Batı saldırganlığında yeni evre

Batı için İslam Coğrafyası, kaynakları sömürülecek bir alan; burada yaşayan insanlar da sömürge valileri emri altında yaşayan yığınlardı. Kendi topraklarındaki İslam ise kültürel bir zenginlik ve Müslümanlar da kimsenin çalışmadığı her işte çalıştırılacak iş gücüydü. Bu açıdan İslam Coğrafyasından sürdürdükleri amansız savaşa rağmen ülkelerinde bir özgürlük havası vardı. Hatta Türkiye'deki başörtüsü yasağı gündeme geldiğinde Tunus'un daha berbat ancak Batı'nın özgürlükler ülkesi olduğu konuşulurdu. Ta ki kendileri açısından bir tehdit oluştuğu vehmine kapılana kadar Batı düşüncesi böyle devam etti.

Ne zaman ki İslam yüce erdemleri ile Avrupa insanını kendine çekti ve her bir hakiki Müslüman birer ayet olarak onların gözlerine göründü, o zaman Batı devletleri yasaklara başladılar. Özellikle başörtüsü ile ilgili Fransa başı çekti. İsviçrelilerin referandum ile minareyi yasaklamaları ise tahammülsüzlüğün halkta da karşılık bulduğunu gösteriyordu.

İslam ve Müslüman karşıtlığı, sinemadan siyasete her alanda kendini gösterince Avrupa'da Müslüman karşıtı bir propaganda başladı. Bu arada onlar buna yabancı karşıtı diyor ama Çek Cumhuriyeti ve Slovakya gibi ülkelerin sadece Hıristiyan mülteci alması, gerçek yüzlerini gösteriyor. Karşıtlık kimi zaman saldırılara da dönüştü, ibadet yerlerinden, başörtülü kadınlara kadar, İslam'ın kokusunun geldiği her yer kişi-nesne saldırı sebebi oldu. Zaten bilgisayar oyunlarında bile İslami öğeleri hedefine koyan bir aklın rütbe-i eseri başka şekilde olamazdı. Kanada'daki cami şehitleri ise bu zulüm ve tahammülsüzlüğün -tıpkı Susa Cami katliamı gibi- yeni bir evresi oldu.

Batının ikiyüzlülüğüne dair yaptığımız eleştiri veya yorumlar onlardan herhangi bir beklenti içinde olduğumuzdan dolayı değildir. Zalimden merhamet veya adalet beklemek zaten başlı başına bir zavallılıktır ve hatta aptallıktır. Ancak bizim onların kara yüzünü görmeyenlere ısrarla göstermemiz, Müslümanları kendilerini onlardan sakındırmaya yöneltmemiz gerekiyor.

Ayrıca biz onlardan İslam ve Müslümanlara yapılan saldırılara insani tepki vermelerini de beklemiyoruz. Ancak onlara yönelik ara sıra yapılan saldırılar sırasında da onların bizden bir tepki beklemeye hakları yoktur. Onlar ve aveneleri kendilerine yönelik herhangi bir eylemden sonra adeta bütün İslam âlemini suçlu göstermeye çalışmaktadırlar ve bunun üzerinden herkesin kendini temize çıkarmak gibi bir telaşı başlıyor. Adeta kınama yarışları başlıyor.

Oysa bizim kendimizi temize çıkarmak gibi bir sorumluluğumuz yoktur. Dünyayı ve özellikle de İslam coğrafyasını cehenneme çeviren kendileridir. Uluslararası kuruluşlarla, medyalarıyla teröre zemin hazırlayan onlardır. Ondan sonra da ordularıyla, uçaklarıyla, silahlarıyla memleketleri yakıp yıkan; insanları toplu bir şekilde katleden de yine onlardır. Birçok katliamları haber konusu bile olmamaktadır. İslam ülkelerinde sadece güya yanlışlıkla katlettikleri bile karanlık ve kirli sicilleri için yeterlidir.

Batı bizzat yapmadığı katliamlardan da sorumludur. Kuklaya çevirdikleri yerli diktatörlerin elleriyle yaptıklarından da sorumludur. Saddam'ın katliamlarından Batı sorumludur. Saddam veya Kaddafi sonrası ortaya çıkan kaostan da Batı sorumludur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.