Camiye ha at bağlandı ha Öcalan

 Silopi'de Pkk, hendeklerle işgal ettiği mahallelerdeki 7-8 camiyi ibadete kapatmış, camilere Apo (Öcalan) posteri çekmiş, ezan okutulmayan camilerin minarelerinden Pkk marşları çaldırıyorlarmış. Bu da yetmezmiş gibi camileri karargâh olarak kullanıyorlarmış. Denilir ki “Eceli gelen it cami duvarını pislermiş. Camilerden polise ateş açıyorlar, karşılık gelince de HDP'li mebuslar, polis camiye ateş açtı diye bir de propaganda yapıyorlar.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Anadolu da bazı camiler askeri kışlaya çevrilmişti. Yaşlı bir akrabam anlatırdı. Askerliğini Erzurum'da “Süvari Birliğinde” yapmış. Araç yokluğunda Süvari Birliğinde iki askere bir at zimmetlenirmiş. Askeri atlar, kışlaya yakın, aslında tarihi fakat harabe haline gelen bir camiye bağlanırmış.

Timur da, Anadolu'yu fethedip Yıldırım Beyazıt'ı esir aldıktan sonra Yıldırım'ın hazinelerini aldırmak için, Bursa'ya donanımlı bir ordu gönderir. Bursa talan edilir. Şehir yakılır. Kadınlar, kızlar cariye edinilir. Alçak karakter kendini orada da gösterir. Osmanlının Bursa'daki meşhur camilerine Timur ordusunun atları bağlanır. Ahıra çevrilir.

Timur gibi Moğolların, Selçukluları istila ettiği meşhur Kösedağ savaşında Selçuklu tarumar edilir. Selçukluların Sivas'taki ünlü cami ve medreseleri, Moğol ordusunun at ahırına çevrilir.

İslâm düşmanı, kaypak zihniyet demek her yerde her zaman aynıdır. Silvan'da, Silopi'de ve diğer yerleşkelerde hendeklerle güya öz yönetim bahanesi ile Stalinist işgalde bulunan Pkk / ydgh güruhu camileri işgal ediyor, bağlayacak atları da olmayınca Öcalan posterlerini “bağlıyor.”

Ümit verici ve sevindirici olan husus ise şudur. İlginçtir ki Erzurum' da, Bursa' da, Sivas' ta tarihi cami ve medreseleri ile bilinirler. Kışlaya çevrilen ve at bağlanan “Ulu Camiler” bu gün dimdik ayakta. Moğol, Timur, Stalin zihniyeti ise lanetleniyor. Hatırlanmıyor bile. (Stalin de kendi döneminde Sovyet Rusya'daki tüm mabetleri daha kötü bir hale getirmişti. Pkk ve Apo yöntem olarak Stalini model alıyorlar.) İnşallah onların da sonu böyle gelir. “Eceli gelen it cami duvarın pislermiş” meselesi tahakkuk eder. İnşallah, Silvan'da, Silopi'de ve diğer yerlerde de tıpkı Erzurum, Bursa ve Sivas'taki tarihi camiler inşa etmek MÜSLÜMANLARIN BOYNUNUN BORCU OLUR.

Kürtler camileri ibadete kapatan bir “yönetim” istemiyor!

pkk güruhu, üstelik Kürt olmadıkları halde milletvekilliği dokunulmazlığını kullanarak gidip bölgeyi karıştıran Figen Yüksekdağ, Nursel Aydoğan, Hüda Kaya, Ertuğrul Kürkçü gibilerin iddia ettikleri gibi “Kürtler kendi kendini yönetmek istiyormuş da devlet savaş açmış” fitnesi ile Kürt şehirlerine düşmüş ateşi körüklüyorlar. Fitne çıkarıyorlar. Pkk üstlendiği rol gereği, Türkiye'yi Suriye'nin durumuna düşürmek için silah zoruyla yerleşkeleri işgal ediyor. Zoraki bir iç savaş çıkarmanın peşinde. Projenin başka ayaklarında görev alanlar da algı operasyonu oluşturmak amacı ile gidip olayları daha da alevlendiriyorlar. Çok istiyorsanız kendi şehirlerinizde öz yönetim ilan edin. Kürtlerin yakasından düşün. Pkk güruhu bu zulmünde, fitnesinde döktüğü kanda boğulacak.

Taşları bağlı köpekleri serbest memleket

Fıkradır. Nasrettin hoca gittiği bir köyde köpeklerin saldırısına uğrar. Hoca köpeklere atmak için yerdeki taşlara davranır. Buz kesilen çamur zemindeki tüm taşlar donmuştur. Neyse ki köylüler hocayı kurtarır. Hoca orada patlatır tarihi mesajını… “….memleketi! Taşları bağlı itleri serbest …”

Gerçekten Pkk'nin hâkimiyet oluşturmak istediği yerlerde durum aynen böyle. Pkk 1990'lı yılların başında da bu günkü gibi mukaddesata hakâret etti. Dağdan inen gerillalar özellikle köy ve kenar mahallelerdeki camilerde halkı topluyor, sonra bir terörist ayakkabısını çıkarmadan kaleşnikof silahını dizinin üstüne koyarak caminin minberine çıkar, propagandasını yapardı…

O dönemde İslâmi hassasiyeti yüksek ve halk arasında “Hizbullah” olarak bilinen kesim Pkk'nin bu mukaddesata saldırılarını kabul etmedi. Çatışmayı bile göze aldı. Hatta Pkk'yi önemli kayıplar verdirerek geriletti de.

O dönemde de bu günkü fitnecilerin rolünü üstlenmiş başkaları vardı. Özellikle; derin devlet bağlantıları gerekçesi ile Ergenekon davasından da bir dönem yargılanan Doğu Perinçek, Yalçın Küçük gibi “Türk Solcuları” Pkk'nin o dönem karargâhı olan Bekaa vadisine gidip Öcalan ve güruhunu “Kürt Solu” olarak dindar Kürtlere saldırttılar.

Buna karşı koyan dindar Kürtler “Hizbullah” olarak suçlandılar. Pkk ve devlet ortak operasyonları ile bastırıldılar. 2000'li yılların başında Hizbullah'ın lideri Hüseyin Velioğlu, öncü kadrolarından Sülhattin Ürük, Cemal Uçar, Sabahattin Sap, Murat Gök gibi isimler yargısız infazlarla bertaraf edildiler. Meydan Pkk'ye bırakıldı. Öcalan da “Can emniyeti” garantisiyle Türkiye'ye emanet edildi.

Bazı analistlerin bu meseleye dair şu analizi ilginçtir.

Pkk eskiden Hizbullah'ın korkusundan camilere ilişmezdi. Yaklaşamazdı. En fazla Silvan – Susa'da olduğu gibi silahlı baskın düzenlerdi.

Nitekim Hizbullah'ın Rehberi Edip Gümüş; Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Hizbullah Ana davası savunmasında (bknz mahkeme tutanaklarına) camilerle ilgili şu ifadelerde bulunmuştu. “…Yeryüzündeki bütün cami ve mescitler, Kur'an-ı Kerim'in sübutuyla, Kâbe'nin birer şubesidirler. Kâbe Beytullahtır. Allah'ın evi manasındadır. Dolayısıyla her mescit ve cami böyledir. Yeryüzündeki her Müslüman da kendi mıntıkasındaki cami ve mescitten sorumludur. Bizler de cami ve mescitlerimizi böyle biliriz. Dün sahiplendiğimiz gibi, bu günde sahipleniriz…”

Camilerin mahkemeye konu olma meselesi de şuradan gelir. Hizbullah operasyonları sürecinde 25 bin kişi gözaltına alındı. 6 bin kadarı cezaevlerine konuldu. İstisnasız hepsinin fezleke ve iddianamelerinin ilk maddesinde “örgütsel amaçla camiye gitme ve Kur'an-ı Kerim dersi alıp vermek…”

Aslında bu suçlama olamaz. Zaten camilerin varlık sebebi budur.

Şimdi ise camiler Pkk'nin insafına kalmış. Apo posteri “asıyorlar”; ezan yerine minareden Pkk marşları çalınıyor. Zaten Apo, kitabında diyor “Allah bir Arap tasarımıdır… Cami binaları tiyatro yerine dönüştürülmelidir…” (Allah bilir bu güruh camilerde daha neler yapıyor.”

Türkiyedeki bütün Müslümanlar Silvan, Silopi ve Diyarbakır'daki camilerden dolayi vebal altındadır

başta “Cumhurun başı” olarak sayın Erdoğan, Başbakan olarak sayın Davutoğlu, camilerin bu durumundan dolayı vebal altındadırlar. “Dağlıca'da ezan okunmuyorsa ben bizzat gider okurum” diyen Diyanet işleri Başkanı Sayın Mehmet Görmez Hoca'nın bu sözü lafta kalmamalıdır.”

Türkiye'deki Müslümanlar da vebal altındadırlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v)'e hakaret amaçlı karikatür Danimarka'da çizilince, ayağa kalkarlar. Aynı karikatürü Pkk'ye müzahir Diyarbakır Belediyesi kent meydanındaki reklam panosuna asar. Kimse tepki göstermez.

Filistin'de israil saldırısına uğrayan cami - mescitler için eylem yapar kendi memleketinde Pkk cami işgal eder. Umursamaz. Bunun sebebi ne? Hani kardeştik? İslâm ortak paydamızdı?

İstanbul, Ankara, Bursa, Kayseri, tüm Anadolu hatta tüm dünya Müslümanlarının Pkk güruhunun bu “cami işgalleri” için CAYDIRICI tepki göstermeleri üzerlerine vecibedir. Bu ümitle Allah'a emanetsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.