Çaresizlik Girdabında Kur’an’la Ferahlamak

Pandemi dolayısıyla zaten buruk geçen bayramımıza bir de Siyonist barbarların saldırıları yüzünden eli kolu bağlı bir şey yapamamanın ızdırabı eklendi…

Şüphesiz bu kıyımlar yeni bir durum değil, bir asra yakındır süregelen bir soykırım mevzubahis olan…

Kendi emellerine ulaşmak adına tüm dünyayı ateşe verebilecek bir düşmanla karşı karşıya mazlum Filistin halkı…

Çoluk-çocuk, genç, ihtiyar, kadın demeden umarsızca saldırışları, topyekûn kıyıma niyetli olduklarının göstergesidir.

Gözü dönmüş vahşi hayvanlar gibi saldırmaları, insanlık onurunu çoktan yitirmiş olduklarının resmidir.

Öyle ya, Mazlumların ocağına düşen ateşin ardında çılgınlar gibi dans etmelerini hangi vicdan sahibi izah edebilir?

Sosyal medyaya düşen her yeni görüntü, bu gözü dönmüş milletin içler acısı halini ortaya serdi.

İman ve cesaret timsali Filistin halkının, özelde gençlerin destansı mücadelesi, esaret altındayken bile yüzlerinden eksilmeyen tebessümleri, hüzünle karışık ümit aşıladı bizlere.

Kur’an-ı Kerim’de helak olan kavimlerin kıssalarını hatırlattı. Haddi aşan kavimlerin sonunu defaatle peygamber kıssalarında beyan eden Rabbimiz, yüreğimize ayetler dolusu su serpmekte, umudumuzu tazelemektedir.

Bu görüntüler bizlere Hz. Musa’yı hatırlattı, hani tüm çarelerin tükendiği anda, karşıda uçsuz bucaksız kızıl deniz, arkada firavunun tam teçhizatlı ordusu varken, asasını denize vurduğunda denizin ikiye ayrılması, iman edenlerin kurtulup o yenilmez denilen ordunun denizde boğulmasını…

Bu görüntüler bizlere Hz. Yusuf’u hatırlattı, hani kuyuya atılıp kurtuluş ümidi kalmamışken, oradan geçen bir kervan tarafından bulunup, sonrasında Mısır’a sultan oluşunu…

Bu görüntüler bizlere, Hz. Yunus’u hatırlattı, hani balığın karnındayken bile Rabbinden ümidini kesmeyip O’nun affına sığınışını ve duası neticesinde sahile bırakılışını…

Bu görüntüler bizlere Hz. Davud’u hatırlattı, hani birkaç adam cüssesinde olan Calut ve ordusunu tek bir sapan taşıyla yere serişini…

Ve daha bunun gibi nicelerini…

Bizler, ümitlerin tükendiği yerde Allah’ın yardımının yakın olduğuna iman etmişiz. O halde ne bu yılgınlık?

Ne bu bezmişlik?

Üzerimizdeki ölü toprağını atmanın zamanı gelmedi mi?

Vallahi kurtuluş yakındır!

Çünkü zalim tüm gücüyle canhıraş saldırıyor!

Mazlumun ise tek sığınağı var, Alemlerin Rabbi!

O kendisine sığınanları yardımsız bırakacak değildir. Yeter ki teslimiyet tam olsun. Yeter ki Hz. Musa’ya asanı denize uzat dediğinde Hz. Musa’nın teslimiyeti gibi asamızı uzatalım.

Yeter ki, Hz. Yusuf gibi kuyunun dibinde bile kurtuluş ümidimizi kaybetmeyelim…

Hz. Yunus gibi üç kat karanlıklardayken bile Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyelim…

Hz. Davud gibi elimizdeki tek silah sapan taşı bile olsa Allah’ın adıyla, O’nun namına atalım…

Nitekim; Enfal suresi 17. Ayette şöyle buyuruyor Rabbimiz:

“Sonra onları siz öldürmediniz, fakat onları Allah öldürdü; attığın zaman da sen atmadın, lakin Allah attı. Bu da Mü’minlere güzel bir imtihan geçirtmek içindi. Gerçekten Allah işitendir, bilendir!”

İşiten, bilen, atan, öldüren hep O!

O isterse az sayıda topluluklar, kalabalık ordulara galip gelir.

O isterse minicik kuşlar, filleri yenebilir.

O halde bize düşen, kendi zayıflığımıza bakmaksızın, mücadele için heyecanımızı diri tutmak, teslimiyetle harekete geçmek, Rabbimizin kudretine dayanmak…

Selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.