Bir rüya, hem de gerçeğin ta kendisi

İmam Ali’ye de nispet edilen bir hadiste “İnsanlar uykuda/rüyadadır, ölünce uyanırlar” deniliyor.

Rüya alemi, mahiyeti ve hakikati keşfedilmemiş garip bir alemdir. Rüyada olan kişi sadece o alemi hisseder ve yaşar, sanki rüya aleminin dışında bir alem yokmuş gibi. Gözlerini açıp uykudan uyandığında rüya alemi yalan, dünya alemi gerçek olur.

Bu yönüyle insanın dünya hayatı da bir uykudur/rüyadır. Dünya uykusunda olan insan, sanki bu alemin dışında bir alem yokmuş gibi sadece bu alemi hissediyor ve yaşıyor. İnsanın gerçeklere uyanması için uykudan/rüyadan uyanması gerekir.

Aslında rüya konusu üzerinden bunları aklıma getiren, dün sabah namazı sonrası gördüğüm iki bölümlü bir rüya oldu. Birinci bölümde bir aileyi gördüm rüyamda, oturdukları evlerden çıkarılmışlar. Evli sayısı fazla, geniş bir aile bu. Bunlar çoluk çocuk eşyaları ile beraber şehrin sokak ortasında kalmışlar. Onların haline acıyorum ve aklıma tanıdığım bir zengin geliyor. Gidip onu getireyim, hallerini görsün ve sahip olduğu boş evlerinden bir tanesine kendilerini yerleştirsin diye. Tanıdık zengini gidip getiriyorum getirmesine ama oralı bile olmuyor.

Sonra birden ikinci bölüm rüyaya geçiyorum; derince bir kömür madenindeydim içinde çocukların da olduğu bir hayat var. O esnada arkasında karanlık birinin daha olduğu sevimsiz yüzlü biri, sigarasını yakmak için çakmağını çakıyor, ben “ne yapıyorsun!” diye çıkışıyorum, cevaben “ne olur ki?” diyor, ben de “ne mi olur, 301 canın ölümü olur.” diyorum ama bir türlü engelleyemiyorum. Sonra yukarı koşuyorum içerideki tehlikeyi haber vermek için.

Madenin dışına çıkıyorum, toplanmış bir kalabalık var; polislerin oturduğu masaların önünde yığılmış bir kalabalık. Polislere ve kalabalığa, aşağıda madende çakmak çakıyorlar, yangın çıkacak diyorum, yine kimse oralı olmuyor. Polisler önlerindeki evraklarla meşgul, dönüp bakmıyorlar bile. Kalabalıktan bazıları bana “Niye onlara bu kadar tazminat veriyorlar, bize ise bu kadar.” diye bir şeylerin kavgasını veren rakamlar telaffuz ederek sitemde bulunuyorlar. Elde edeceklerinin peşinde ve çekişmesindeydiler yani. Allah hayr etsin öylece uyandım uykudan.

Rüyaların da istismar edildiği ve kirletildiği bir toplumda yaşıyoruz ve genelde de rüyalarla amel edilmez. Ama kendisinden sonra vahyin olmayacağını ancak sadık rüyaların olacağını belirten Resulullah’ın (S.A.V), “Sadık rüya, vahyin kırk altıda bir parçasıdır.” deyişini de göz önünde bulundurup kötü örnekler sebebiyle hayattan dışlamamak lazım. 

Size rüya anlatmak değildi elbet amacım. Gördüğüm bir rüya değil sadece, gerçek hayatın ta kendisi bana göre. Çünkü bazı rüyalar, ya geleceğin habercisidir ya da gerçeğin ta kendisidir.

Siz, evinden çıkarılıp sokakta kalan aileyi, şu anda köylerinden çıkarılmaya zorlanan aileler olarak; kömür madenini Türkiye Kürdistan’ı olarak; arkasında karanlık bir şahsın bulunduğu sevimsiz birini PKK olarak ve çaktığı çakmağı silah olarak; polisi devlet olarak ve etrafındakileri de yandaş ve muhalif yazar, çizer, İslamcı, solcu, laik, demokrat, liberal... takım olarak düşünün. Rüyadaki beni de yangın bölgesinden çıkıp, dışarıda koşturan ve tehlikeyi haber veren biri olarak... Ki bu rüyayı da İstanbul’da bu koşuşturmanın içinde gördüm.

Son günlerde PKK, kendilerini de yakacak bir yangının çakmağını çakıyor. Dindar insanları kaçırıyor, köylerinden çıkmaları için tehdit ediyor. Çıkmazlarsa öldüreceklerini söylüyorlar.

Devlet/hükümet oralı bile değil. Kendi ajandası ile meşgul. Bazılarının dökülen kanı, kıyılan canı ajandasına girecek kıymette değil herhalde. Çok farklı değerlendirmeler ve tahliller yapılabilir, ki biz de yapıyoruz. Ancak, dökülen kana, kıyılan cana, çıkacak yangına devlet ilgisizliği bize, “canımızın/kanımızın nazara alınacak değerde görülmediği” izlenimi veriyor.

Çıkacak yangına engel olmaları için sesimizi duyurmaya çalıştığımız çoğu etkili ve yetkili kimseler ise başka hesaplar peşinde. Allah razı olsun az da olsalar bu işin kaygısını yaşayanlar da var tabi ama ellerinden de fazla bir şey gelmiyor.

Rüyadan son bir not: Çakmağı çakan insan da madenin içindeydi, dışında değil. Yani çıkacak yangının derinlerinde hem de orta yerinde idi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.