M. Zülküf YEL

M. Zülküf YEL

Bu yaz neler olacak?

“Propaganda” kelimesi icat olalı,  yalan âdetten olmaya başladı. Her yalan, sihirli “propaganda” kelimesi adı altında meşru gösterilmeye başlandı. Bu korkunç propaganda çarkı, toplumsal gerçeklerin yanlış algılanmasına neden olmaktadır. Gerçekler tersyüz edilip realite farklı gösteriliyor. Sürü psikolojinin beyinlerini teslim aldığı bireyler ise, düşünme ve muhakeme yerine, propaganda hipnozuyla hayatı görmeyi tercih etmektedirler.

İdeolojik zeminde yalanı, propagandayı, algı yanılmasını/yanıltılmasını, spekülasyonu, manipülasyonu, ajitasyonu kutsallaştıran PKK, çalışma ve çatışma zeminlerinde de bu kavramlardan en iyi şekilde yaralanma gayreti içerisindedir. Hipnoz olmayı peşinen kabul eden insan sürülerinin eksik olmadığı bir coğrafyada, gerçekler yerine propagandanın fırça darbelerine maruz kalmış kareleri görmeyi tercih edenler var.

Uygulamaya koyduğu çukur siyasetiyle, kendisi ile beraber Kürtleri de çukurlara sürmeye çalışan zihniyet, uğramış olduğu ağır hezimeti, propagandalar ile telafi etmeye çalışmaktadır.

Devletin “çözüm süreci” uğruna altın tepside HDPKK'ye ikram ettiği fırsatlar üzerine, kendisini dev aynasında gören ve firavunlaşan PKK, kontrolsüz, ölçüsüz ve önemli ölçüde de bölgesel ve küresel aktörlerin tesiriyle oluşturduğu politika vasıtasıyla Kürdistan'ı yaşanmaz hale getirdi. Hile, entrika ve zorbalıkla; en fazla oy almış olduğu yerlerde,  teşekkür kabilinden, seçmene öz yönetim kâbusu hediye etti.

Pkk'ye en fazla destek veren yerler, bu çatışma sürecinde en fazla zarar gören yerler oldu. Ahmakça bir politikanın neticesi; yıkım, kan, gözyaşı, sefalet, evlerin harabeye dönmesi ve yüz binlerce insanın öz yurdunda mülteci durumuna düşmesi oldu. “Deccalin ordusu” gibi, yalan dolan ile başlattığı bu yıkım sürecinde propaganda çarklarını işleten ve halkın desteğini almaya çalışan Pkk, beklediği desteği alamadı. Sadece Pkk'nin yalanlarına ilahi emirler gibi, sorgulamadan inanmayı hayat felsefesine dönüştüren bir kısım insan inandı. Pkk, halkın eline silah verip onları sokaklara dökemedi ve kısa süre içerisinde büyük bir hezimet yaşamaya başladı. Ve propaganda çarkları bir kez daha onursuzca, haysiyetsizce dönmeye başladı. Kürtleri yıkımın ve sefaletin eşiğine getiren, halkı amaçlarına ulaşmak için değersiz bir araç olarak gören zihniyet, Kürtleri yalanlarla yeni maceralara sürüklemeye çalışmaktadır.

Çatışmalarda kırsalda ve şehirde askeri gücünü sonuna kadar kullanan ve tüm imkân ve kabiliyetini seferber eden, hatta adeta kumar oynayan Pkk, yaşamış olduğu hezimetin faturasını şehirlerdeki çetelere kesti. Kandilin verdiği talimat sonrası, örgüt borozanları, Ydg-h ile Pkk'nin ayrı şeyler olduğu temasını işlediler. Yani, “hezimete uğrayan Pkk değil, Ydg-h'tır” algısı oluşturulmaya çalışıldı. Neredeyse alfabede harf bırakmayan ve farklı oluşumların ilanını günü birlik rutin bir eyleme ve Hacivat-Karagöz oynamaya dönüştüren bu zihniyet, zihinleri karıştırmaya çalışıyor. “Bul karayı, al parayı” mantığıyla, işi, “bilin bakalım yenilen kim”e dönüştüren PKK, ısrarla kendi yenilmezliğini kabul ettirmeye çalışıyor. Bir yandan Pkk'nin yenilmediği tezi işlenirken, diğer taraftan günah keçisi ilan edilen sokak çetelerinin adı da değiştirildi.

Oysa herkes biliyor ki, ismi ne olursa olsun bütün bu oluşumlar aynı şeydir ve hezimet de Pkk'nindir. Ha “Kel Mahmut, ha Mahmut kel... “

Cambazlıkla millet aldatılmaya çalışılıyor. Oysa şahısların aynı olduğu ve her gün yeni bir ismin çatısı altında bir araya geldikleri malumdur. Güya Pkk daha sahaya inmemiş de, yazın sahaya inecekmiş. O zaman da kızılca kıyamet kopacakmış. Büyük bir serhıldan ve özgürlük yürüyüşü başlayacakmış.

Yapılan operasyonlarla darmadağın olan ve kırsalda neredeyse eylem yapma kabiliyeti ortadan kalkan PKK'nin bu sessizliği ve derin hezimeti, sahaya inmeme olarak halka yutturulmaya çalışılıyor. Oysa kırsalda eylem kabiliyetini kaybeden Pkk, savaşı şehir merkezlerine taşıdı. Ve bu kirli savaşında sivil Kürtleri kalkan yapmayı tercih etti.

Başlatılan yeni propaganda dalgası, halkımız tarafından iyi görülmelidir. PKK'nin bütün gücünü ortaya koyarak uygulamaya çalıştığı stratejinin sonu, Kürtler için felaket olmuştur. Ötesi-berisi, yazı-kışı, başı-sonu; ne varsa budur. Gittikçe azalan halk desteği, örgütün yenilmezliği(!) efsanesi ile önlenmeye çalışılıyor. Korku ve vahşet imparatorluğunun temellerinin sarsılmaması için yalan çarkları dönüyor. Gücü ve zulmü kutsayan, kör terör ve şiddeti kıble edinen ve kazandıkları mevzileri de şiddet üzere inşa edenlerin gücü zayıfladığı zaman, mazlumlar elbette bu zalimlere “dur” diyecektir. Kaybedilen güce ve zorbalık otoritesine, yalanlarla yama yapılmaya çalışılıyor.

Bu güne kadar yalanı adeta en temel kutsalı olarak kabul eden bir yapı, tüm hızı ile Kürtleri, yalanlarıyla arkalarına takmaya çalışıyor.

Bir kısım Kürd'ün, artık Abdullah Öcalan ve Pkk'ye, Hintlilerin kutsal ineği muamelesi yapmaktan vazgeçmesi gerekir.

Bu yaz neler olacağını Allah bilir. Bildiğimiz bir hakikat varsa o da şudur: Pkk'nin yazı bekleyin deyip de sıraladığı uçuk yalanlardan hiç birisi gerçekleşmeyecektir. Zira Pkk, aynı yalanları kırk yıldır söylüyor, bir kırk yıl daha söylemeye devam edecek.

Yalandan kim ölmüş?
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.