve ne zamanda yazıldığını unutan gafil!

Geçmişi bugünün gözüyle değerlendirirsen; kalakalırsın, olursun sefil.

Karakaya'nın her sözünü her şeye rağmen yazmak belki mümkün.

Ancak cevaba muhatap alçağın tek hecesini yazmak ne mümkün.

Havsalan kaldırıyorsa, cevap verilen Altaylı'yı oku.

Bugün bile burnunun direğini sızlatır o günkü nahoş koku.

Neyse, seven ile sövene bakıp bir değerlendirme yapmak lazım.

Birkaç sözden ibaret anlatacağım, başka da yoktur ne hünerim ne de sazım.

Lağımın içinden damıtıp derledim en edeplisini,

Bunlara bakarak varın siz düşünün gerisini.

1- Pelin Batu ‏@DrSteveneu

Azrail bizden yana! Hasan Karakaya'nın ölmesi ile umutlandık!

2 - orhan aydın ‏@orhanaydin6
Bana olmadık hakaretler yağdırıp 'geber' diye yazı yazan Yeni Akit yazarı tetikçi Hasan Karakaya gebermiş!

3 - tuncay opçin ‏@tuncayopcin
"Ne kendi eyledi rahat, ne halka verdi huzur, yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehl-i kubur."

4 - ahmet şık ‏@sahmetsahmet
Kötü bilirdik. Eğer varsa, mekânı kuşkusuz ki cehennemdir.

5- Şeyh Sör Şambrel ‏@elsambrel
Hasan Karakaya Rahmetli bir çuval milli piyango aldıydı. Voleyi vurup yalakalığı bırakacak laikliğin tadını çıkaracaktı.

6- Emre Uslu ‏@EmreUslu
Ben derviş değilim. Hayattayken arkasını güce yaslayıp bana ve önüne gelene havlayan bir it öldü mü BİR İT ÖLDÜ derim. NOKTA.
7- Mustafa Yeşil ‏@mysl17
Bir ömür din ve dindar bir cepheyle savaş ederken öl! Ne acı!..

8 -Ayşe Hür ‏@HurAyse
Böyle bir necaset için taziyelerini belirten CHP'ye ve TSK'ya ne desek az.

…………………………………..


35 -Emre Uslu ‏@EmreUslu
Hasan Karakayaaaaa sana seseleniyorum. Şimdi ses nerenden çıkıyor? Hatırladın mı bu yazıyı...

36 - Tütünoğlan ‏@tutunexperi
Hoşçakal selefiliğin tezenesi, hoşçakal yezit yürekli adam. hoşçakal hasan karakaya :(

37 -Asım Yıldırım ‏@asim_yildirim
Hasan Karakaya isimli küfürbaz yazar şeysi ölmüş! Allah hak ettiğini versin!

38 -ODTU Bebesi ‏@odtureisi
Yıllardır Atatürk'e küfreden 'siyasal islamcı'lar hasan karakaya dürzüsü için "ölünün arkasından kötü konuşulmaz" diyor. Yavşaklar

39 - tuncay opçin ‏@tuncayopcin
Hasan Karakaya, ahlaksız ve terbiyesiz bir adamdı. Kötü örneği mükafatlandırmak, yeni isimlerin ortaya çıkmasına yol açar.

40- Ayşe Hür ‏@HurAyse
Tekbirlerle kendi halkını katleden TSK'nın Hasan Karakaya'yı övmesinde bir gariplik yok aslında. Tencere-kapak meselesi.


Yalnız ona sahip çıkanlar da yok değil.

        Yerim dar olduğu için hepsini yazamam bunu bil.

                    Öfke kusunca içlerindeki ifrazatı bir anda boşalttı müptezel.

                                Dostane yazan bir tanesini sade paylaşayım dedim, çünkü çok özel.


Süleyman ÖZIŞIK ‏@slymnoz
Hasan Karakaya'nın ardından kötü konuşanlara bizim yörenin sözüyle cevap verelim: Ardından kırk köpeği havlatmayan kurda kurt demezler!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.