Batının Elleri Kesilmeden

Batının pis elleri İslam dünyasından kesilmeden barıştan, huzurdan, vahdetten bahsetmek sadece gülünç olur. Evet, Batının, Amerika'nın ve onun İslam dünyasının kalbine paslı bir hançer gibi saplanmış gayri meşru çocuğu Siyonist israil'in necis elleri İslam Dünyasından kesilmeden barış ve esenlik asla gelmeyecek. İslam dünyasındaki fitnelerin, karmaşanın, savaşların arkasında hep sömürgeci Batı var.

Suriye, Irak, Libya, Afganistan, Mısır, Sudan, Pakistan, Yemen ve daha birçok İslam ülkesi bugün yangın yerine dönmüşse, bu ülkelerde terör, karmaşa, yağma, iç çatışmalar ve işgal yaşanıyorsa, kardeş kardeşi öldürüyorsa, en büyük müsebbip gözlerini Müslüman halkların zenginliklerine dikmiş yağmacı Batıdır. İslam ülkelerinin başındaki halk düşmanı rejimlerin arkasında Batı var. Amerika ile israil var. Müslüman halkları düşman belleyip katleden İslam etiketli, laik etiketli, milliyetçi geçinen örgütlerin, çetelerin hemen hepsinin de kurucusu, efendisi, destekleyicisi Batı…

Ümmetin en büyük düşmanı Batı'dır… Bugün büyük acılar içinde kıvranıyorsak, yoksulluk ve yurtsuzluk girdabı içinde kaybolmuşsak, ülkelerimiz yıkılıp canlarımız heder ediliyorsa suçluyu başka yerde aramak, bataklığı bırakıp sineklerle uğraşmak gibidir. Kötülük ve yıkımın üreticisi necis Batı'dır… Başımıza bela olmuş diktatörler, zalim örgütler, vahşi çeteler Batı bataklığının başımıza bela ettiği sivrisineklerdir. Bataklığı kurutmalıyız. Batıyı ülkelerimizden kovmalıyız. Birbirimizle uğraşmayı bırakıp öfkelerimizi Batı'ya, israil ve Amerika'ya yöneltmeliyiz.

Sadece şimdi değil, iki asırdır çektiğimiz sıkıntıların kaynağı Batı… Doğunun zenginliklerine göz diken haris Batı, türlü desiselerle Osmanlı'yı içerden zayıflattı. Birçok dünyaperest Osmanlı aydınını, devlet adamı ve ordu komutanını satın aldı. Sonra da Birinci Dünya Savaşı ertesinde akbabalar gibi Osmanlı'nın üstüne üşüşerek onu yıktı. Varlığıyla İslam ümmetinin birlik ve dirliğine vesile olan, vahdet ve kardeşlik şuurunu canlı tutan, İslam dünyasını dış düşmana karşı adeta bir bekçi gibi koruyan Osmanlı yıkılınca ümmet sahipsiz kaldı. Desteksiz ve korumasız kaldı. Fitneci Batı İslam âleminin topraklarını onlarca küçük devletçiğe böldü. Sonra da onlara milliyetçilik, mezhepçilik, Batıcılık virüsünü bulaştırarak birbirlerine can düşmanı yaptı. Müslümanlar öyle bir hale düştü ki perişanlıklarının asıl müsebbibi Batıya âşık kitleler haline geldi.

Ne acı değil mi? Bir milletin cellâtlarına âşık olup onlara özenmeye çalışması… Ülkelerini işgal edip, can ve mallarını talan eden, vahdet ve birliklerini tarumar edip onları birbirlerine düşüren düşmana aşk şarkıları söylemesi…

Bugün de aynı durumdayız. Ümmet olarak büyük acılar ve yıkımlar yaşıyoruz. Ülkelerimiz birer Kerbela'ya dönmüş. Evsiz ve yurtsuz yığınlar halinde başımızı sokacak bir yer arıyoruz. Düşmanlarımıza bakınca ya bizzat Batılılar ya da onların uşakları çıkıyor karşımıza. Libya diktatörü Kaddafi, Batının uşağı değil miydi? Ya Irak kasabı Saddam… Ya da Mısır firavunu Hüsnü na Mübarek… Ve diğerleri… Batılı devletler kendi uşaklarının cinayetlerini bahane ederek ülkelerimize saldırdılar. Yakıp yıktılar. Sonra başımıza yeni diktatörler tayin ettiler. Aramızdaki tefrika ve karmaşa bitmesin diye dindar maskeli, milliyetçi kılıklı örgütler kurdular. İŞİD gibi, PKK gibi…

Müslümanlar bir yerde az bir başarı yakaladılar mı hemen uşaklarını devreye sokup orayı cehenneme çevirdiler. Müslümanların başına bin bir çorap ördüler. Mesela Mısır ya da Yemen… Mısır'da Müslüman halkın desteğiyle iktidar şansını yakalayan İhvan hareketini devirebilmek için Mısır ordusu içindeki uşaklarını harekete geçirip darbe yaptırdılar. Satılmış Suudi rejimini ve bağnaz, ipleri Suudi'nin ellerinde bulunan sözde Selefi örgütleri de darbecilere destekçi kıldılar.

Ne yazık ki öyle bir hale düştük ki asıl düşmanlarımızı bırakıp birbirimizle savaşır, birbirimizle didişir konuma geldik. Asıl düşmanlarımız kavgacı horozlar gibi bizi birbirimizle savaştırıp keyif çatıyorlar. Geleceğimizi tutsak alacak plan ve projeleri rahatça hayata geçiriyorlar. Siyonist israil, Mescid-i Aksa'yı Yahudi mabedine dönüştürmek için ne gerekiyorsa artık korkusuzca yapıyor. Amerika ve Batı çocuklarını barıştırmaya çalışan bir baba edasıyla bizden nasihatlerini esirgemiyor. Tecavüzcülerimiz, kadın ve çocuklarımızın katilleri bizlere ahlak ve insanlık dersi verme yarışına girmiş.

Birbirimizi yemeye başladık. Basınımıza bakın. Gazete ve televizyonlarımıza bakın. Düşmanlarımız artık Amerika ve israil değil; İran, Hizbullah ve Şiiler… Diğer taraf için de aynı durum söz konusu.

Birbirimize karşı düşmanı yardıma çağırır olduk. Kavgacı kuzuların kurda sığınması gibi… Suriye'nin, Irak'ın, Mısır'ın kurtuluşu için Amerika ve Batıdan yardım dileniyoruz artık. Tüm bu alçaklıkların arkasında onlar yokmuş gibi…

Uyanmalı ve dirilmeliyiz. Kardeşlerimizle kavgayı bırakıp başımıza gelen tüm kötülüklerin kaynağıyla, Batıyla savaşımızı vermeliyiz. Kendi yaralarımızı kendimiz sarıp vahşi Batının pis ellerini ülkelerimizden koparıp atmalıyız. Bunu mutlaka yapmalıyız. Batı'nın elleri İslam topraklarından kesilmeden barış, vahdet ve kurtuluşun gelmeyeceğini bilmeliyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.