Ayetullah Nimr Bakır el-Nimr ve idam edilen İslam alimleri

Ayetullah Nimr Bakır el-Nimr ve idam edilen İslam alimleri

Suudi rejimi tarafından 2 Ocak 2016'da idam edilen Ayetullah Nimr Bakır el-Nimr'in şehadeti, müstekbirler ve kuklalarının idam ettikleri İslam alimlerinin bir kez daha hatırlanmasına neden oldu.

Suudi rejimi, 2 Ocak 2016'da, Ayetullah Nimr Bakır el-Nimr ile birlikte onlarca kişiyi idam etti. Resmi rakamlara göre idamına karar verilen 47 kişinin infazı 12 kentte gerçekleşti. Dört hapishanede mahkumlar kurşuna dizilerek, diğerleri başları kesilerek idam edildi. Bu idam, ülkedeki son 35 yılın en büyük toplu idamıydı.

İnsan hakları örgütleri Şeyh Nimr'in adil biçimde yargılanmayacağı kaygılarını dile getirmiş ve Temmuz 2012'de tutuklanışı esnasında aldığı kurşun yaraları için gerekli tedaviden yoksun bırakıldığını belirtmişlerdi.

Şeyh Nimr, 2011 yılında verdiği bir mülakatta ''Silahların değil, sözcüklerin iktidara kükreyişini'' desteklediğini belirtmiş, takipçilerine; zalimlere mezheplerini ayırmaksızın karşı çıkmalarını öğütlemişti.

Şeyh Nimr'in 2011 yılında polis tarafından vurulup yaralı halde tutuklanması, günlerce süren ve ölümlerin meydana geldiği protesto gösterilerine neden olmuştu.

Nimr’in kardeşi Muhammed el-Nimr, ağabeyinin dış destek aramak, ülke yöneticilerine itaat etmemek ve güvenlik güçlerine karşı silahlı isyan bahaneleriyle idam edildiğini söyledi. Muhammed el-Nimr’in oğlu Ali el-Nimr hakkında da idam cezası verilmişti. Ali el-Nimr (21) hakkında verilen kararda, idam edilmesinin ardından çarmıha gerilmesine de hükmedilmişti.

Suudi Arabistan'da, Prens Muhammed bin Salman'ın idam cezası uygulamalarının azaltılacağına söz vermesine rağmen son bir yıl içinde 134 kişi idam edildi. İdam edilen kişilerin çoğunlukla farklı ülkelerden olduğu belirtildi. İdam edilenler arasında 21 Pakistanlı, 15 Yemenli, 5 Suriyeli, 4 Mısırlı, 2 Ürdünlü, 2 Nijeryalı ve ulusları belirtilmeyen 2 kişi daha bulunuyor.

Suudi rejimi tarafından idam edilen el-Nimr'in şehadeti, müstekbirler ve kuklalarının idam ettikleri İslam alimlerinin bir kez daha hatırlanmasına neden oldu.

İşte, müstekbirler ve kuklalarının idam ettikleri İslam alimlerinden bazıları:

Çöl Aslanı: Ömer Muhtar

Libya'da, İtalyan işgaline karşı yürüttüğü direniş hareketiyle hafızalara "Çöl Aslanı" lakabıyla kazınan Ömer Muhtar'ın idam edilişinin üzerinden 88 yıl geçti. İtalyan sömürgesine karşı direnirken esir düştükten sonra şehit edilen Ömer Muhtar 73 yaşındaydı. 1922’de İtalya’da iktidara gelen Faşistlerin Libya’yı sömürgeleştirme politikasına karşı 1923’de Berka’da yeni bir direniş hareketi başlatarak, direniş güçleriyle başarılı baskınlar gerçekleştirdi. Direnişini 1931’e değin sürdürdü. 11 Eylül 1931’de bir çarpışmada yaralanarak İtalyanlara esir düştü. 15 Eylül 1931 günü İtalyan sıkıyönetim mahkemesi tarafından göstermelik ve yapmacık bir duruşmaya çıkarıldı. Toplama kamplarından getirilen binlerce Libyalının gözleri önünde gayet sakin ve korkusuzca idam sehpasına çıktı. Fecr suresinin son ayetlerinden "Ey huzura ermiş nefis! Razı edici ve razı edilmiş olarak Rabbine dön." ayetleri dilinden düşmüyordu.

Abdülkadir Udeh

1930'da Kahire Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra savcılık ve hâkimlik yaptı. Daha kuruluş yıllarından itibaren Müslüman Kardeşler (İhvânü'l-Müslimîn) teşkilâtında yer aldı. Kral Fâruk tahttan indirildikten sonra yeni Mısır anayasasını hazırlamak üzere kurulan komisyonda üyelik yaptı. Komisyon çalışmaları sırasında anayasanın İslâmî esaslara dayandırılmasını istedi. General Necib'in hürriyetçi subaylar tarafından iş başından uzaklaştırılmasına tepki olarak başlayan halk gösterilerinde faal rol oynadı. Müslüman Kardeşler teşkilâtı ile Cemal Abdünnâsır ve taraftarları arasında bir yakınlaşma sağlamaya çalışan Ûdeh bu gayesini gerçekleştiremedi ve hükümet teşkilâtı kapatma kararı aldı. Abdünnâsır'ı kararından döndürmek için yaptığı bir görüşmede kullandığı sert üslûp ve General Necib'in göreve iadesi için yapılan gösterilerdeki rolü sebebiyle Abdünnâsır'la arası açıldı. Abdünnâsır'ın İngiltere ile imzaladığı antlaşmayı Müslüman Kardeşler adına inceleme görevinin Abdülkadir Udeh'e verilmesi üzerine hazırladığı raporda, İngiliz menfaatlerini koruduğu ve İngiliz işgaline zemin hazırladığı gerekçesiyle antlaşmaya karşı çıktı. Antlaşmanın Amerikan ve İngiliz menfaatlerini koruma uğruna bölgeyi harp ve sıkıntıların içine çekeceğini söyledi. Bu rapor da Abdünnasır ile Müslüman Kardeşler ve Abdülkadir Udeh arasındaki uçurumun büyümesinde etkili oldu. Müslüman Kardeşler teşkilâtındaki çalışmalarına daha çok zaman ayırabilmek için 1951'de resmî görevlerinden istifa ederek avukatlığa başladı. Bu arada, 1953 yılında anayasa hazırlamak üzere Libya'ya davet edildi. Kasım 1954'te Abdünnasır'a karşı girişilen başarısız suikast teşebbüsünden sonra bu suikasta katılmakla itham edilen Abdülkadir Udeh, özel bir mahkemede kısa süren bir yargılama sonunda idama mahkûm edildi. 9 Aralık 1954'te Müslüman Kardeşler mensubu diğer beş kişi ile birlikte şehid edildi.

Seyyid Kutub

İslami hareketin temel taşlarından biri olan ve 29 Ağustos 1966 yılında asrın firavunu tarafından idam edilerek şehid edilen Seyyid Kutub’un şehadetinin üzerinden 54 yıl geçti. Hasan el-Benna ve Abdulkadir Udeh gibi İslam ümmetine mümtaz şahsiyetler kazandırmış olan Mısır'ın nadide evlatlarından biri de hiç şüphesiz Seyyid Kutub'dur. Tarih 29 Ağustos 1966'yı gösterdiğinde bu mümtaz şahsiyet dönemin Firavunu Cemal Abdülnasır tarafından idam sehpasına çıkarılmış ve en nihayetinde 60 yıllık ömrünü şehadetle taçlandırmıştır. Yakın dönem İslam tarihinin önde gelen isimlerinden olan Şehid Seyyid Kutub, hayatının son anlarında dahi zalimlere boyun eğmeyerek kendinden sonra gelecek olan İslam davetçilerine örnek olmuş, kaleme almış olduğu eserlerle dün olduğu gibi bugün de İslam ümmetinin gençliğine katkı sunmuş, vizyonlarını genişletmiştir. İslam önderleri içinde önemli bir yere sahip olan Seyyid Kutub, fikri açıdan İslam gençliğine yeni ufuklar açmış, cesaret timsali aziz mücahitlerdendir. Dünün ve bugünün nesillerine izzet ile zillet arasındaki farkı verdiği mücadele pratiğiyle ortaya koymuştur. Ruhunun, fikrinin hiçbir zaman esareti kabul etmediğini, velev ki önüne yıllarını alan zindanlar da konsa Rabbinden başkasına boyun eğmediğini, çıktığı idam sehpasında tüm dünyaya ilan etmiştir.

Şeyh Said

Şeyh Said ve 46 arkadaşı, 29 Haziran 1925'te Şark İstiklal Mahkemeleri tarafından Diyarbakır'da idam edildi. Müslüman halkın dini ve kültürel değerlerine karşı İttihat ve Terakki zihniyetinin başlattığı süreçte yaşanan zulümlere karşı durduğu için hedef alınan halk önderi Şeyh Said ve yarenleri, darağacına çıkarıldı. Şeyh Said Efendi'nin şehid edilmesinin ardından ise Müslüman Kürt halkı üzerinde büyük bir zulüm furyası başlatıldı. Sürgünler ve toplu katliamlarla beraber İslami değerlere karşı tasfiye süreci işletildi. Bu dönemde binlerce insan katledildi. Toplumun önderleri konumunda olan birçok âlim idam edildi. Kadın, çocuk, yaşlı demeden insanlar hayattan koparıldı. Tarihin unutulmaz hadiselerinden olan 1925 Şeyh Said Kıyamı; 13 Şubat 1925 tarihinde, Dara Hênê (Hani) vilayetinin Eglê (Eğil) bucağına bağlı Pîran (Dicle) köyünde başlamıştı. Osmanlı’nın çöküşünden sonra İslam'a verilecek zararlardan endişe eden ve endişesini de gittiği her yerde dile getiren Şeyh Said Efendi, sahip olduğu her şeyi bu mücadelede feda etmişti. Halifeliğin kaldırılması ve "Türk Ulus Devleti"nin oluşturulmasıyla sistemin dayatmaları sonucu, İslami kurumlar kapatılmış, İslami eğitim sistemi lağvedilmişti. Bu gidişatın zulüm olduğuna ve buna karşı durulması gerektiğine inan Şeyh Said, kıyamının bir tevhid mücadelesi olduğunu dile getirmişti.

Şapka inkılabıyla asılan âlim: İskilipli Atıf Hoca

Tarih boyunca Allah'ın sözünü, kelamını yüceltme adına can verenler oldu ve nice dava önderleri, âlimleri şehadet kervanına katılarak peygamberlerin bile gıpta ettiği makamlara yükseldi. İslam Âlimi İskilipli Atıf Hoca, 4 Şubat 1926 tarihinde İstiklal Mahkemesi tarafından idam cezasına çarptırıldı. "Tesettür-ü Şer'i" (dini örtünme), "Din-i İslam'da Men-i Müskirat" (İslam'da içki yasağı) ve "Frenk Mukallitliği -batı taklitçiliği- ve Şapka" isimli eserleriyle bazı çevrelerin düşmanlığını kazandı. 1924 yılında neşrettiği Frenk mukallitliği ve Şapka kitabı, 28 Kasım 1925 yılında çıkarılan şapka kanununa binaen toplatıldı. Şapka İnkılâbına karşı Anadolu`da çıkan kıyamlar bu kitaba bağlandırılarak Atıf Hoca tutuklandı. Yargılanması İstiklal Mahkemesinde yapılan Atıf Hoca, 4 Şubat 1926`da idam edildi. 1 Kasım 1925'te kabul edilen Şapka kanunu Anadolu'da yer yer protestolara sebep olunca, hükümet; Konya, Maraş, Giresun, Rize, Erzurum, Kayseri gibi şehirlerde binlerce Müslümanı idam etti. Asıldıktan sonra ailesinden gizli defnedilen Atıf Hoca'nın kabri 82 yıl sonra bulunarak İskilip İlçesi Gülbaba mezarlığına defnedildi.

Abdulkadir Molla

Bangladeş'te iktidarda olan Hindistan güdümlü, Batı yanlısı hükümet, İslam'a düşmanlık çerçevesinde son dönemlerde özellikle Cemaat-i İslami'ye yönelik baskı ve zulümlerine devam ediyordu. Cemaat-i İslami'nin lider kadrosu ile birlikte binlerce insan tutuklanmış ve çıkarıldıkları göstermelik mahkemelerde cemaat liderleri, ömür boyu hapse mahkûm edilmişken sonradan bu karar idama dönüştürüldü. Haklarında idam kararı verilen cemaat liderlerinden Abdulkadir Molla, tüm tepkilere rağmen 12 Aralık 2013 tarihi itibariyle idam edildi.

Rahman Nizami

Bangladeş'te 1971 bağımsızlık savaşı sırasındaki bazı olaylardan sorumlu tutulan Cemaat-i İslami'nin lideri Rahman Nizami de idam edildi. Cemaat-i İslami'nin gençlik kolunun lideri olduğu ve bağımsızlık savaşı sırasında Pakistan ordusuna destek verdiği ileri sürülen ve El-Bedr güçlerinin komutanlığını yapan Nizami, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi tarafından Pakistan ordusuyla iş birliği yapmak ve sivillere yönelik eylemlerin de aralarında bulunduğu 16 suçlamayla yargılanmıştı. Mahkeme, 2014'te Nizami'yi ölüme mahkûm etmişti. Nizami kararı temyiz etmiş, ancak Yüksek Mahkeme, 6 Ocak'ta kararı onamıştı.

Mir Kasım Ali

Bangladeş'te laik Hasina hükümetinin kurduğu Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesince, 1971'deki bağımsızlık savaşı sırasında yaşanan bazı olaylardan sorumlu tutulan Cemaat-i İslami Partisi Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Mir Kasım Ali idam edildi. Başkent Dakka yakınlarındaki Kashimpur Cezaevinde tutulan Mir Kasım Ali’nin, af için devlet başkanına başvurmayı reddettiği ve idam öncesinde cezaevi çevresinde güvenlik önlemlerinin artırıldığı bildirildi. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Cemaat-i İslami liderlerinden Ali'nin idam edilmesi ile ilgili açıklama yaparak "Bangladeş'te geçmişin yaralarının bu yöntemlerle sarılamayacağını bir kez daha vurguluyor ve bu yanlış uygulamanın kardeş Bangladeş halkı arasında ayrışmaya yol açmamasını diliyoruz." ifadelerini kullandı

Muhammed Kamaruzzaman

Cemaat-i İslami Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Muhammed Kamaruzzaman'a, ülkenin 1971'deki bağımsızlık savaşı sırasında savaş suçu işlediği gerekçesiyle verilen idam cezası infaz edildi. Bangladeş hükümeti tarafından 1971'deki bağımsızlık savaşı sırasında işlenen suçların araştırılması için 2010 yılında kurulan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi, Mayıs 2013'te insanlığa karşı suç, kitlesel cinayet, adam kaçırma ve tecavüz gibi inandırıcılığı olmayan 7 suçlamadan 5'inde Kamaruzzaman'ı suçlu bulmuş ve idama mahkûm etmişti. Avukatları da savaştan 40 yıl sonra verilen cezaya karşı çıkmış ve Pakistan ordusundaki şüpheliler yargılanmazken müvekkillerinin işbirlikçi olarak mahkeme karşısına çıkarılmasının siyasi olduğunu belirtmişti.

İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.