Bu dünya hep Mümin’in çileli yurdu mu olacak?

Bu dünyada Mümin hep çileli mi olacak? Sağcısı, solcusu, liberali, demokratı, İslamcısı, laiki... Her kim iktidarsa fark etmez insanlar Yüce Allah’a kulluk yolunda hep çile dolu hayat mı yaşayacak?

Geçen yıl, insanlık için felaket anlamını taşıyacak birçok musibet ve hastalık ile geçti. Ancak insanoğlunu hedef alan bu hastalıklar yanında özellikle Müslümanları hedef alan saldırganlıklar da iniş yoluna maalesef koyulmadı.

Dünya Müslümanlarının ana gündemlerinden biri olan Kudüs meselesi, Müslümanların kanayan yarası olmaya devam etti. Devam etti etmesine de Kudüs’e komşu Müslüman ülkelerin satılık yönetici ve idarecilerinin düşmanla anlaşmalar yaparak adeta saf değiştirmeleri, İslam’a karşı hıyanetin vardığı boyutu gözler önüne serdi. Böylece Müslümanların çilesi ikiye katlandı.

Doğu Türkistanlı Müslümanların yaşadıkları ‘Çin İşkencesi’ yetmezmiş gibi, yeni yıla saatler kala Türkiye ile karşılıklı suçlu mübadelesi anlaşmaları konuşuldu, Çin’in anlaşmayı imzaladığı haberleri basına düştü. O mağdur Müslümanların şimdi de muhtemel iade işkencesi endişeleri artmaya başladı.

İslami eserlerin ve Müslümanca hayatın tarihi zenginliklerinin merkezlerinden olan İstanbul’da, bir zikir ritüeli olarak kabul edilen sema gösterimi, aslından uzak kadın-erkek karması ve Türkçeleştirilmiş ayetlerle sergilendi. Bu girişim, aslında tarihte yaşanan karanlık günlerin özlemini taşıyanların o günlere tekrar dönüş emellerini ortaya koydu. Söz konusu hoyratlık Müslümanların endişelerini bir kez arttırdı.

Tabii ki çile bitmedi... 2020 yılı yine Müslümanların aile hassasiyeti dolayısıyla batıcıların dayattığı İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması tartışmalarıyla geçti. Bunun için binlerce makale yazıldı, çizildi; toplantılar, görüşmeler, seminerler yapıldı; onlarca basın açıklamaları gerçekleştirildi. İktidardaki dindarlar ‘nas değil, gerekirse değiştirilir’ dedi, fakat gelin görün ki dindarlar bu konuda da bir arpa boyu yol alamadı. Müslümanların, ailenin içine düştüğü buhranla ilgili stres ve sıkıntısı devam etti.

İstanbul Sözleşmesinin getirdikleri, aileleri darmadağın etmeye devam etti. Bu sözleşme nedeniyle, bu sözleşmelerin dayattıkları nedeniyle gerçekleşen cinayetler, cürümler, aldatmalar, hıyanetler İslam’a veya Müslüman ahalinin namuslu geleneğine mal edilmeye çalışıldı. İstanbul Sözleşmesi ve ilgili kanunlardan sonra artan cinayet ve boşanmalar hep görmezden gelindi.

Muhtemel gelecek oy, gidecek oy hesabı yapıldı. Oysaki ‘bütün dünya bir olsa’ bizi doğrulardan ve iyi olandan alıkoyamayacaktı. ‘Topunuz gelin diyorduk, diyecektik.’ Azgın azınlığın talepleri bitmezken, “çok”un derdine kulak asmak doğru olanıydı. Bu arada haklı az’ın hakkı da çokun keyfi ve emelleri için görmezden gelinmemeliydi. Hakkın sahibi sultandır, dünya alem de karşı dursa. Burada önemli olan bu kanun maddeleri ve sözleşmelerin neleri doğurduğudur. Kuru gürültülerin bizi yolumuzdan alıkoyması gibi bir durum söz konusu olmamalıydı.

Ve yine geçen yılın bitmesine saatler kala kendine demokrat veya kendine sosyal demokrat olan biri, Müslümanların cilbabına dil uzattı. Bu ülkede bakanlık yapmış ama kıyafetleri nedeniyle insanlar arasında bölücülük yapacak kadar geri kafalı birinin başörtülü -onların hinoğluhin ciyaklamasıyla, türbanlı- hakimin adil olamayacağı anlamına gelen toptancı ve düşmanca bir beyanı oldu. İslam’a ve Müslümanlara olan kinleri hep rahatsız etti ve rahatsız etmeye devam ederken bunların hala kandırabiliyor olmaları ayrıca acı verici bir durum olsa gerek.

Bu dünya Müminin hep çile dolu yurdu mu olacak?! Dedik ya! Evet, onlarda o düşmanlık ve saldırganlık, bizde de bu öngörmezlik, ihtilaf, tefrika ve taviz olduğu müddetçe maalesef öyle olacak.

Bakın yine geçen yılın bitmesine dakikalar kala Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin dayattığı bir kanun maddesi Sayın Cumhurbaşkanı tarafından imzalanarak resmi gazetede yayınlandı ve yürürlüğe girdi. Neredeyse bütün dindarların yani dini hassasiyeti olan bütün insanların tepkisine rağmen kanun maddesi onaylandı. Kanun maddesiyle batının artık ‘terör’ gördüklerini terör görmek durumunda kalacağız. Hatta onların içerdeki işbirlikçilerinin de ‘terör’ dediklerine terör deyip işlem yapacağız, yaptırım uygulayacağız, el koyacağız. Böyle olunca da bu dünya Mümine zindan olmaz da kime olacak, Müminin çile yurdu olmaz da kimin olacak?!

Neyse ki herkesin bir hesabı veya hesapsızlığı varsa da bütün bunların üstesinden gelecek Yüce Allah’ın da bir hesabı vardır! Ve bizi hizaya sokacak olan da bu hesap olacaktır!

Onun için de, ‘Ey Şanı Yüce Rabbimiz, sen yardım et! Yeni yılımız, müstakbel yıllarımız felahla dolsun!’ Diye dua ediyoruz.

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.